Buradasınız
“Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?

2024 yılını “Emekliler Yılı” ilan eden siyasi iktidar, 2025 yılını “Aile Yılı” ilan ettiğini açıkladı. “Emekliler Yılı”nda emeklilerin nasıl sefalete itildiğine bakınca “Aile Yılı”nda neler yaşanacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. Geçtiğimiz yıla kadar belki de emeklileri hiç bu kadar sokaklarda mendil, çorap satarken, stantlar kurup bildiriler dağıtırken, meydanları doldururken görmemişizdir. 12 bin lira olan emekli maaşıyla emekliler ne kiralarını ödeyebildi, ne beslenebildi, ne kış günü ısınabildi. Açlık sınırının çok altında bir ücretle yaşaması beklenen emeklilerin bıraktık hak ettikleri saygıyı görmelerini, torunlarına gönüllerince harçlık veremedikleri için yürekleri ezildi. Emekliler hastane randevusu alamadı, alabilen de gerekli tetkikleri yaptırabilmek için haftalarca eziyet çekti, çekmeye de devam ediyor. Şimdiyse iktidar sahipleri sözde aile içindeki birlik beraberliğin korunması, aile kurumunun öneminin vurgulanması gibi gerekçelerle bu yılı “Aile Yılı” ilan ettiler. Peki, maksatları ne?
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Dijital platformlarda yer bulan diziler, yayınlar, pek çok içerik kültür erozyonuna sebep oluyor” diyerek aile içinde geçimsizliğin, boşanmaların artmasının gerekçesi olarak ekranları gösterdi. Nüfus planlamasının art niyetli işlediğini düşündüğünü, evliliklerin ve çocuk doğumlarının artması gerektiğini ifade ederek “3 çocuk” söylemini yineledi. Bu kapsamda evlenecek gençlere 150 bin lira faizsiz kredi, yeni doğan ilk çocuk için tek seferlik 5 bin lira, ikinci çocuğa ise her ay 1500 lira yardım verileceği “müjdelerini” sıraladı. Aile içi geçimsizliğin, boşanmaların arttığı, evliliklerin, çocuk doğum sayısının düştüğü bir gerçek. Ne kadar inkâr etseler de bunun en büyük nedeni emekçilerin yaşamını her yönüyle etkileyen, çığ gibi büyüyen yoksulluktur. Krediler, yardımlar hiçbir derde çare olmayacaktır. Düşük ücretlerin, işsizliğin, hayat pahalılığının, yüksek kiraların arşa çıktığı, emekçilerin borç batağına sürüklendiği, işçi katliamlarının hız kesmediği böylesi bir dönemde ailelerin dizi ve filmler izleyerek dağıldığını söylemek gerçekleri çarpıtmaktır.
Sorunlar gün geçtikçe büyüyor ama iktidar bu sorunları çözmek yerine fırsata dönüştürmeyi tercih ediyor. Örneğin çocuklu kadınların çalışma yaşamından geri kalmaması bahanesiyle sermayenin yıllardır talep ettiği “esnek ve güvencesiz çalışma modeli”ni müjde olarak sunuyorlar. İşin iç yüzünü bilmeyenlere “iyi niyetli” görünebilecek bu girişim aslında tüm işçileri güvencesiz çalışmaya itiyor. Çünkü esnek çalışma, güvencesiz çalışma demektir. Yani patronun işçiyi istediği kadar çalıştırıp işi bitince kapının önüne koymasıdır, düşük ücretlerdir, sigorta, kıdem tazminatı, emeklilik gibi haklarının ortadan kalkmasıdır. İşçilerin bir araya gelememesi, sendikalaşmanın fiili olarak engellenmesidir. Çok çocuk isteyenlerin ucuz işgücü istediği ortadadır.
Bugün pek çok genç aile kurmaktan korkuyor. Yaşam maliyeti o kadar korkunç boyutlara ulaşmış durumda ki gençler kaldıramayacakları yükün altına girmek istemiyor, aileleriyle yaşamaya devam etmek zorunda kalıyorlar. Geçimsizliğin, boşanmaların, şiddetin, intiharların asıl sebebi dünyayı krizler yumağına çeviren kapitalist sistemdir, iktidar sahipleridir. İşçi aileleri bu sistemin efendilerinin umurunda değil. İş cinayetlerinde ölen, depremde yıkılan binaların altında kalan on binlerce insan aile değil miydi? Kaç ocak söndü, kaç aile yok oldu bugüne kadar… İzmir’de tek göz odada çıkan yangında ölen 5 küçük çocuğu koruyamayanlar işçilere “aile kurun, bir de en az 3 çocuk yapın” diyorlar. Peki ya “Aile Yılı”nın ilk günlerinde otel yangınında katledilen aileler? Alevler içinde kalan annelerin, babaların, küçücük çocukların yardım çığlıkları arasında can verdiğine, ailelerin yok olduğuna tanık olmadık mı?
