Buradasınız
Birlik ve Dayanışma İçinde Mücadele!

Öyle zamanlar gelir ki siyasal ve toplumsal alanda yaşananları anlatmakta kavramlar kifayetsiz kalır, olup biteni tam olarak açıklamaya yetmez. Bugün Türkiye’de olan da budur. Yolsuzluk, rüşvet, para ve mevkii üzerine kurulu kirli ilişkiler, yozlaşma ve çürüme iktidar koalisyonunun tüm katmanlarını/hücrelerini sarmış durumda. Kirli ilişkilerin nasıl bir boyut aldığını anlatmak için haklı olarak “lağım patlaması” benzetmesi yapmak zorunda kalıyoruz. Üstelik henüz buzdağının ucunu görüyoruz. Bakanlardan tutun da Türkiye’nin en önde gelen patronlarına, mafya liderlerinden devlet bürokrasisine ve gazetecilere kadar geniş yelpazede bir kesim, bu kirli yumağın içinde yer alıyor. Ama şurası açık ve net: Hepsi işçi sınıfının ürettiği muazzam zenginlik üzerinde tepiniyor. İşçi sınıfının sömürülmesinde, doğanın ve devlet kaynaklarının talan edilmesinde tüm sınırlar zorlanıyor. Dolayısıyla şu anda Türkiye’de yaşananlar karşısında en fazla sesini yükseltmesi gereken işçi sınıfıdır, emekçilerdir!
Bir zamanlar bir işçi önderi, işçileri sömürmediklerini iddia eden kapitalistlere cevap verirken şöyle demişti: Hiçten hiç doğar! Kâr, faiz, rant, adı ne olursa olsun kaynağı işçi sınıfının emeğidir, emek sömürüsüdür. İşçi sınıfı gece gündüz demeden çalışıyor, ter akıtıyor, üretiyor. Ama bir avuç azınlık yani asalaklar sınıfı bu zenginliği gasp ediyor; bu zenginlikten daha büyük bir dilimi midelerine indirmek için tepişiyor. İşçi sınıfının çalışma ve yaşam koşulları ise giderek daha da kötüleşiyor. Türkiye işgücüne dâhil olmayan nüfusta ve işsizlikte, toplumsal gelir eşitsizliğinde, iş cinayetlerinde ve yüksek enflasyonda Avrupa birinciliğini elinde tutuyor. Üretilen toplam gelirden işçi sınıfının aldığı pay sürekli geriliyor. Mesela en varlıklı yüzde 20’lik kesimin toplam gelirden aldığı pay yüzde 47,5’e yükselirken, en yoksul yüzde 20’lik kesimin aldığı pay yüzde 6’ya düştü. Eşitsizlik makasının nasıl açıldığı konusunda bu tablo yeterince fikir veriyor ama karşılaştırmayı bir de yüzde 10’luk gruplar üzerinden yapalım. En zengin yüzde 10’luk kesim toplam gelirden yüzde 32,5 pay alırken, en yoksul yüzde 10’luk kesim yalnızca yüzde 2,2 oranında bir pay almaktadır. En yukarıdaki yüzde 5’lik kesim ile en alttaki yüzde 5’lik kesim arasındaki gelir farkı, salgın döneminde 23 kattan 30 kata çıkmış durumda!
Ülkeyi yönetenler “Türkiye uçuyor” dediklerinde meğer haklıymışlar! Zira onlar Türkiye deyince yalnızca en tepedekileri, bir avuç sömürücüyü anlıyorlar. Sermaye sınıfı, iktidar ve çevresi zenginlik denizinde yüzüyor. Doymak bilmez bir iştahla emeğe ve doğaya çökmüş durumdalar! Yolsuzlukta, rüşvette, kara para aklamada, uyuşturucu ticaretinde, çalıp çırpmada, mala çökmede hiçbir sınır tanınmıyor. Sırf rant yaratmak ve devlet kaynaklarını midelerine indirmek için akla hayale gelmedik “projeler” üretiyorlar: Ormanları katlediyor, araba geçmeyen tünel zinciri ve köprüler inşa ediyor, korkunç bir hızla denizleri kirletiyor, yamru yumru ilkel heykeller dikiyorlar. Aynı nedenle şimdi de Kanal İstanbul’da ısrar ediyorlar. En sıradan bürokrat bile 11 maaş alırken yüzü kızarmıyor, bunu hak ettiğini söylüyor. Bugün AKP-MHP iktidarı altında utanıp arlanmanın tüm sınır duvarları yerle bir edilmiştir. Her geçen gün devlet kaynaklarının iktidar çevresi tarafından nasıl hortumlandığına dair skandallar patlıyor. Fakat konunun muhatapları hicap duymadan her şeyin son derece normal olduğunu açıklayabiliyorlar. Mesela e-nabız işlemlerinin ihalesinin 20 kez aynı firmaya verildiği ve bu firmanın Sağlık Bakanının yardımcısıyla ilişkili olduğu açığa çıktı. Bu Bakan yardımcısı, eşinin kurucu olması ve oğlunun da yöneticilik yapması dışında, şirketle herhangi bir bağı olmadığını açıkladı! Bu cevapta utanıp sıkılma olmadığı gibi, milyonlarca insan açıkça aptal yerine konuyor. Elbette “beşli çete” denilen şirketlerin yanında bu Bakan yardımcısının aldığı ihale devede kulak kalır ama verilen cevap bu iktidarın insanları nasıl aptal yerine koyduğunu ortaya koyuyor.
