Buradasınız
Acımız Öfkeye, Öfkemiz Mücadeleye Dönüşsün!
“Çöl kalsın gurbeti, çöl kalsın Zonguldak’ı...” Eşini maden kazasında kaybetmiş bir emekçi kadın, duyduğu acıyı bu sözlerle haykırır. Aslen bir öğretmen olan Hasan Kalyoncu, tayin olduğu Karadeniz şehirlerinde bunun gibi nice feryada tanık olur ve Maden Dulları adlı romanla bu haykırışları günümüze taşır. 1950’lerden sonra Zonguldak maden havzalarına göç eden Karadenizli işçilerin zorlu çalışma koşulları ve kocalarını gurbete gönderen kadınların kaygıları, acıları, öfkeleri anlatılır bu romanda. Zonguldak gurbetin ta kendisidir onlar için, en çok da genç yaşta dul kalan gencecik madenci eşleri için. Onlar feryatlarını da ağıtlarını da Zonguldak’a yakarlar. Korkuları, endişeleri olsa da yine de umut yüklü yüreklerle, güvertesinde dertlileri, yoksulları, işsizleri taşıyan gemilerle yola çıkarlar madenciler. Ama geri dönemezler ve geride kalan eşleri “maden dulu” olur. O dönemde köyler, kasabalar, kentler maden dullarıyla, babasız kalmış evlatlarla, oğulsuz kalmış analarla doludur. Ve elbette derin acılarla, hasretlerle…
1950’lerde maden dullarının beddua ettikleri madenler işçilerin hem ekmeği hem kâbusu olmaya devam ediyor. Hâlbuki o günden bugüne on yıllar geçti, teknoloji ilerledi, maden kazalarını, madenci katliamlarını engellemenin imkânları daha da arttı. Ama maden işçilerinin ve ailelerinin “kaderi” değişmedi. Çünkü onlara bu kaderi reva gören kapitalizm olduğu yerde duruyor, kapitalist egemenlerin zihniyeti değişmiyor. Maden işçilerinden ölümü “işin fıtratından” kabul etmeleri, eşlerinden ve ailelerinden büyük acılara razı olmaları isteniyor. Sermaye, kâr hırsı yüzünden işçinin canını koruyacak önlemleri maliyet olarak görüyor. Madencilere hâlâ en ilkel ve en tehlikeli koşullarda çalışmayı dayatıyor.
2014 yılında önce 13 Mayısta Soma’da 301 canımızı yitirdik. Yüzlerce ailenin evine ateş düştü. Ardından 28 Ekimde Ermenek’te bir kez daha kahrolduk. Eşlerini, ağabeylerini, babalarını kaybeden kadınların adalet talepleri görmezden gelindi. Üstelik madencilerin çalışma koşulları bir nebze olsun iyileştirilmedi. 2022’de bu kez Amasra’da 42 işçiye mezar oldu madenler. Sonra Erzincan İliç’te yandı canlar… Bugün bu nedenle Soma’dan Ermenek’e, Amasra’dan İliç’e maden dullarının acılı feryatları dinmiyor. İnşaatlar, şantiyeler, fabrikalar, yollar, tarlalar da tıpkı madenler gibi işçilere mezar olmaya devam ediyor. Türkiye’de her gün ortalama 5 işçi, patronlar gerekli işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini almadığı için çalışırken iş kazası geçiriyor ve ölüyor. Yaralanıp çalışamaz duruma gelenlerin, meslek hastalıkları nedeniyle ölenlerin sayısı ise bilinmiyor. Geride yine dullar, babasız kalmış evlatlar, oğulsuz kalmış analar kalıyor.
İş cinayetlerinin sıradan hale geldiği, “kader”, “fıtrat” olarak görüldüğü bu zalim düzene karşı mücadeleden başka bir seçeneğimiz olmadığını gösteren tarihimizden örnekleri hatırlayalım; yine Zonguldak’a gidelim. Onlarca yıldır damarları işlenen madenlerden sadece karaelmas çıkmaz. O madenlerde işçilerin öfkeleri, umutları ve mücadeleleri de mayalanır. Mesela 1965 Zonguldak Kozlu direnişi, işçilerin güvencesiz ve ağır çalışma koşullarına karşı mayalanan öfkesinin patlamasıyla gerçekleşti. Direnişe geçen işçiler kömürü tutuşturur gibi tutuşturdular mücadeleyi. Madencilerin yanında eşleri, aileleri, evlatları da vardı. 1991’de ise Büyük Madenci Yürüyüşü gerçekleşti. Madenciler yalnız yürümediler. 100 bini aşan işçi selinde emekçi kadınlar acılarını öfkeye, öfkelerini mücadeleye dönüştürerek yürüyüşte yerlerini aldılar. Onlara “Ankara yolu uzun, kış çetin, siz Zonguldak’ta kalın” diyenlere aldırış etmeden yürüyüş kolunun en önünde yer aldılar. Kadınıyla erkeğiyle Zonguldaklı emekçilerin bu mücadelesi Türkiye’deki en görkemli işçi eylemlerinden biri oldu.
