Buradasınız
Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!

İşçi ve emekçiler olarak zorlu günlerden geçiyoruz. Fakat tabiri caizse bunlar daha iyi günlerimiz. Türkiye ve dünyadaki gidişat içine itildiğimiz sorunlar yumağının büyümeye devam ettiğini gösteriyor. Mesela İsrail’in tüm dünyanın gözleri önünde Gazze’de yürüttüğü savaş ve soykırım 7 Ekimde bir yılını geride bıraktı. Başta ABD ve İngiltere olmak üzere batılı ülkelerin desteğini arkasına alan İsrail, Filistin’den sonra Lübnan’ın güneyini ve başkent Beyrut’u bombalamaya başladı ve binlerce can daha aldı. Buna karşılık İran da İsrail’i vurdu. İran’ın uzun yıllardır ABD’nin hedef tahtasında olduğu sır değil. Irak’ı, Afganistan’ı cehenneme döndüren, Suriye’deki savaşı körükleyen ABD için sırada İran var. Bu gelişmelerin Türkiye sınırlarının dışında cereyan ediyor olması Türkiye’nin bu gelişmelerden derinden etkilendiği gerçeğini değiştirmiyor. Tıpkı yanan bir ormandan yükselen ısının, sıçrayan kozalakların, rüzgârın yangını yeni bölgelere taşıması, külün ve dumanın çevreyi kaplaması gibi Ortadoğu yangınının etkileri de sınırları aşıyor.
Suriye’de 2011’de patlak veren savaşı ve bu savaşın Türkiye’deki gelişmeleri, emekçilerin yaşamını nasıl etkilediğini düşünelim. Savaşın başlamasıyla birlikte Türkiye’de siyasi iktidar, Esad rejimini devirmek üzere savaşa müdahil oldu. Öte yandan hiçbir entegrasyon politikası yürütmeden sınır kapılarını açarak milyonlarca mülteciyi ülkeye aldı. Suriye’de Kürtlerin güç kazanmaya başlamasıyla birlikte egemenlerin öfkesi, korkusu büyüdü. 7 Haziran 2015 seçim sonuçları yok sayılarak ülke 1 Kasımda yeniden seçime sürüklendi. Aradan geçen birkaç ayda Türkiye’nin dört bir yanında bombalar patladı. 10 Ekimde barış talebi için Ankara’da buluşan işçi ve emekçiler katledildi. Toplumda tam bir korku iklimi ve istikrarsızlık algısı yaratıldı. Türkiye’de adım adım faşist bir rejim inşa edildi. Bu rejim altında dış politikada sorunlar büyürken Türkiye ekonomisi uçurumdan aşağı yuvarlanmaya başladı, içeride baskı ve zorbalık aldı başını gitti.
Bugün Türkiye’de en ufak bir muhalefetin bile baskıyla ezildiğine, muhalefetin bizzat iktidar tarafından dizayn edilmeye çalışıldığına hep birlikte şahit oluyoruz. Mesela siyasi iktidar İsrail’i lanetlemek üzere mitingler organize etti. Ama Gazze’deki savaşın durdurulmasını, bunun için İsrail’le ticaretin kesilmesini, anlamlı yaptırımlar uygulanmasını talep etmek üzere eylem yapanlar polis şiddetine maruz bırakıldı, gözaltına alındı. İsrail’le ticaretin boyutlarını açıklayan gazeteciler susturulmak istendi. Öte yandan 1 Ekimdeki Meclis açılış töreninde iktidar ortağı partilerle muhalefet partileri arasındaki karşılıklı jestler, selamlaşmalar, yumuşama mesajları öne çıkarıldı. Ama emekçilerin oylarıyla seçilmiş milletvekilinin, Kürt siyasetçilerin, gazetecilerin hapiste tutulmaya devam ettiği gerçeği gözlerden gizlendi.
Meclisin gündeminde işçi sınıfını doğrudan ilgilendiren pek çok konu, işçi sınıfına saldırı anlamına gelen pek çok hazırlık var. Ama işçilerin, emekçilerin, emeklilerin, gençlerin, kadınların çözüm bekleyen sorunlarını daha da ağırlaştıracak yasal düzenlemeler tam bir manipülasyonla çare gibi sunuluyor. Mesela istihdamı arttırma bahanesiyle esnek ve güvencesiz çalışma yaygınlaştırılmak isteniyor. İş Kanununun daha “yatırım dostu” hale getirilmek üzere değiştirilmesi planlanıyor. Buna göre kıdem tazminatı, emeklilik, güvenceli çalışma hakkı tamamen yok edilmek isteniyor. Patronlar için son derece ucuz, “kullan-at” işgücü yaratılmaya çalışılıyor.
