
UİD-DER Tuzla temsilciliğinde, Arap halklarının isyanları üzerine bir seminer gerçekleştirdik. Seminere deriden tekstile, metalden gıdaya birçok sektörden işçi kardeşlerimiz katıldı.
İlk önce emekçi kitlelerin silkinip ayağa kalkmasını, isyan etmesini gösteren bir video izledik. Daha sonra slaytlı bir sunum yapıldı. Bu bölümden sonra ara vererek sohbet kısmına geçtik. Sorulan sorularla birlikte hareketli bir sohbet ortamı oluştu. Gelen sorulardan bazıları şunlardı: “Tüm bölgedeki ayaklanmalar sadece bir seyyar satıcının kendini yakmasıyla mı başladı?”, “bölgedeki bu isyanları Amerika mı çıkardı?”, “bölgedeki ülkelerle Türkiye arasındaki farklar neler?” Tüm bu sorular üzerine tartışmalar yürütüldü.
İşçi arkadaşlarımdan bazıları şöyle dediler: “Hep bir seyyar satıcı yüzünden bu isyanlar çıktı diyorlar. Ben buna inanmıyorum. Nasıl olur da ortada hiçbir şey yokken bütün bunlar olur?” Elbette bu doğru, emekçilerin sömürü düzenine biriken öfkesi yokken on kişi de kendini yaksa ayaklanma başlamaz. Sermaye sanki başka türlüymüş gibi aksettirdi. O bölgedeki halkların hepsi yıllardır demir yumrukla, diktatörlükle yönetiliyor. Açlık, işsizlik, yoksulluk yıllardır o bölgedeki işçilerin sırtında bir kırbaç gibi şaklıyor. Diktatörlere veya ailesine en ufak laf söyleyen kayboluyor ve bir daha bulunamıyor. Seyyar satıcı bir emekçinin kendini yakması sadece bir kıvılcım oldu ve biriken öfkeyi ateşledi.
Etkinliğimizde de gördük ki, bu isyanlar hepimiz üzerinde büyük bir moral etkisi yapmış. Bizler, işyerlerimizde yaşadığımız sorunlardan başlayarak ekonomik ve siyasal sorunlara karşı mücadeleye atılmalıyız. Ancak bunu başarmak örgütlenmekle mümkündür. Sermaye işçi sınıfına saldırıyor, bu saldırılara karşı hep birlikte mücadele etmeliyiz. Saldırıların hesabını bir gün mutlaka soracağız.