Arkadaşlar merhaba. Ben gıda sektöründe çalışan bir işçiyim. Her işyeri gibi sömürünün had safhada olduğu, işçinin ezildiği bir işyerinde çalışıyorum. İşyerinde bayramı kutladık sözüm ona. Yemekhaneye dizildik ve “saygı değer” patronumuzun günün anlam ve önemini belirten konuşmasına başlamasını bekledik. Konuşmaya her zamanki gibi bizi çok düşünen patron havalarında başladı. Bu bayramda bizim için yapmak istediklerini yapamamış, ikramiye verememiş, kaç senedir yapmak istiyormuş falan! Büyük bir lütufta bulunuyormuş gibi konuştu ve duygu sömürüsü yaptı.
Bu tuhaf, işçisini çok düşünen ama koşular gereği istediğini yapamayan patron postunun altından bakın ne çıktı: “Bu krizde size istihdam sağlıyorum. Bana çok kişi işçilerin yarısını çıkar dedi, ama ben işçilerimi yarı yolda bırakmadım.” Böyle söyleyerek gözümüzü korkutmaya çalıştı. Sonra da “sizin bayram neyinize... Gezemeyeceksiniz, yiyemeyeceksiniz, cebinizde para yok, tatil yapıyorsunuz” demez mi? Yani bu bizim ayıbımızmış gibi yüzümüze vuruyor. Kriz varmış, şartlar kötüymüş, bu sefaletin içinde neden 10 gün tatil yapıyormuşuz, daha fazla çalışmamız gerekiyormuş aslında, ama devlet buna izin vermiyormuş! Bunları söyledi utanmadan sıkılmadan. Biz bunlar için gece gündüz çalışıyoruz, altlarına en lüks arabaları çeken onlar, tatillere giden onlar, ama bayram tatilini çok gören de onlar! Bizi sömürüyorlar, yetmiyor, bayram geldiğinde “kriz var, krizi engellemenin yolu çok çalışmaktan geçiyor” diyorlar.
Bu kirli düzenin farkında olan biri olarak, orada çıkıp da “sen ne diyorsun?” diyemedim. Sustum. Susmak zorundaydım. Çünkü bu düzeni değiştirmek istiyorsam eğer, tek başıma değil bütün işçi arkadaşlarımla hareket etmek zorundayım. Onların da bu kirli düzeni fark etmelerini sağlamak zorundayım. Çünkü tek başıma yapacağım o karşı koyuş, “işine gelmiyorsa kapı orda” denmesiyle son bulacaktı. Bizim özgürlüğümüz de bu kadar işte. Bu özgürlük mü?
Yani dostlar, demek istediğim, bu sömürü düzenini değiştirmenin yolu birlik ve beraberlikten geçiyor. Yanımızdaki işçi arkadaşımıza güvenmeden, o güveni de onlara vermeden tek başımıza bir hiçiz.