Yaşamak nedir diye bir soru sorsam bunun türlü türlü cevapları olur. Herkes kendine göre cevaplar. Ben böyle bir soruyla beş yaşımda, daha doğru dürüst bir şeylerin bilincine varmamışken karşılaşsaydım, oyuncaklarım, annem, babam falan derdim. On yaşımda; okulum, arkadaşlarım… Peki ya şimdi, neler değişti ya da ben neleri görmeye başladım da bu yanıtlara yenileri eklendi durdu?
Neler mi değişti? Neleri mi gördüm? Koşullarımın farkına vardım ve 16 yaşındaki birçok gencin acılar içinde kıvranışlarını gördüm. Sorgulamalarını, çelişkilerini, suskunluklarını, yaşayamadıkları düşleri, ulaşamadıkları emelleri, gittikçe büyüyen bataklığın dibine saplanışlarını, yozlaşmalarını gördüm.
16 yaş yolun başıdır. Belki de hayatın en güzel dönemidir, en anlamlı geçen günleridir. Ama bugünlerde bu pek de mümkün değil. Çünkü biz 16 yaşındaki herhangi gençler değiliz. Biz işçi sınıfının 16 yaşındaki gençleriyiz, onların çocuklarıyız. Bizim kurtulmak için umutlarımız var. Peki, bu kurtuluş ne kadar mümkün kılınabilir? Kurtulmak için neler yapabiliriz?
Gençler bu kıvranıştan kurtulmalı, kurtulmak ve güzel yaşamak için adımlar atmalılar.