Selam dostlar. Ben Gezer Deri’den yeni ayrılmış bir işçiyim. Çoğu işçi yaşadığı sorunların kendi işyerinden ibaret olduğunu zanneder. Ben de Gezer Deri’ye girmeden önce “burası daha iyidir” diye düşünmüştüm, sonra da belki daha iyisini bulurum diye işten ayrıldım. İşyerinde kalıp örgütlenmek ve mücadele etmek yerine işyeri değiştirmekle hata yaptığımı şimdi daha iyi anlıyorum.
Gezer Deri’de 12’şer saatlik iki vardiya halinde çalışılıyor. Pazar günleri de dâhil olmak üzere tüm hafta çalışıyoruz. Ama bu kadar yoğun mesai yetmezmiş gibi bir de fazla mesailerimiz sigortalarımıza yansıtılmıyor. Haliyle tazminatlarımız ve sigorta primlerimiz de düşük oluyor. Yetmiyor, 12 saatte 1 saat olan yemek ve çay molalarımız da maaşımızdan kesiliyor. Vardiyalı çalışmak zaten hepimizi yıpratıyor, sinir ve sindirim sistemimiz bozuluyor, uyku dengesi diye bir şey kalmıyor, sosyal hayat yok denilecek kadar az. Bir şey yapmak istesen uykundan fedakârlık etmek zorundasın, bazen rüyamda bile çalışıyorum ve uykudan bir şey anlamıyorum. Gece uykusunun tadını gündüz alamıyoruz ve geceleri iş kazası riski daha yüksek oluyor. İşçi arkadaşlarımız uykusuz oldukları için hem gergin hem de dikkatsiz oluyorlar, haliyle kazalar da daha çok meydana geliyor. İşin bir başka kötü tarafı ise, iş kazalarında yaralanan arkadaşlarımızın özel hastaneye götürülmeleri ve iş kazası raporu tutulmaması.
Gezer Deri patronunun sahip olduğu iki fabrikada yaklaşık 1500 kişi çalışıyor. Binlerce metre deri üretiyoruz, binlerce terlik, ayakkabı, koltuk kılıfı vs. üretiyoruz, ama çalışanların tamamı asgari ücret alıyor. Düşük ücret temel sorunlarımızdan sadece bir tanesi. İşçilere öyle kötü yemek veriliyor ki, yemek demeye bin şahit lazım. Patron, işçiler kendi işlettiği kantinden alış-veriş etsinler diye yemeklerin kötü çıkmasına kasıtlı olarak göz yumuyor. Kısacası, insana yuh dedirtecek türden koşullarda çalışıyoruz. İşçilerin örgütsüz ve dağınık durumda olması yüzünden başımıza gelmeyen kalmıyor.
İşçi arkadaşlarımızın çoğu yasal haklarını bile bilmiyor, bilenler ise işten atılma korkusu ile sesini çıkaramıyor. Oysa biz işçiler nereye kadar korkacağız, korkmak, susmak çözüm mü? Gereksiz bir sürü şeye kafa yorarken neden kendi haklarımızı korumak ve geliştirmek için kafa yormuyoruz? 12 saat çalışan biz, aç kalan parasız kalan biz, eşek gibi çalışan biz, uykusuz kalan biz, hakkı yenilen biz, elini kolunu kaptıran biz, üstüne üstlük bir de korkan biziz. Bence bizler birlik olup mücadele edersek, asıl korkması gerekenler korkacaktır.
Dünya yerinden oynar işçiler birlik olsa!