Yaşam koşulları her geçen gün zorlaşıyor. Evimize ekmek götüremez olduk. Aldığımız üç kuruş para ve bununla hangi ihtiyacımızı karşılayacağımızı şaşırmış durumdayız. Evimize ekmek götürebilmek için canımızdan can gidiyor. Her gün meslek hastalıklarından veya iş kazalarından birçok işçi kardeşimiz yaşamını yitiriyor. Patronlar, bizi çalışırken sömürdükleri yetmezmiş gibi bir de cesetlerimiz üzerinden de para kazanmaya çalışıyorlar. Bu nasıl mı oluyor? Böyle bir şeyi düşünemiyoruz değil mi? Yok canım bu kadar da olmaz diyoruz. Ama ne yazık ki bu bozuk düzende oluyor.
Zonguldak’ta, Karadon Müessese Müdürlüğü maden ocağında 17 Mayısta bir patlama gerçekleşmişti. 30 madencinin hayatını kaybettiği patlama sonrasında iki işçinin cesedi çıkartılamamıştı. Patlamanın üzerinden 5 ay geçmesine rağmen Dursun Kartal ve Engin Düzbük’ün cesetleri hâlâ yerin 735 metre altında yatıyor. İşçilerin 5 aydır yerin altında olmasının rezilliği bir yana dursun, işçilerin cesedini çıkarmak için bir de ihale yapıldı. Çinli firma işçilerin cesetlerini çıkarmaktan vazgeçtiği için açılan ihale basına da kapalı oldu. TTK Genel Müdürü Burhan İnan, basın tarafından sorulan soruya şu şekilde yanıt verdi: “Benim de şu an için bilgim yok. Çalışmalarını bitirmediler. Bana da henüz dönmediler.” Rezilliğin, pervasızlığın, vurdumduymazlığın da bu kadarı olabilir yani. Bu insanlar kim? Soruyorum size bunlar kim ki bizim ölülerimizi ihale masasına çıkartabiliyorlar? Ben bunu yapanlara insan diyemiyorum. Bir de yeraltındaki işçilerin ailelerini düşünelim. Eşleri, çocukları, kardeşleri, ana babaları, yakınları onların daha cenazesi bile göremediler. Ölülerini bile gömemediler. Ama bazı kana susamış vampirler hâlâ bizlere saldırmaya devam ediyorlar. Ölülerimiz üzerinde bile kârlarına kâr katıyorlar.
Ben de bir işçiyim. Ben de bir iş kazasına kurban gidebilirim. Ama cesedimin ihaleye çıkarılmasını istemiyorum. Kimsenin cesedi üzerine ihale yapılmasını istemiyorum. Ama biz işçiler bu şekilde dağınık oldukça, birlikte hareket etmediğimiz sürece bunlar her zaman başımıza gelecek. Artık bunlara dur demenin zamanı geldi de geçiyor. Daha neyi bekliyoruz ki? Bize dokunmayan yılan bin yıl yaşayamaz. Bu yılanın başını ezmeliyiz.