Bizler VİP tekstil fabrikasından işten çıkarılan işçileriz. Bu işyeri için işten atılmalar çok sıradan bir durum aslında. Çünkü çalışanların hiçbir güvencesi yok. Patron birine sinirlendiğinde derhal kapının önüne koyabiliyor. Ya da ustanız sizi sevmezse anında çıkarılabiliyorsunuz. İşçiler zaten düşük ücretlerle çalıştırıldığı için alacakları tazminat da çok küçük meblağlar oluyor. O yüzden de çok önemsenmiyor.
Biz dört arkadaş da bu fabrikada işten çıkarıldık. Önce birimizi yukarı çağırıp çıkarıldığını söylediler. Arkadaşımız bütün alacakları ödenmedikçe (içeride kalan maaş, işten çıkarıldığı için alması gereken ihbar tazminatı) hiçbir şey imzalamayacağını söyledi. Tabii yönetim bunu kabul etmek istemedi. Çünkü şimdiye kadar atılanlar sorgusuz sualsiz çekip gitmişlerdi. İhbar tazminatı denen şeyden birçoğumuzun haberi bile yoktu. Bu da işverenin işine geliyordu. Direten arkadaşımız parasını kuruş bırakmadan aldıktan sonra soyunma odasına gidip diğer atılan arkadaşlara da bunu yapmaları gerektiğini anlattı. Onlar da alacaklarını talep ettiler. Tabii ki işveren önce işi yokuşa sürmek istedi, “ne koparırsak kâr” hesabı yapıyorlar bizim üzerimizden. Ama haklarımızın neler olduğunu biraz olsun bildiğimizi belli ettiğimizde başka çıkış yolları kalmamıştı. Biz hak ettiğimiz parayı direterek aldık. Olması gereken de budur.
Sevgili VİP giyim işçileri! Eğer işveren sizi işten çıkarıyorsa içeride kalan tüm paranızı imzayı attığınız andan itibaren size teslim etmek zorundadır. Sonra gelin alın gibi bir seçenek sunamaz size. Bu yasal değil. Soyunma odasında bu konu hakkında konuştuğumuz arkadaşlarımızın hemen hemen hepsi buradaki haksızlıklardan şikâyetçiydi. Düşük maaşlar ve işçiler üzerindeki baskı herkesi son derece rahatsız ediyor çünkü. Bize paralarımızı almamız gerektiğini söyleyen arkadaşımız olmasaydı, bizler de imzayı atıp sessiz sedasız çıkıp gidecek, takipçisi de olmayacaktık. Sonra da sadakamız olsun deyip vazgeçecektik belki de. Oysa zaten karnımızı doyurmaya bile maaşlarımız yetmiyorken, sadakaya muhtaç bırakılan bizleriz.
Biz işçilerin maruz kaldıkları bunlarla bitmiyor tabii… Küçük yaşta işçiler çok düşük ücretlerle ve sigortasız çalıştırılıyor. Uzun yıllardır orada çalışan işçilerin bile sigorta eksiği var. Aylarca sigortası yapılmayan işçiler var. Oysa SİGORTASIZ İŞÇİ ÇALIŞTIRMAK SUÇTUR.
Maaşlardan sürekli kesintiler yapılıyor ve çalışanlar bu kesintilerin neden yapıldığını bir türlü anlayamıyorlar. Ücret bordrosu verilmiyor. Oysa işyerinin çalışanlara ÜCRET BORDROSU VERMESİ ZORUNLUDUR. Ama haklarımızı bilmiyoruz ve sorgulamıyoruz. İşe yaramıyorsun diyerek bizi işten atabiliyorlar. Susuyoruz. Maaşlarımızda belli belirsiz kesintiler yapıyorlar, susuyoruz. Sigortamızı yatırmıyorlar, susuyoruz. Bize hakaretler yağdırma lüksünü görüyorlar kendilerinde, susuyoruz. Bir araya gelip kendi haklarımızı savunmayı öğrenemezsek bunlar hep devam edecek. Birer birer değil bir araya gelerek aramalıyız hakkımızı. Bizler sustukça zaten ufacık olan haklarımız da elimizden alınacak ve bizden başka kimse bizi düşünmeyecek. Artık bir araya gelme zamanı gelmedi mi? Kaybedecek neyimiz var soralım kendimize. Ama kazanacağımız çok şey olacak. İşçiler birlik olduğunda yer yerinden oynar, bunu zihnimizde bir canlandıralım. Bir gün bile çalışmasak fabrikalarda hayat nasıl durur bir hayal edelim. Ve bu haksızlığa hep birlikte dur diyelim.