Bugün sermaye sahipleri rahat rahat yatırım yapıp kârlarına kâr katmak için teşvik, ucuz kredi adı altında türlü türlü yatırım desteği alıyorlar. Çoğu durumda aldıkları borçlar siliniyor, vergiden muaf tutuluyorlar. Geçiş garantili köprüler, yolcu garantili havaalanları, hasta garantili hastanelerle yasal soygun yapıyorlar. İşçilerin ücretlerinden yapılan kesintilerle oluşturulan fonları sonuna kadar yağmalıyorlar. Rant ve yağma sonucu yarattıkları ekonomik yıkımın bedelini ödememek için koruma zırhına alınıyorlar. Enflasyonun yüksek olmasından yararlanıp iğneden ipliğe her şeye zam yaparken işçi ücretlerine yapılacak zamların enflasyonu yükselteceği yalanını savuruyorlar. Kendileri itibardan, lüks ve sefahatten ödün vermezken “kamuda tasarruf” adı altında işçilerin haklarına el konulmasını talep ediyorlar. İşçiler bu haksızlıklara itiraz edip eyleme giriştiğinde devleti ve iktidarı hizmetlerinde buluyorlar. Daha iyi ücret ve sendikalı çalışma hakkı talep eden işçiler polis ve jandarma copuyla cezalandırılıyor, siyasetçiler, emniyet müdürleri, polis, jandarma, mahkemeler, müftüler, kaymakamlar patronlara kalkan oluyor. Ama tüm bunlar patronlar sınıfına yetmiyor, çoğu artık sadece kâğıt üzerinde kalan hakları da yok etmek, işçileri açlığa ve köleliğe mahkûm etmek istiyorlar.
Tam da bu nedenle Meclisin gündeminde anayasa değişikliği var. Anayasada yapılacak değişiklikle iktidardaki işçi-emekçi düşmanı zorbalık rejiminin daha da güçlendirilmesi, kalıcılaştırılması hedefleniyor. Siyasi iktidarın temsilcileri ve medyadaki hizmetkârları, tartışmaları gerçek odak noktasından saptırmak ve emekçileri yanıltmak için türlü yalanlar söylüyorlar. Hatta demokratik pozlar takınıp 12 Eylül darbe anayasasının değiştirilmesi gerektiğinden dem vuruyorlar. Oysa 12 Eylül faşist darbesinin işçi sınıfının mücadelesini ezmeye, haklarını yok etmeye yönelik tüm yasa ve uygulamaları geliştirilerek korunuyor. Sermaye sınıfına hizmette kusur etmeyen rejim, sıra işçi sınıfına gelince astığım astık kestiğim kestik davranıyor.
Mesela siyasi iktidarın talimatlarıyla hareket eden TÜİK, asgari ücrete yapılacak zammı ve genel olarak ücret zamlarını etkileyen enflasyon oranını keyfi biçimde düşük açıklıyor. Bu oranı elde etmesini sağlayan enflasyon sepetini, sepetteki ürünlerin bulunduğu marketleri açıklamıyor. Sendikalar tarafından dava edildiğinde bile hesap vermeye yanaşmıyor. Bir diğer örnek; 22 yıllık AKP hükümetleri döneminde devlet yaklaşık 3 trilyon dolar vergi toplamış ve toplanan vergi miktarı yıllar içinde artmış. Bu vergilerin çok büyük bir bölümü düşük ücret, ağır çalışma koşulları altında ezilen işçi ve emekçilerden toplanmış. Buna rağmen iktidar “vergide adalet, gelirde adalet” talebiyle meydanları dolduran işçileri duymazlıktan geliyor. İşçiler üzerindeki vergi yükünü arttırıyor. Vergi gelirlerinin nerelere aktarıldığını, kamusal hizmetlerin yetersizliğini, 17 Ağustos ve 6 Şubat gibi çok büyük depremler yaşanmışken toplanan deprem vergilerinin nereye harcandığını sorgulamayı hadsizlik sayıyor.
Bozuk düzende sağlam çark olmaz. Gazze’nin, Lübnan’ın, Türkiye’nin manzarası çarkı bozuk kapitalist düzenin manzarasıdır. Dünyanın tüm ülkelerinde işçi sınıfı kapitalist sömürünün, emperyalist savaşların cenderesi altındadır. Bu cenderenin kırılması, sömürünün, savaşın, yıkımın, acıların son bulması ancak dünya işçi sınıfının birlikte mücadelesiyle mümkündür. Ne kadar zor görünürse görünsün işçi sınıfının birliğini sağlamak da mümkündür. Gazze’de atılan bombalara karşı İngiltere’de, ABD’de meydanlara çıkan, grev yapan işçiler bu birliğin sağlanabileceğinin en güzel kanıtıdır. Yanı başımızda çalışan işçi kardeşimizden, bulunduğumuz işyerinden, üyesi olduğumuz sendikadan başlayarak birlik ve dayanışmayı güçlendirmek, sendikal ve siyasal örgütlülüğümüzü büyütmek dünya işçi sınıfının birliği yolunda atılmış adımlar olacaktır.