Bir Alman din adamının (Luther) 500 yıl önce söylediği şu sözler, bugünkü durumu anlatmıyor mu? “Küçük hırsızlar hapishanelerde çürütülür, büyük hırsızlar altın ve ipekler içinde debdebeli bir hayat sürer.” Bir emekçinin manavdan bir poşet meyve-sebze alıp para vermeden uzaklaşmasını “büyük hırsızlık” olarak veren yandaş medya (Yenişafak gazetesi), patlayan kirli ilişkiler ve sürdürülen yağma karşısında üç maymunu oynuyor. Çünkü aynı çanaktan besleniyor ve emekçilerin sırtında kurdukları sefahat düzeninin sefasını birlikte sürüyorlar. İktidar kalemşorları, “hedef büyüyen Türkiye” diyerek, din ve vatan kavramlarını dillerinden düşürmeyerek, canhıraş şekilde patlayan lağımın üzerini kapatmaya çalışıyorlar.
İktidar hırsının ve kirli ilişkilerin üzerini örtmede insanların dini inançlarının nasıl bir şal olarak kullanıldığını, kutsal kitap sayfalarının mızrak uçlarına takılıp karşı cephenin askerlerinin nasıl savaşamaz duruma düşürüldüğünü tarih kaydetmiştir. Bu iktidar, yıllardır insanların dini duygularını ve inançlarını sınırsızca istismar etmekten geri durmuyor. Biz patlayan kirli ilişkilerden, mafyanın devletle iç içe geçmesinden, yolsuzluk ve yozlaşmadan söz ederken; iktidar ve yandaş medya emekçileri körleştirmek için “ey ahali din iman elden gidiyor” diye feveran ediyor. Biz 10 milyon işsizden ve gençlerin geleceksiz olmasından, büyüyen yoksulluktan söz ederken; onlar “ey ahali vatan tehlikede, bunlar dış güçlerin oyunu” diyerek, milliyetçi duyguları kışkırtıp ilgi dağıtmaya çalışıyorlar. “Çalıyor, yiyor ama çalışıyorlar” savunması bu iktidar döneminde olmadı mı? Bu açıkça yolsuzluğu, rüşveti, devlet kaynaklarına çökmeyi ve ahlaksızlığı meşrulaştırmak değil midir?
Fakat yıllardır toplumu inanç, kültür ve etnik temelde kutuplaştırıp bunun sefasını süren iktidar, eskisi kadar başarılı olamıyor. Çünkü toplumun çoğunluğu, iktidarın ülkeyi zerrece umursamadığını ve tek derdinin kurduğu sefahat düzenini sürdürmek olduğunu artık görüyor. Ülke ekonomisi çökmüş, ülkenin bir yıllık toplam geliri 15 yıl önceki düzeye savrulmuş, emekçilerin itildiği yoksulluk kuyusu daha da karanlık hale gelmiştir. İşte bu yüzden iktidar blokunun (AKP-MHP ve diğerleri) üzerine bastığı toprak her geçen gün eriyor. Toplum nezdinde inandırıcılığını yitiren ve yalpalayan iktidar, tam anlamıyla çıkmazdadır. Tek adam rejimini sürdürmek için ülkeyi her gün daha fazla belirsizliğe sürüklüyorlar. 6 milyon insanın oyunu almış HDP’nin İzmir il binasına saldırıyı ve Deniz Poyraz adlı genç kadının katledilmesini bir de bu bakış açısıyla düşünelim! Egemenler, bir kez daha kaos yaratarak toplumu sindirmek, muhalefeti ezmek ve HDP’yi kapatarak iktidarlarını koruma peşindeler. Ne var ki bu noktada da işler istedikleri gibi gitmiyor. Çünkü emekçiler, 7 Haziran 2015 sonrasında açılan süreci yaşadı, tecrübe etti.
Fakat egemenlerin kirli oyunları karşısında gerçeklerin farkında olmak yetmez. İşçi sınıfı, her türlü yapay ayrımı aşarak birleşmek ve dayanışma içinde mücadele etmek zorundadır! Haklarımıza sahip çıkmanın, demokratik hak ve özgürlükleri egemen kılmanın, doğanın talan edilmesine ve sermayenin devlet kaynaklarını yağmalamasına dur demenin, yolsuzlukların hesabını sormanın tek yolu budur!
İlk Grev Ziyareti Heyecanı
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
Son Eklenenler
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....