Fabrikamızda yeni bir insan kaynakları müdürü işe başladı. Daha doğrusu 1,5 ay olmuş başlayalı ve bantların arasında dolaşarak işçilerin aralarında neler konuştuklarını öğrenmek istemiş. İşçilerin neler konuştuğunu not alıp, montaj bandındaki işçilerle toplantı yapmaya karar vermiş. O toplantıların birindeydim. Müdür esprilerle ve “sizin sorunlarınızla ilgileneceğim” diyerek başladı konuşmasına ve üretimin neden az olduğuyla devam etti. Maaşlarımıza zam yapılmamasının nedenlerinden birisi de malların banttan yavaş ve arızalı çıkmasıymış. İmalat müdürü ve montaj bant şefi de toplantıdaydı. Birçok işçi, üretimdeki aksaklıkların bizden kaynaklanmadığını, gelen malzemenin arızalı olduğunu söyleyerek insan kaynakları müdürünün sözlerine karşı çıktı. Bu tür karşı çıkışlar bile Sincan Organize gibi bir patronlar kalesinde bizim için bir gelişmedir. Ama olması gerekenin yanında hiçbir şeydir. İmalat müdürü ve montaj şefi olmasa belki başka konular da, meselâ maaş azlığı, işçilere yapılan baskılar gibi konular da açılırdı.
İnsan kaynakları müdürünün “sorunlarınızla ilgileneceğim” vaatlerine karşı işçi arkadaşlardan birinin şu söyledikleri başka söze gerek bırakmadı: “Ben işe gireli 3 yıl oldu, o kadar müdür geldi gitti, hepsi de buna benzer bir sürü şeyden bahsetti, şunları yapacağız, bunları yapacağız diyerek boş vaatlerde bulundular ama bize icraat lazım!”
Evet, arkadaşın dediği çok doğru, bize boş vaatler değil icraat lazım ama o vaatlerin de gerçekleşmesini sağlamak yine biz işçilere düşüyor. Boş vaatlerin gerçekleşmesini umutsuzca bekleyerek bir yere varamayız, mücadele edip hakkımız olanı söke söke koparmamız gerekir. Bunun yolu fabrikalarda örgütlenmek, birlik olmak, tek yumruk olmaktan geçer. O zaman biz işçilerin karşısında hiçbir güç duramaz.
Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!