Pazar günü UİD-DER İşçi Tiyatrosu Topluluğu’nun Su Tiyatrosu’nda sahnelenen oyunlarını izledim. Tiyatroya benim gibi birçok işçi gelmişti. Tiyatro oyunlarının her sahnesinde biz işçilerin yaşam ve çalışma koşullarına dair bir şeyler gördüm ve hissettim. Oyunu izlerken yeri geldi güldüm, heyecanlandım, hüzünlendim, yeri geldi patronlara karşı öfkem bir kat daha arttı.
Güzel oyunlardan birisi de Alışveriş Canavarı’ydı. Oyun bir anne ve kızının alışveriş tuzağına nasıl düştüklerini anlatıyordu. Anne ve kızı alışveriş merkezinde kendilerini kaybederek durmadan indirimli ve promosyonlu ürünleri bütçelerini düşünmeden alıyorlardı. Ben de oyundaki anne ve kızı kadar olmasa da alışveriş merkezinde buna benzer bir durum yaşadım. Mağazaya girdiğimde, sepeti elime aldım, şöyle bir gezinmeye başladım. Gördüğüm bütün reyonlarda koca koca harflerle “indirimli”, “bir alana ikincisi bedava” gibi mağazanın her tarafından görebileceğiniz yazılar yazıyordu. Ben de, ne de olsa ucuz, iki tanesini almam daha iyi olur diyerek birçok ürün aldım. Sepetim doldu. Kasaya geldim. Cebimde de alışveriş için önceden hazırladığım param ve kredi kartım vardı. Ben aldıklarım uygun, fazla tutmaz diye düşünürken hesap benim düşündüğümden fazla çıktı. Ödemenin yarısını nakit yarısını da kredi kartıyla yapmak zorunda kaldım. Yani patronların piyasayı canlandırmak ve daha çok kâr elde etmek için planladıkları alışveriş tuzağına ben de düşmüştüm. Onlar promosyonlarla, indirimlerle bizlerin cebindeki son parayı da almaktan başka bir şey düşünmüyorlar. İşçi tiyatrosunda izlediğim bu oyun patronların bu tuzağına karşı bize ayna tuttu.
Ben bir oyundan bahsettim ama diğer oyunlar da (İşsiz Adam, Hırsız ve Çanta, Tersanede Ölüm Var!) bizlerin yaşadığı sorunlara değiniyordu. Bütün bu oyunları oynayan UİD-DER’li işçi arkadaşların emeğine sağlık diyorum. Oyunları izledik, şimdi sıra mücadelede. Bütün işçi arkadaşlarımı UİD-DER’de örgütlü mücadeleye çağırıyorum.