Haklarımızın gasp edildiği, taleplerimiz için mücadelemizin baskı ve yasaklarla engellenmeye çalışıldığı, gelecek umutlarımızın söndürüldüğü, tüm kaynakların patronlar sınıfına akıtıldığı, evlatlarımızın açlığa, geleceksizliğe itildiği bir dönemden geçiyoruz. İşçiler olarak kadınıyla erkeğiyle kol kola vermek, birlikte mücadele etmek, saldırılara birlikte karşı durmak zorundayız. Acı ve kederde ortaklaşan işçiler, emekçi kadınlar olarak artık önümüze mücadelede ortaklaşma hedefini koymalıyız. Acımızı öfkeye, öfkemizi mücadeleye dönüştürmeliyiz. Ancak bu şekilde ağıtların, feryatların yerini umut dolu yarınları anlatan türküler alır.
- UİD-DER Kadın Komitesi’nden Polonez Direnişine Dayanışma Ziyareti
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Nurten Abladan Bugünün Emekçi Kadınlarına
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Clara Zetkin ve Ölümsüz Mirası
- Değişen Dünyam ve Dünyayı Değiştirme İsteğim
- Acımız Öfkeye, Öfkemiz Mücadeleye Dönüşsün!
- Emekçi Kadın Mücadeleyle Güzelleşir
- Emekçi Kadınlar Haydi 1 Mayıs’a!
- Yaşıyoruz Sanıyoruz
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Mücadelenin Adıdır Kadın
- Ekmeğe Zam Yapılırsa
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
- Mücadelemizin Sembolü 8 Mart
- Emekçi Kadınlarız, 8 Mart Ruhuyla Birleşiyoruz!
- Sınıf Olarak Birleşelim, Yoksulluğa ve Sömürüye Hayır Diyelim!
- İşçi Dayanışması 197. Sayı Çıktı!
- Esirler Dünyasına Özgürlük Çağrısı: Enternasyonal!
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Hangi Milliyetten Değil Hangi Sınıftan Olduğundur Önemli Olan
- Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri
- Senin Memleket Nere?
- Sokak Köpeklerinin Katledilmesi Çözüm mü?
- Düşmanlığı ve Savaşları Nasıl Meşrulaştırıyorlar?
- İşçi Sınıfının Sömürüye Karşı Mücadelesi Durdurulamaz!
- İşçi Dayanışması 196. Sayı Çıktı!
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Umut Şarkılarını Birlikte Söyleyelim!
- Bahis Oyunu Aslında Kimin Oyunu?
- Depremin Yaraları Kanamaya Devam Ediyor
- Ne Kadar Vergi Veriyoruz, Karşılığında Ne Alıyoruz?
- Dert Bizde Derman Ellerimizde, Birliğimizdedir!
- İşçi Dayanışması 195. Sayı Çıktı!
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Esirler Dünyasına Özgürlük Çağrısı: Enternasyonal!
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri
- Senin Memleket Nere?
- Düşmanlığı ve Savaşları Nasıl Meşrulaştırıyorlar?
- İşçi Sınıfının Sömürüye Karşı Mücadelesi Durdurulamaz!
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Bahis Oyunu Aslında Kimin Oyunu?
- Depremin Yaraları Kanamaya Devam Ediyor
- Ne Kadar Vergi Veriyoruz, Karşılığında Ne Alıyoruz?
- Dert Bizde Derman Ellerimizde, Birliğimizdedir!
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Sendikal Örgütlülük Kâğıt Üstünde Kalmasın
- Tarihin Bir Yankısı: Sınıfına İnan, Gücüne Güven!
- Bu Fikirleri Kimler Üretiyor?
- Kamuda Tasarruf Paketinden Payımıza Düşenler
- Kapitalizm Yıkılmadan İnsanlık Nefes Alamaz!
