Buradasınız
Ekonomik Çöküşün Faturasının Emekçilere Kesilmesine Hayır!

Türkiye ekonomisi büyük bir darboğazın içinde bulunuyor. Neredeyse dolarla yatıp dolarla kalkıyoruz. Türk lirası durmaksızın değer kaybederken dolarsa rekor üstüne rekor kırıyor. Enflasyon hızla yükseliyor. Resmi enflasyon rakamları %15 civarında açıklandı ama gerçek enflasyonun %25’in üzerinde olduğu biliniyor. Zaten biz işçiler, yoksul emekçiler gerçek durumu anlamak için rakamlara ihtiyaç duymuyoruz, enflasyonu iliklerimizde hissediyoruz. Ceplerimizde yangın var. Elektrik ve doğalgaza yapılan zamların ardından diğer temel ihtiyaç maddelerine de zam geldi. Çarşıya pazara gidemez olduk. İşçi ücretlerinin alım gücü iyice düştü, asgari ücret dolar karşısında neredeyse üçte bir oranında değer kaybetti.
Kardeşler bu tablo çok vahim bir kriz tablosudur ve hiç de sürpriz değildir. Hatırlanacak olursa 2019 Kasımında yapılması gereken seçimlerin 24 Hazirana alınmasının en önemli gerekçelerinden biri ekonomideki kötüye gidişti. Peki, bu ağır tablo karşısında önlem alması gereken iktidar ülkeyi seçimlere sürüklemek dışında ne yaptı, ne yapıyor? Egemenler, krizi engellemek için adım attılar mı? Halkın krizden daha az etkilenmesi için önlem alıyorlar mı?
Elbette hayır! Bunun yerine gerçek tabloyu halkın gözünden gizlemek için çırpınıyorlar. Ekonomideki kötü gidişatın sorumlusu bizzat kendileri değilmiş gibi davranıyorlar. Krizin sorumlusunun “üst akıl”, “dış mihraklar”, “dolarda dalgalanma yaratan spekülasyonlar” olduğunu iddia ediyorlar. Doların yükselişinin ekonomi ile bir alakası olmadığını söylüyorlar. “Dolarmış, kurmuş, bunları kafanıza takmayın”, “hepsi geçecek, her şey çok güzel olacak” diyorlar. Bir hükümet yetkilisi “dolar şimdi çılgın bir partide, kendinden geçme hali içinde” diyor. Bu çılgınlık halinin geçmesi için sabretmemizi istiyor! Yani aklımızla dalga geçiyorlar!
Ne yazık ki gerçek durumun farkında olmayan işçiler, emekçi insanlar bu propagandalardan etkilenerek “bize ne dolardan, doların yükselmesinden?” diyebiliyorlar. Ekonomideki sıkıntıların iktidarın politikalarıyla doğrudan ilgisi olmadığını, bunun dış güçlerin oyunu olduğunu düşünebiliyorlar. Oysa gerçek durum bu değildir. İçinde bulunduğumuz ekonomik darboğazın başlıca müsebbibi krize karşı çare aramak yerine krizi daha da büyüten, krizin ağır faturasını biz işçilere ve yoksul halka ödetmeye çalışan iktidardır.
Ülkeyi yönetenler bu süreçte sadece kendi iktidarlarını ve Karun kadar zengin ettikleri sermayedar sınıfını korumaya odaklanmışlardır. Bugün Türkiye’de bütün iktidar iplerinin tek adamın elinde toplandığı bir rejim var. “Türkiye’yi güçlendirmek ve istikrarı sağlamak” bahanesiyle inşa edilen bu rejim demokratik hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmıştır. Yargıda, yürütmede, yasamada, eğitimde, ekonomide kısacası tüm alanlarda yetki tek bir kişinin ellerine verilmiştir. Bu durum Türkiye’nin uluslararası alanda siyasi ve ekonomik güvenilirliğini zedeleyen bir işlev görmüştür. “Türkiye’yi bir aile şirketi gibi yönetme” ısrarı ülkeyi yabancı sermaye için öngörülemez duruma getirmiş, borç para bulmak zorlaşmıştır. Bu koşullarda ABD’ye karşı izlenen zikzaklı politika ekonomiyi tam anlamıyla vurmuştur.
Elbette bu krizin bir faturası var ve iktidardakiler bu faturayı kendileri ödememeye, sermaye sınıfına ödetmemeye kararlı. Patronlar hükümete “üzerimizdeki yükü alın” diyor, hükümet de bunu seve seve yapıyor. Devlet özel sektörün borcuna ödeme garantisi veriyor. Dolar yükselse de borçlu şirketlerin pek çoğu “nasıl olsa borcumuzu devlet ödeyecek” diyor. Patronlara teşvik üstüne teşvik verilmeye devam ediliyor. Devlet teşvikler için kaynak yaratmak üzere düzenlemeler yapıyor. Patronlara sağlanan kredilerin faizlerini düşük tutmaya, işçilik maliyetlerini onların sırtından almaya, vergileri düşürmeye çalışıyor. Açıklanan “yeni ekonomi modeli”nde ve “100 günlük plan”da bankaların ve şirketlerin nasıl kurtarılacağı anlatılıyor.
Sıra işçi-emekçilere gelince önlem yok. İşçi ücretlerinin enflasyon karşısında güneş görmüş kar gibi erimesine dair tek söz edilmiyor. Her şeye zam yapılırken işçi ücretlerine zam yapmaktan bahseden yok. 6 milyon işsize iş bulmaktan, 12-16 saate varan çalışma sürelerini kısaltmaktan, iş cinayetlerini engellemekten, işçilerin sosyal haklarını, sendikal örgütlenmelerini genişletmekten, işçilerin borçlarını silmekten, vergi yükünü azaltmaktan bahseden yok.
Bunun yerine ne var? Sorunlarımız bu denli ağırken daha da ağırlaştıran düzenlemeler var. Yeni zamlar, artan vergiler, yükselen enflasyon, düşen ücretler var! Çok açık ki sermaye sınıfı ve egemenler kendi sebep oldukları bu krizin faturasını yoksul halkın, yani biz işçilerin, emekçilerin sırtına yıkmayı planlıyor.
Kardeşler, biz çalışıyoruz, alın teri döküyoruz, üretiyoruz, değer yaratıyoruz. Bu krizin sebebi biz değiliz. Ama sermaye sınıfı bu faturayı bize kesmek istiyor. Eğer biz karşı çıkmazsak bunu başaracaktır da! Bu nedenle bizi yapay gündemlerle meşgul etmeye, yapay düşmanlarla korkutmaya çalışıyorlar. Kriz bahanesiyle zamları, işten atmaları, bize yönelik tüm haksızlıkları, tüm saldırıları meşrulaştırmak istiyorlar. Bu saldırılar karşısında yapmamız gereken önce bu yalanları görmektir. İşçiler olarak haklarımıza sahip çıkmak için, “faturayı ödemeyeceğiz” demek için birleşmeliyiz!
Seninleyken Şarjım Bitmiyor
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
Son Eklenenler
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....