Arkadaşlar ben Gezer adlı terlik ve ayakkabı üreten fabrikanın diğer bir işletmesi olan Gez-deri’de çalışıyorum. Çalıştığım fabrikada malumunuz ayakkabı ve terlik üretiminin yanı sıra ünlü markalar (İstikbal, Mondi, Bellona vs.) için binlerce metre deri üretilmekte. Bizler 12 saat çalıştığımızdan günümüzün yarısından çoğunu fabrikada geçiriyoruz, ama ne için?
Ömrümüzden ömür gitmesi için, uzun saatler boyunca çalışmaktan sevdiklerimize yeteri kadar zaman ayıramamak için, fabrikadan dışarıya kafamızı çıkarıp dünyada olup biteni görmememiz için, patronu zengin etmek için! Evet arkadaşlar, bizler fabrikada uzun saatler çalışarak kendimize bir gelecek kurmayı bir yana bırakalım, bitkin, dünyadan ve kendimizden bihaber yaşayan ve fabrika üretimi muhabbetinin dışına çıkamayan insanlar haline geliyoruz. Peki, hangi koşullarda çalışıyoruz?
12 saat çalışmamıza karşın yarım saatlik yemek paydosumuz var. Uzun çalışma saatlerimize karşın sigorta primlerimiz asgari ücret üzerinden ödeniyor, yani “dindar” patronumuz hem şimdi çalıyor, hem de geleceğimizi düşünüp ondan çalıyor. Uzun çalışma saatinin verdiği psikolojiyle ve makinelerin çoğunun eski olmasından dolayı iş kazaları sık yaşanıyor. Yemek molaları çok kısa ve yemekler çok kötü. Genellikle yemekten sonra herkes kantine uğruyor. Böylece zaten azıcık olan asgari ücretimiz de buralara gidiyor.
Arkadaşlar, yapılan haksızlıklara ancak hep beraber dur diyebiliriz. Karşımızda duran bu rezalete ancak beraber olursak son verebiliriz. Bu kadar berbat bir ortamda ne kaybedebiliriz ki? Oysa bu kötü koşullara son verebiliriz. Çünkü bu eller çok becerikli, çünkü bu eller çok değerli şeyler üretiyor. Patron için çalıştırdığımız ellerimizi kendimiz için çalıştırıp masaya vurmanın zamanı gelmedi mi?