Buradasınız
Baklavadan Çökmeye Sermayenin Fıtratı

24 yıl önce Gaziantep’te 4 çocuk baklava çaldıkları gerekçesiyle 6’şar yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Koca bir ülke küçücük çocukların “gaspçı”, “hırsız” diye damgalanmasına, bileklerine kelepçeler vurulmasına tanık olmuştu. Sermaye sahipleri ve onların yargısı intikam duygusuyla doluydu. Çünkü onların malı mülkü kutsaldı, el uzatılamazdı! Buna cüret eden yoksullar en ağır şekilde cezalandırılmalıydı! Bu “adalet” anlayışı kapitalistlerin sınıf tutumudur. Bu nedenle dünyanın öbür ucuna da gitsek aynı sınıf tutumuyla karşılaşırız. Mesela geçtiğimiz yıl ABD’de George Floyd’un ırkçı polisler tarafından katledilmesiyle başlayan protestolar sırasında, işsiz ve aç bırakılan insanlar marketlere girip makarna veya bezelye konservesi aldıkları için yağmacılıkla, vandallıkla, teröristlikle suçlanmışlardı.
Öte yandan bugün Türkiye’de yaşananlar, kapitalistlerin sıra kendilerine gelince bambaşka bir tutum içinde olduklarının zengin örneklerini sunuyor. Önce ülkenin eski İçişleri Bakanının, değeri 200 milyon dolar olan bir marinaya 30 milyon dolara çöktüğünü öğrendik. Sonra çiftçilere kredi vermekte pek cimri olan, öğrencilerin KYK borçlarını silmeyi aklına bile getirmeyen bir bankanın, eski tüpçü, yeni medya patronu Yıldırım Demirören’e bir anda tam 750 milyon dolar kredi verdiğini duyduk. Demirören’in bu kredi karşılığında güvence olarak gösterdiği paha biçilemez ormanlık arazinin devlete ait olduğunu öğrendik. Üstelik kredinin faiz dâhil tek bir kuruşunun bile bankaya geri ödenmediği açığa çıktı. Sonra geceliği 100 bin dolar olan meşhur otele nasıl çöküldüğünü öğrendik. Meğer otelin ilk sahibi otelin bulunduğu koya çökmüş, ikinci sahibi tanklarla gelip otele çökmüş, üçüncü sahibi ikinci sahibine dümenler çevirerek otele çökmüş... Daha bunun şaşkınlığı geçmeden ABD’den getirilen kara para ile Türkiye’de kurulan şirketleri, büyütülen servetleri öğrendik. Şaşırarak ve yoksulluğumuza bakıp öfkelenerek yeni örnekler duymaya devam ediyoruz.
Sermaye sınıfı düzenini ve ayrıcalıklarını korumak, yağmaya devam etmek için işçi ve emekçiler üzerinde baskı ve zorbalığı arttırıyor. Otoriter ve faşist rejimler inşa ediyor. Kapitalizm çürüdükçe ve otoriterleşme arttıkça yolsuzluk, yağmacılık, rüşvet, kirli ilişkiler düzenin tüm hücrelerini olağan dönemlerden çok daha fazla sarıyor. Türkiye’de yaşananlar bu gerçeğin somut kanıtlarıdır.
Böylesi yağmalar kuşkusuz sadece Türkiye’ye özgü değil. Çünkü kapitalizmin hâkim olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Kapitalizm işçi sınıfının sömürülmesi, yani işçilerin ürettiği artı-değere el koyulması ve sermayenin bu yolla büyütülmesi esasına dayanır. Hırsızlık ve yağma zaten kapitalizmin hamurunda vardır. Tabiri caizse kapitalizmde daha en baştan başkasının emeğine çökme vardır. Ancak bugün tanık olduklarımızın anlamını daha derinden kavramak için nasıl bir dönemden geçtiğimizi, yani kapitalizmin içinde bulunduğu tarihsel kriz koşullarını ve Türkiye’nin siyasi atmosferini kavramak zorundayız.
Tarihsel ömrünü çoktan tamamlamış, insanlığa ve doğaya büyük yıkımdan başka bir şey getirmeyen kapitalizm hâlâ varlığını koruyor. Bu haliyle insanlığın ayaklarına dolanan, bileklerini çürüten, kemiklerini yontan, ilerlemesini engelleyen prangaları andırıyor. Prangalarını kırması, acılarından kurtulması, ileri gitmesi gereken insanlık esareti, dehşeti, cehennemi yaşıyor. Sermaye sınıfı düzenini ve ayrıcalıklarını korumak, yağmaya devam etmek için işçi ve emekçiler üzerinde baskı ve zorbalığı arttırıyor. Otoriter ve faşist rejimler inşa ediyor. Kapitalizm çürüdükçe ve otoriterleşme arttıkça yolsuzluk, yağmacılık, rüşvet, kirli ilişkiler düzenin tüm hücrelerini olağan dönemlerden çok daha fazla sarıyor. Türkiye’de yaşananlar bu gerçeğin somut kanıtlarıdır.
Türkiye’yi büyütmek iddiasıyla yola çıkan bu siyasi iktidar döneminde emekçilerin yoksulluğu büyüdü. Fakat aynı dönemde, “çökme” sanatında usta olan kapitalist sınıfın sermayesinin nasıl büyüdüğüne de şahit olduk, oluyoruz. Tek adam rejimi altında tüm devlet kaynakları sınırsızca yağmalanıyor. Sermaye el değiştirirken mafya devreye sokuluyor, en zorba yöntemler kullanılıyor, devlet görevlilerine, bürokratlara, siyasetçilere astronomik rüşvetler veriliyor, şantajlar yapılıyor. Kara paralar ülkeye akıyor. Ama gelin görün ki bu “çökme”ler nedeniyle suçlanan, yargılanan, ceza alan tek bir kişi bile bulunmuyor! Kâr ve zenginlik elde etmek için her yol mubah, rekabet adına her türlü pisliğe bulaşmak normal görülüyor. Yoksullara baklava adaleti uygulayanlar 83 milyonun boğazına, geleceğine çöküyor. Üstelik bu pisliğin üstü vatanseverlik, milliyetçilik teraneleriyle örtülüyor. Korku iklimi yaratılarak, tüm bunlara yol açan iktidar koalisyonunun bekası ülkenin bekası olarak sunuluyor.
İşçi ve emekçiler tüm bu olup biten karşısında sessiz ve seyirci konumuna itilmiş durumda. Çünkü işçi sınıfı örgütsüzdür. Öyleyse tepki vermenin, sessiz ve seyirci kalmamanın yolu da bellidir: İşçilerin birleşmesi ve dayanışma içinde hareket etmesi!
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
Son Eklenenler
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....