
Kapitalist katiller insanları öldürmeye devam ediyor. Gözünü para bürümüş patronlar, işçilerin hayatlarına, kapılarındaki köpeğe verdikleri kadar bile değer vermiyorlar Para hırsı patronları insanlıktan çıkartıyor. Yegâne amaçları, “nasıl daha fazla para kazanabilirim?” oluyor. Bu uğurda patronlar için, işçilerin onurları, aileleri, şerefleri, namusu, sağlığı hiç önemli değil.
Nitekim bunu kot taşlama işçilerinin yürek burkan yaşamlarında da gördük. Yasak olmasına rağmen bodrum katlarında sağlıksız koşullarda çalışan işçilerin kaçınılmaz bir sonu var: “ÖLÜM”
Bu ölüme Silikozis adı verilen meslek hastalığı yol açmaktadır. Silikozis taş ve kumda bol bulunan quartz içeren tozların solunmasıyla oluşan, ölümcül, tıbben çaresi olmayan bir akciğer hastalığıdır. Bir işçinin kot taşlama işinde altı ay çalışması bu hastalığa yakalanması için yeterli bir süre. Maalesef bu maddenin solunması kesilse bile hastalığın önüne geçilemiyor ve hasta ölüyor. Ekmek peşinde koşan yüzlerce işçi bu sağlıksız koşullarda çalışmak zorunda bırakılarak arkalarında gözü yaşlı ailelerini bırakıp göçüp gidiyorlar bu dünyadan. Bu hastalığa yakalanan işçiler malulen emekli bile sayılmıyorlardı. Ta ki bu hastalığa yakalanmış bir işçinin dava açmasıyla başlayan hak arama mücadelesine kadar.
Sigortasız çalıştırıldığı kot taşlama atölyesinde silikozise yakalanan Yılmaz Dımbır, Sosyal Güvenlik Kurumu’na dava açtı. Dava sonucunda sürekli iş göremezlik geliri bağlandı. Bu karar yıllardır malulen emeklilik hakkı kazanabilmek için mücadele veren kot kumlama işçileri için de bir ilk.
Zonguldaklı Yılmaz Dımbır, 1995’te gittiği İstanbul’da, bir atölyede 17 yaşından itibaren kot taşlama (kumlama) işinde çalışmaya başladı. Şu an 32 yaşında olan Dımbır, askerliği sırasında ara verdiği işini 2004’e kadar tam yedi yıl sürdürdü. Kot taşlamada kullanılan silisyum tozlarını uzun süre solumasına bağlı olarak 2001’de sağlığı bozuldu. 2004’te silikozis olduğu belirlenen Dımbır, memleketine döndü.
Sosyal güvencesi olmadığından tedavisini sürdüremeyen Dımbır, sosyal güvencesiz çalıştığı yılların sigortalı sayılması için, avukatı aracılığıyla Bakırköy 2. İş Mahkemesi’ne dava açtı. Mahkeme, 2005 yılında açılan davayı geçen yıl sonuçlandırıp Dımbır’ın sosyal güvencesiz çalıştığı yılların sigortaya alınmasına karar verdi. Ağustos ayında da Dımbır’a çalışma gücünün yüzde 59’unu kaybetmesi nedeniyle 565 lira iş göremezlik geliri bağlandı. Avukat Ali Osman Odabaş, düzenlediği basın toplantısında bu sektörde ilk kez sigortasız çalıştırılan işçiye sosyal güvenlik yardımı verilmesinin kabul edildiğini söyledi: “Dava emsal teşkil edecek. Sorun çok geniş kitleyi ilgilendirmekte. Bu işyeri sahipleri çok sık yer değiştirdiğinden tazminat davaları konusunda kendilerine ulaşmak mümkün olmayabiliyor. Ancak, bu konuda da hukuki mücadele vereceğiz.”
Hakkımızı almak için hukuki yollara başvurmanın yanı sıra örgütlü mücadeleye atılmalıyız. Patronları işçi sağlığı ve güvenliği konusunda önlemler aldırmaya mecbur edecek güç bizim örgütlü gücümüzdür. Bir işçi arkadaşımızın veya kendimizin günün birinde meslek hastalığına yakalanma riskiyle karşı karşıya kalmasını istemiyorsak fabrikada, atölyede, tersanede örgütlü olmalıyız.