Aynı işyerinde çalıştığım işçi arkadaşımla her fırsatta sohbet ediyoruz. Son olarak yaptığımız bir sohbeti sizinle paylaşmak istedim. İşyerindeki ve yaşamımızdaki sorunlardan konuşurken hep iç geçiren arkadaşıma, “artık yeter” dedim, “nedir bu sürekli canını sıkıp duruyorsun, bir sakin ol!”. “Sanki her şeyin suçlusu senmişsin gibi kendini parçaladığın yeter artık, diğer işçiler güllük gülistanlık içinde yaşıyor da sanki bir sen çulsuzsun” diye çıkıştım. Benim bu tepkime karşılık, iş arkadaşım daha sert bir tepki vererek “senin anlattıkların hayal, bunların gerçekleşmesi mümkün değil, boşuna uğraşıyorsun, hiçbir şey değişmez” diyerek sustu. Biraz sessiz kaldıktan sonra “peki ne yapalım” dedim. “Hiçbir şey değişmeyecek diyerek elimizi kolumuzu bağlayıp oturalım mı? Senin gibi kızdıkça küfür mü edelim? Kendimizi mi suçlayalım, neden zengin bir ailenin çocuğu değiliz diye? Hayata küsüp kendimizi bir şişe alkolün çakırlığıyla asla gerçekleşmeyecek bomboş hayallere mi bağlayalım? Yoksa şans oyunlarının kuponları arasında solup giden gençliğimizin ardından mı bakalım? Söyle bana, bizim fikirlerimize gerçekleşmez diyorsun. Peki, senin başka bir fikrin var mı? Ama gerçeklerden uzak olmasın lütfen. O zaman ben de sana ne mücadeleden bahsederim ne de kurtuluştan.” Bu soru üzerine iş arkadaşım biraz düşündükten sonra oldukça sakin bir sesle soruyu şöyle cevapladı: “Ya tamam sen haklısın, bunun başka bir yolu yok. Ama çok zor bütün işçilerin birleşmesi.” Hemen ardına şu soruyu sordum: “Peki biz işçiler birleşirsek değiştirebilir miyiz bu durumu, ne dersin?” Bu soruya da “evet, haklısın ama bunu nasıl yapacağız” diyerek cevap verdi. Şimdilerde ise bunu nasıl başarabileceğimizi konuşuyoruz.
Hangi işçiyle konuşursak konuşalım hiçbir işçi hayatından memnun değil. Dolayısıyla işçi dostlarımıza sınıfımızın fikirlerini çok iyi anlatabilmeliyiz. Onların kafasındaki soru işaretlerine cevap olmalıyız. Sürekli olarak öğrendiklerimizi doğru bir biçimde aktarmalıyız. İşçilerin, bugün patronlara karşı yürüttükleri mücadeleleri yanıbaşımızdaki arkadaşlarımızın gündemine taşımalıyız. Aksi halde işçi dostlarımız bizi sanki uzayda yaşayan varlıklar olarak görecektirler. Çünkü patronların gazete ve televizyonları işçi mücadelelerine hiç yer vermiyor. Ve biz işçiler de zannediyoruz ki hiçbir yerde hak alma kavgası yok. Sanki herkes boyun eğmiş. Kesinlikle böyle değil. Evet, bugün işçi mücadeleleri elbette istenilen boyutta değil. Ama bu şu anlama da gelmemeli, hiçbir şey de olmuyor değil. UİD-DER’in internet sitesi ve aylık çıkan İşçi Dayanışması bülteni, bugün işçilerin nasıl mücadeleler verdiğini yakından takip ediyor ve işçi kitlelerine ulaştırmaya çalışıyor. Bize düşen görev ise derneğimizi daha fazla işçiyle tanıştırmak. Sohbet ettiğimiz arkadaşlarımıza “haklısın ama bunu nasıl yapacağız?” sorusunu sordurmak. Gerisi çorap söküğü gibi gelecektir!