
— Sigorta yapıyor musunuz?
— Evet yapıyorum. Şimdiye kadar 4 kızıma (çocuk işçiyi kastediyor) sigorta yaptım. Eğer yeni girenin çalışacağına, devam edeceğine inanırsam sigorta yaparım.
— Ne kadar maaş veriyorsunuz?
— 500 lira
— Mesai saatleri kaçla kaç arası?
— Sabah 08.30 giriş akşam 18.30-19.00 çıkış. Cumartesi de çalışıyoruz.
— Daha büyük yaşlarda çalışan işçi yok mu?
— Hayır yok. En büyük kızım 18 yaşında. Burada bir aile gibiyiz.
— Ne üretiyorsunuz, büyük bir şirket misiniz?
— Nişan, çikolata kutuları gibi küçük, şık kutular üretiyoruz. Şirketimiz henüz büyük değil. Kurumsallaşmaya, büyümeye çalışıyoruz. Dört katlı bir binada üretim yapıyoruz.
Telefonu kapatınca patronlar sınıfına olan öfkem daha da arttı. Aslında telefonda patrona “çocuk yaşta işçi çalıştırmaya utanmıyor musun? Üstelik bir de asgari ücretin altında ücret veriyorsun. Onların üzerinden kazandıklarınla büyüyeceksin! Bu şartlarda kendi çocuğunu çalıştırır mıydın?” diye bağırmak istedim. Ama bunun bir çaresi olmayacağını da biliyordum. Önemli olan anne-babaların, çocuklarını patronlar sınıfının eline bırakmak zorunda kalmamak için örgütlü bir şekilde mücadele etmesidir.
Biz yetişkinler yetmedi ve sıra çocuklarımıza geldi, bunun farkında mıyız? Çocuk işçi demek, patronlar için taze kan demek! Küçük parmaklarla, sesini çıkarmadan, düşük ücretle çalışmak demek! Çocuklarımıza verdikleri ücret asgari ücretten daha düşük ve çoğunun sigortası da yapılmıyor. Patronlar, çocuklarımızı kötü ve ağır koşullarda saatlerce çalıştırıyorlar ve çocuklarımızın emeğini vampir gibi emerek kârlarını daha da büyütüyorlar. Çocuklarımızın emeği üzerinden büyük patron olmaya çalışıyorlar.
Çocuklarımızın fabrikalarda değil okullarda olması gerekir. Fakat işsizliğin, açlığın olduğu bir düzende anne ve babalar çocuklarını işe göndermek zorunda kalıyorlar. Çocuk işçiler büyüme çağında oldukları için vücut şekilleri de yaptıkları işe göre şekil alıyor. Yaşları küçük olduğu için şeflerin, ustabaşların bağırmalarına, hor davranmalarına maruz kalıyorlar. Hayalleri ve umutları yaptıkları işlerin arasında kaybolup gidiyor. Hiç düşündük mü, patronların çocukları bunlara maruz kalıyorlar mı?
Biz anne ve babalar mücadele etmedikçe patronlar çocuklarımızın kanını emmeye devam edecek. Onlara umutsuzluğun, açlığın, işsizliğin olmadığı bir yaşam bırakmak için bu sömürü düzenine karşı mücadele etmeliyiz.