Bizler emekçiler olarak yaşamlarımızı bir düzene sokabilmek için var gücümüzle çırpınıp duruyoruz. Saatlerce çalışma karşısında verilen sefalet ücreti ay tamamlanmadan elimizden uçup gidiyor. O ücret “geçinmemiz” için yani ölmememiz için veriliyor. Bu ücret asgari ücrettir.
Ben hem işçi hem öğrenciyim. Bir mağazada çalışıyorum çeyrek-time! Duydunuz mu bilmiyorum? Ben daha yeni duydum. Çeyrek-time dediklerine bakmayın normalde bir işçinin çalışması gereken sürenin adı olmuş çeyrek-time. Aldığım ücret çok düşük, yapacak başka iş olmadığı için bunu yapmak zorunda kaldım. Tabii onların istediği saatlerde çalışıyorsunuz. Dersiniz olsa bile bunu anlamaları çok zor oluyor. Aslında anlamak istemiyorlar. Çünkü kendi kârlarını düşünüyorlar.
Bize diyorlar ki, size verdiğimiz bu ücrete şükredin. Kiranızı, faturalarınızı, ulaşım ve gıda giderlerinizi, sosyal faaliyetlerinizi bile karşılayabilirsiniz diyorlar. Ama biz biliyoruz ki hiçbir şey öyle değil. Bu ihtiyaçlarımızı asgarisinden karşılamak için bile yoksulluk sınırını geçmek gerekiyor. Her geçen gün artan zamlar ve bizlerin bunlara boyun eğmesi, ses çıkarmaması, her şeyin giderek kötüleşmesine neden oluyor. Yapılan bu gasplara karşı çıkmak istiyorsak örgütlenmeli ve sesimizi yükseltmeliyiz. Bunu da UİD-DER gibi işçi derneklerinde yapabiliriz.