İktidar, gerçekten aileyi düşünseydi öncelikle asgari ücreti dört kişilik bir ailenin ihtiyaçlarına göre belirlerdi. Çalışan anneleri düşünseydi işyerlerinde emzirme odaları ve kreşler açtırırdı, doğum ve emzirme izinlerini uzatırdı, babaların da çocuk bakımı için izin hakları olurdu. Okullarda bir öğün ücretsiz yemek verilirdi. Yeni doğan bebeklerin öldürülmesine göz yumulmazdı. Çok açık ki iktidarın “Aile Yılı” ilan etmesi aileler refaha kavuşsun diye değil, sermayenin ve iktidarın çıkarları içindir. İşçi aileleri için daha büyük yoksulluk, daha kötü çalışma koşulları, acı ve gözyaşı, hatta ölüm getireceği sır değildir. Peki biz işçiler hayatlarımıza nasıl devam edeceğiz? Sermayenin ve iktidarın bize reva gördüğü bu cehenneme boyun eğerek mi yoksa ailelerimizle birlikte bu sistemi değiştirmek üzere harekete geçerek mi?
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- İşçi Dayanışması 202. Sayı Çıktı!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Ekranlar ve Çocuklarımız
- Suriyeliler Geri Dönecek mi?
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- İşçi Sınıfının Ortak Mücadele Dili: GREV!
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 201. Sayı Çıktı!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
Son Eklenenler
- Hepsiburada’nın taşımacılık şirketi olan HepsiJET’in İstanbul Esenyurt’ta bulunan deposunda çalışan 4 kadın işçi 17 Şubatta depo önünde direnişe başladı. DİSK/Lastik-İş Sendikası, örgütlenme faaliyeti yürüttüğü İstanbul Esenyurt’ta bulunan Huhtamaki...
- İstanbul’da çeşitli sendikalar, siyasi partiler ve demokratik kitle örgütleri BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen’in 17 Şubatta “çalışma hürriyetinin ihlali” ve “suç işlemeye tahrik” suçlamasıyla tutuklanmasını ve Antep’te çeşitli fabrikalardan...
- Dünyanın en yüksek sendikalılık oranına sahip ülkelerinden biri olan Finlandiya’da birçok sektörde sendikalar ve işverenler arasındaki toplu sözleşme süreci devam ediyor. Ücret artışları, çalışma saatlerinin düzenlenmesi, sözleşme süreleri gibi...
- Güven kelimesi aslında ne kadar derin bir anlama sahiptir. Güven, bireyler arasındaki ilişkilerin sağlıklı ve sürdürülebilir olmasını sağlayan temel bir unsurdur. Hem bireysel hem de toplumsal düzeyde, güven duygusu yaşamın vazgeçilmezidir....
- Mücadele örgütümüzün yayın organı İşçi Dayanışması’nın 201. sayısının arka kapağında yer alan “Suriyeliler Geri Dönecek mi?” yazısını ben de okudum. Yazıda, “Almanya’ya giden insanların ne kadarı kalıcı olarak Türkiye’ye geri döndü?” diye bir soru...
- Bolu Kartalkaya’daki otel yangınında aralarında otel çalışanlarının ve çok sayıda çocuğun da olduğu, 78 kişi hayatını kaybetti. Sömestr tatili olduğu için ailelerin çocuklarıyla birlikte gittiği otelde toplu bir katliam yaşandı. Akabinde ortaya...
- Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu fabrikalardan GE Grid Solutions grevi 33. gününde, Green Transfo grevi 51. Gününde, Chinatool grevi 4. gününde anlaşmayla sonuçlandı. Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, 19 Ocakta Kadıköy İlçe Milli Eğitim...
- Asırlar boyunca kalem ve kâğıdın tek sahibi egemenler oldu. Böylece olayları, bu olaylardan çıkarılacak sonuçları kendi ihtiyaçları doğrultusunda kurgulayıp kaydettiler, yani tarihi yanlı ve yanlış anlattılar. Bu nedenle resmi tarih, egemen...
- Siyasi iktidar 2025 yılını “Aile Yılı” ilan etti. “Aile yılı” ifadesi kendi başına bakıldığında kulağa hoş gelebilir. Ancak bunu dile getirenlerin bugüne kadar yaptıklarına ve paketin içeriğine bakıldığında durumun hiç de aile ve toplumun mutluluğu...
- Yeter be hey/ Uyan/ Uyanalım artık bu beyhude uykudan/ Emektir doğadakini işleyip dönüştüren/ Tüm zenginlik;/ İşçinin kolunun gücü/ Gözünün feriyle oluşur
- Yaşanan depremlerin, yangınların, sellerin bir felakete veya katliama dönüşmesinin sebebi patronların kâr düzeni ve kâr hırslarıdır. Dolayısıyla bu yaşananlar sınıfsaldır. Tek tek kişilerin sorunu değil, bir bütün olarak işçi sınıfının sorunudur,...
- Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN) Genel Başkanı Mehmet Türkmen 16 Şubatta ikinci kez gözaltına alındıktan sonra 17 Şubatta savcılık tarafından ifadesi alınmadan, tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi ve tutuklandı. Türkmen’...
- İngiltere işçi sınıfı, Filistin halkı için yürüttüğü ulusal eylem günleri kapsamında 15 Şubatta başkent Londra’da bir kez daha meydanlara çıktı. Hükümet binalarının bulunduğu Whitehall’da toplanan çeşitli sendikalardan, siyasi partilerden ve sivil...