İşsizlik birçoğumuzun yaşadığı sıkıntılardan biridir. Gazetelerde iş ilanları veriyorlar. Gidiyorsun görüşmeye, karşına engeller dikiyorlar. “Sen askerliğini yapmamışsın, senin yaşın geçmiş biz genç arkadaşlarla çalışmayı düşünüyoruz, biz deneyimli adam arıyoruz” gibi daha birçok engelle karşılaşıyoruz.
Geçenlerde bir fabrikaya form doldurmaya gittim. Elime bir form verdiler, aldım doldurmaya başladım. Arka sayfasına geçtiğimde “bu kısmı personel müdürü dolduracak” diye bir yazı dikkatimi çekti. Formu doldururken göz ucuyla okumaya başladım. “Eli yüzü düzgün mü?, Konuşması düzgün mü?, Kendine güveni nasıl?” gibi birkaç tane soru düzenlemişler. Yani tipin bozuksa seni işe almıyorlar, düzgün konuşamıyorsan seni işe almıyorlar, böylece biz işçileri küçük görüyor ve aşağılıyorlar.
Birtakım insanlar da çıkıp diyor ki, o kadar ilan var, milletin çalışmaya niyeti yok, iş yok diye ortalarda geziyorlar. Onlara diyorum ki, o kadar iş ilanı var ama onların işçi almaya niyeti yok. Bu işsizlik sorununu biz çıkarmıyoruz, işsizlik bizden kaynaklanmıyor. Bunun sorumlusu patronlardır. Çalıştırdıkları işçi kardeşlerimize de iki üç kişinin işini yaptırıyorlar. 14-16 saat fazla mesai yaptırıyorlar. Bir kişi üç kişinin işini yaparken daha fazla işçiye ne gerek var ki? Sömürüyorlar, sömürüyorlar, çalışan baş kaldırdığı zaman “beğenmiyorsan kapı orda, dışarıda senin gibi bir sürü adam var” gibi tehditler savuruyorlar. Bu durumda örgütsüz işçiler sesiz kalıyorlar “ya işsiz kalırsak” diye.
İşsizliği yaratanlar bizler değil patronlardır. İşsizlik sorunu onlar için bir kâr kaynağıdır. Buna dur demek için işçi kardeşlerimi örgütlenmeye davet ediyorum.
Yaşasın işçi sınıfının örgütlü mücadelesi!
Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!