- Bir Müthiş Bahtiyarlık: “Anlamak Gideni ve Gelmekte Olanı”
- Bir Şarkının İzinden: Bir Yere Gitmiyoruz!
Son Eklenenler
- Soma Katliamında sorumluluğu olan ve daha önce yargılanmayan 28 kamu görevlisinin 10 yıl sonra yargılanmaya başlandığı davanın ikinci duruşması 12 Eylülde Soma 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Sanıklar bir kez daha mahkemeye getirilmezken, sanık...
- 78’liler Hareketi, 12 Eylül askeri faşist darbesinin 44. yılında İstanbul Taksim Kazancı Yokuşunda basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya 20’nin üzerinde kurum temsilcisi ve UİD-DER’li işçiler katıldı. “12 Eylül Tekçi Rejimle İç İçe Sürüyor”...
- İşçi sınıfının genç ve çalışkan evlatları, hepinize sınıfımızın samimi sıcaklığıyla merhabalar. Her birinizin mutlaka duyduğu, gördüğü, alıp okuduğu, hatta belki arkadaşlarınıza da önerdiği kişisel gelişim kitapları üzerine sizlerle hasbihâl etmek...
- Zaman hızla akıp gidiyor. Gündemimiz de aynı hızla değişiyor. Hiç düşündük mü, nasıl oluyor da yaşanan büyük olaylar, felaketler bile çok kısa sürede hiç olmamışlar gibi gündemden çıkıyor? Mesela Haziran ayında Diyarbakır ve Mardin’de çıkan orman...
- 12 Eylül askeri faşist darbesinin üzerinden 44 yıl geçti. Darbeyle hesaplaşamayan Türkiye işçi sınıfı uğradığı hak kayıplarını telafi edemediği gibi yeni kayıplar yaşadı, yaşıyor. Sınıfsal hafızaya vurulan ağır darbe yüzünden 1980 sonrası işçi...
- 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesiyle egemenler geçmişle gelecek arasındaki köprüleri yıkmak, işçilerin mücadele deneyimlerini unutturmak istediler. Toplumu baskı ve şiddetle susturdular, yıllarca sürecek bir karanlığa hapsettiler. Çekilen tüm...
- DİSK’in “Artık Yeter! Geçinemiyoruz! Gelirde, Vergide, Ülkede Adalet” şiarıyla düzenlediği eylemler devam ediyor. 10 Eylülde Gebze Kent Meydanında gerçekleşen eyleme DİSK’e bağlı sendikalarda örgütlü işçiler, DİSK Yönetim Kurulu, DİSK Birleşik Metal...
- Diyarbakır’ın Bağlar ilçesine bağlı Tavşantepe mahallesinde 21 Ağustostan beri kayıp olan 8 yaşındaki Narin, 19 gün sonra yapılan bir ihbar sonucunda, öldürülmüş ve cansız bedeni bir torba içinde dere kenarına bırakılmış olarak bulundu. Narin’in...
- Polisin saldırılarına, Emniyet Müdürünün tehdidine boyun eğmeyen direnişçi Polonez işçileri halaylarla, türkülerle, sloganlarla, dayanışmayla direnişlerini sürdürüyorlar. Tüm emek dostlarını direnişleriyle dayanışmaya çağırıyorlar.
- Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, reel ücretlerin düşmesi işçilerin yaşamını her geçen gün daha da zorlaştırıyor. Siyasi iktidarın ekonomik yıkımın faturasını işçi ve emekçilere kesen ekonomi programları ise sorunlarımızı katlanarak büyütüyor. Bu...
- İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ), geçtiğimiz haftalarda bir açıklama yaptı. Hem su sarfiyatını azaltacak hem de aile bütçesine katkı sağlayacak tasarruf önerilerini sıraladı. Aşırı kurak bir dönem...
- Tuzla Kimyacılar Sanayi Sitesinde bulunan, Selüloz-İş Sendikasının örgütlendiği MKB Rondo grevinin 11. gününde, UİD-DER coşkulu bir dayanışma ziyareti gerçekleştirdi. “İşçiler Boyun Eğmiyor Mücadele Ediyor” pankartı taşıyan UİD-DER’li işçiler, “...
- Yüzyıllar evvel yaşamış bir Alman filozof, şöyle demişti: “Sarayda yaşayan başka, kulübede yaşayan başka düşünür.” Bu sözler zenginlerle yoksulların dünyasının, düşünce ve hareket tarzlarının birbirinden çok farklı olduğunu anlatır. İnsanlar bu...