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Engelli de Saralı da Olsa Çalışacak!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
Son Eklenenler
- Kocaeli’den Batman’a işçiler hakları için mücadele ediyor. Kocaeli Gebze’de bulunan Erlau Metal fabrikasında sendikalaştıkları için işten atılan işçiler direnişe geçti. TFF Başkanı İbrahim Ethem Hacıosmanoğlu’na ait ATR Yapı’nın yapımını üstlendiği...
- Gaziantep’teki Zeugma Mozaik Müzesinde dünyaca bilinen bir mozaik yer alıyor. “Çingene Kızı” adı verilen ve 1800 yıllık geçmişe sahip bu mozaiğin göreni etkileyen, güçlü bir yanı var. Farklı renk ve dokulardaki binlerce küçük taşın birleşiminden...
- 1 Mayıs yaklaşıyor. Ankara’dan emekçi kadınlar olarak sizlerle 1 Mayıs’a hangi taleplerle katılacağımızı paylaşmak istedik. Bu vesileyle tüm emekçi kadın kardeşlerimizi kendi taleplerini, ortak taleplerimizi birlikte dile getirmek için 1 Mayıs’ta...
- Geçtiğimiz günlerde yandaş medyada tam anlamıyla “yersen” cinsinden bir haberle karşılaştım. Manşeti oldukça cafcaflıydı: “60 bin maaşla çoban bulamıyorlar!” Bu “hadi canım” dedirten cinsten haber, kandırılmaya açık olanlara “köyümüze dönelim,...
- 19 Mart’tan bu yana artan baskılara, gözaltılara, tutuklamalara ve proje okullarındaki keyfi atamalara karşı protestolar devam ediyor. Bursa Demokrasi Bileşenleri ve Anne-Baba Dayanışma Ağı öncülüğünde yüzlerce kişi 19 Nisanda “Hak, Hukuk, Özgürlük...
- Tekgıda-İş Sendikasının örgütlü olduğu Sunel Tütün, Oryantal Tütün ve TTL Tütün fabrikalarında TİS görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 1700 işçi greve çıkmıştı. İşçilerin grevi 12 Nisanda kazanımla sonuçlandı. Doruk Madencilikte çalışan...
- Gebzeli işçi, emekçi kadınlar olarak bir araya geldik ve “UİD-DER ile 1 Mayıslar” videosunu izledik. Sizlerle duygu ve düşüncelerimizi paylaşmak, tüm emekçi kadın kardeşlerimizi ortak bir mücadele duygusuyla ayağa kalkmak için 1 Mayıs’a çağırmak...
- Uçak yolculuğu yapanlar bilir. Yolculuk esnasında uçağın kabin basıncının düşmesi, oksijen seviyesinin azalması durumunda oksijen maskeleri devreye girer. Yanımızda çocuğumuz olsa böyle bir durumda çoğumuz maskeyi önce çocuğumuza takmaya çalışırız,...
- Gelsinler yoldaşlar ben hazırım/ İki satır, bir mısra şiirle hazırım/ En karanlık dönemlerde/ Ektiğim tohumlar yeter bana/ Gelsinler yoldaşlar ben hazırım
- Milli Eğitim Bakanlığının proje okul atamalarına tepkiler devam ediyor. Eğitim Sen, proje okul uygulamaları ve atamalarına karşı 18 Nisanda Cağaloğlu Anadolu Lisesi önünde basın açıklaması yaptı.
- Vezir Muhammed Nurtani… Tanıdık gelmiştir bu isim pek çoğunuza… Yine de hikâyesinin bildiğimiz kısmını bir kez daha paylaşalım sizinle: Afganistanlı göçmen işçi Vezir Muhammed Nurtani 10 Kasım 2023’te çalıştığı kaçak maden ocağında kalp krizi...
- Artık eski kuşak işçilerden sayılırım. Mücadele örgütümüz UİD-DER saflarında yaş alıp 60’a merdiven dayadığım için kendimi bahtiyar hissediyorum. İlk 1 Mayıs’a 1979 yılında, İzmir’de, ustamla birlikte katıldım. Katılım oldukça yüksekti. Kalabalıkta...
- TTL tütün işçileri, örgütlü oldukları Tekgıda-İş Sendikası ile birlikte, 41 gün önce “Bu işyerinde grev var” pankartını fabrikanın dört bir yanına asarak greve çıktılar. Grev çadırlarını fabrika önüne kurdular. Büyük çoğunluğu kadın olan işçi...