Bu hafta sonu Sefaköy temsilciliğimizde “Arap Halkları İsyanda, Çözüm İşçi İktidarında” adlı bir seminer düzenledik. Seminere deri, metal, tekstil, sağlık ve çeşitli sektörlerden işçi arkadaşlarımız katıldılar. Arap halklarının isyanı daha seminer başlamadan heyecanlı sohbetlerimizin konusu olmuştu.
Tunus ve Mısır’dan görüntülerin olduğu videoyu izlerken kitlelerin coşkusunu ve umudunu gördük. Hatta kimi işçi arkadaşlar o an orada olmak istediklerini söylediler.
Seminerimizin soru cevap kısmında birçok şey üzerinde durduk. İşçi hareketinin 90’lı yıllarda diplerde seyrettiği, fakat 2000’lerle birlikte Venezuela, Bolivya, Arjantin, Ekvator gibi Latin Amerika ülkelerinde isyan ateşinin yakıldığından söz edildi. 2005’de Fransa’da göçmen işçiler ayaklanmış, geçtiğimiz sene ise Yunanistan’da 15 yaşında bir gencin polisler tarafından öldürülmesiyle halk sokaklara dökülmüş, ardından kemer sıkma programına karşı peş peşe genel grevler ve kitle gösterileri gerçekleştirilmişti. 2011’e Tunus’taki isyanla girdik. Milyonlar sokağa döküldü ve diktatörü alaşağı etti. Cezayir’deki isyan temel gıda maddelerini ucuzlattı. Egemenlerin korktukları başlarına geldi ve isyan dalgası Mısır’ı da etkisi altına aldı. Mısırlı emekçiler tüm oyunlara rağmen Mübarek’i tahtından indirdiler. Şimdi isyan ateşi Libya’ya ulaşmış durumda.
Haberlerde Türk işçilerine saldırıldığı söyleniyordu. Oysa Libya’dan gelen işçiler, “yapılanlar bizimle alakalı değil. Bize çok iyi davrandılar. Beraber futbol maçı yaptık. Ama patronlarımızdan şikâyetçiyiz. Kaç aydır paralarımızı alamıyoruz” diyorlar. Libya’da yatırımı olan patronlar ise “yandık, bittik, mahvolduk” diyor.
Bize düşen görev, isyan eden emekçileri sonuna kadar desteklemek ve örnek almaktır. Patron medyasının emekçilerin ayaklanmasını kötü şeyler oluyormuş gibi göstermesine izin vermeyelim, tüm sınıf kardeşlerimize gerçekleri anlatalım.
Yaşasın İşçilerin Uluslararası Mücadele Birliği!