Buradasınız
Amerikan işçi sınıfının öncü ve güçlü kadınlarının izinde/1
7 Mart 2021 - 13:30
Amerika, yalnızca sömürücü egemenlerin ülkesi değil. Aynı zamanda bu sömürücülere karşı destansı mücadeleler vermiş işçi sınıfının da ülkesidir. 8 Mart gibi 1 Mayıs’ın doğuş yeri de Amerika’dır. Güçlü bir geleneğe sahip Amerikan işçi sınıfının mücadelesi sayısız şarkıda, şiirde, marşta ve benzeri çalışmada can bulmuştur. Ve elbette bu mücadelede emekçi kadınların takdire şayan bir yeri vardır. Mesela Amerikalı işçilerin Jones Anası, aynı zamanda diğer ülkelerdeki işçilerin de anasıdır.
Geçtiğimiz günlerde ABD, Mars’a “azim” adında yeni bir araç gönderdi. Önümüzdeki aylarda Çin’in gönderdiği araç da Mars’a inmiş olacak. Ama gelin görün ki bu denli gelişen teknolojiye rağmen, dünyamız koronavirüs salgınıyla boğuşuyor. Dünya ilk kez bir salgınla karşı karşıya kalmıyor ama mesela Jones Ananın ailesini yok eden humma vb. salgınları kontrol altına almak ve yenmek zorken, bugün bunu kısa sürede yapabiliriz. Yapamıyorsak, bunun tek sorumlusu kapitalist sömürü düzenidir.
1867’de Amerika’nın Memphis eyaletinde korkunç bir humma salgını yaşandı. Emekçi bir kadın olan Mary Harris Jones 4 çocuğu ve eşini bu salgında kaybetti. Mary şöyle anlatıyordu salgın sırasında yoksul mahallelerinde yaşananları: “Salgının kurbanları asıl olarak yoksullar ve işçilerdi. Zenginler ve tuzu kurular ise şehri terk ettiler. Okullar ve kiliseler kapatıldı. İzin belgesi olmaksızın insanların bir sarıhummalının evine girmesine izin verilmiyordu. Yoksullar hemşire bulamıyordu… Ölüler geceleri çabucak ve törensiz gömülüyordu… O günlerde 4 küçük çocuğum tek tek hastalandı ve öldü. Onların küçük bedenlerini yıkadım ve gömülmeye hazırladım. Kocam da hummaya yakalandı ve öldü. Acıyla dolu o gecelerde tek başınaydım. Kimse yardımımıza gelemiyordu çünkü diğer evlere de benimki gibi ateş düşmüştü…”
Mary, tüm bunları yaşadıktan sonra hayata küsmedi. Kalan tüm ömrünü bu eşitsiz, adaletsiz, zalim sisteme karşı mücadele ederek geçirdi. Kendi çocuklarını bu sistemin çarklarına kurban vermişti ama başka yoksul çocuklarının, işçi sınıfının çocuklarının kurtulması için mücadele etmeye ant içmişti. O günden sonra Mary artık işçilerin mücadelesinde en ön saftaydı. Öyle ki bu mücadele çocukların çalıştırılma yaşının yükseltilmesini, çocuklar için iş saatlerinin kısaltılmasını sağladı. O artık Jones Ana’ydı. Madencilerin yanında o vardı. Tekstil işçilerinin yanında o vardı. Grevlerde, eylemlerde o vardı. Amerikalı egemenler onu “Amerika’nın en tehlikeli kadını” ilan etmişlerdi. Evet, o patronlar sınıfı için gerçek bir tehlikeydi ama ezilenler için umudun ve mücadele azminin simgesiydi. Bu nedenle Amerikalı işçi ve emekçiler Jones Ana’yı sevmeye, saygıyla anmaya ve mücadele mirasına sahip çıkmaya devam ediyorlar. Şimdi UİD-DER’li işçilerin seslendirmesiyle Jones Ana’nın yaşamından bir kesit sunuyoruz.
Emekçi Kadınlardan 8 Mart Mesajları
Bizler kadın denizci öğrenciler olarak, 8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Gününde haklı talebimizi dile getiriyor, güzel günlere olan inancımızı, umudumuzu UİD-DER’le taze tutuyoruz. Boğulmak, kaçırılmak, gönül verdiğimiz deryalarda ölmek istemiyoruz! Gemilerde de karşımıza çıkan kapitalist sistemin durmadan pompaladığı ataerkil zihniyeti kabul etmiyoruz! Bu yüzden 8 Mart’ın tarihsel mirasına sahip çıkarak emekçi kadınların dayanışmasına ortak oluyoruz. 8 Mart işçi sınıfına kutlu olsun!
Denizci kadın öğrenciler