Buradasınız
Fabrikalarda direniş sürüyor
17 Haziran 2020 - 13:41
17 Haziran sabahı DİSK yöneticilerinin büyük bölümü ya tutuklanmış ya da aranır hale gelmişti. Fakat işçiler 14 Haziran Merter Toplantısında alınan miting kararını uygulamak, Taksim’de buluşmak istiyorlardı. Sıkıyönetim Komutanlığı ise radyolardan üst üste bildiriler yayınlanıyor, işçilerin toplu olarak fabrikalardan çıkması yasaklanıyor ve işbaşı yapılması isteniyordu. Dahası fabrikaların etrafı tanklarla, zırhlı araçlarla, askerlerle çevrilmişti.
İşçiler fabrikalara dönmüştü dönmesine fakat pek çok fabrikada direnişi sürdürme kararı almışlardı. Sıkıyönetimin tüm tehdit ve baskılarına rağmen ortaya konuyordu bu irade. Türk Demir Döküm, Sungurlar, Derby, Elektrometal, Rabak, Auer, Çelik Endüstri, Otosan, Arçelik, Vita… Büyük fabrikalarda çalışan işçiler, 17 Haziranda üretimden gelen güçlerini kullanmaya karar verdiler ve fiili bir grev başlattılar. Makineleri çalıştırmayacak, üretime başlamayacaklardı.
Özellikle Maden-İş’in temsilcileri fabrika fabrika geziyor, genel durum hakkında bilgi topluyor ve kendi fabrikalarında ortaya konan iradeyi genelleştirmek için canla başla didiniyorlardı. Öte yandan fabrikaları tek tek dolaşan sadece işçi temsilcileri değildi, Sıkıyönetim de cadı avına çıkmıştı. Fabrikaları üretime zorla başlatmak ve öncü işçileri tutuklatmak için askeri araçlar, İstanbul ve İzmit’in işçi havzalarında fır dönüyordu.
Otosan Temsilcisi Mehmet Karaca Anlatıyor: “Sıkıyönetim ilan edilmişti. Yürüyüşe gidecektik ama sıkıyönetim bırakmıyor. Biz bahçede toplandık. Fabrikayı tanklarla askerlerle falan çevirmişler bizi salmıyorlar. Dışarı çıkamadık ama çalışmıyoruz da. DİSK yöneticilerinin gözaltına alındığını duyuyoruz. Bizim bölgeyle ( Maden-İş 4. Bölge) irtibatımız da kesildi. Bu arada fabrikaya bir askeri cip girdi. Önünde flaması olan, yüksek rütbeli bir subay flamasıyla birlikte girdi içeriye. O gelen yüksek rütbeli subay herhalde tuğgeneraldi. Yukarıya müdürün odasına çıktı. 5 dakika sonra biz temsilcileri çağırdı. Biz de çıktık ama biz çıkarken general merdivenlerden aşağı iniyordu. Bizi ayaküstü kapıda gördü. “Temsilci siz misiniz?” diye sordu. “Evet, biziz” dedik. Ondan sonra bize diskur çekti. “Çalışacaksınız, çalışmazsanız –bir tepecik vardı, fabrikanın orada binalar yapılıyordu eliyle orayı gösterdi– oradan mitralyözle hepinizi taratırım” dedi. Biz yine çalışmadık.”
İşçiler yasa geri çekilinceye ve tutuklanan sendikacılar serbest bırakılıncaya kadar direnişe devam etme kararı almışlardı. Demir Döküm’ün sendika temsilcisi olan Turgut Alaağaç 15-16 Haziran sonrasına ilişkin tanıklığında; “Hiçbir arkadaşımızın işten atılmaması için garanti istiyorduk” diyordu. 1969 yılındaki direnişten de tanıdıkları, mafya ile ilişkisi olduğu bilinen bir savcının fabrikaya getirildiğinden bahsediyor Alaağaç. Sonrasında yaşananları kendi ağzından dinleyelim: “Savcı bizi tutuklamak için geldiğini söylüyordu. O ara çaycı çocuk çay getirmişti, adı Yakup’tu. İşçilere mesaj götürsün diye onun yanında ‘Sayın Savcı, mademki bizi tutuklayacaksın, bari izin ver evimize gidip, üstümüzü değişelim’ dedim. O da bana cevaben ‘Sizi ibretlik olsun diye böyle götüreceğim’ dedi. Mesajım yerini bulmuştu. Dışarı çıktığımızda işçiler fabrika müdürünün etrafını sararak tükürük yağmuruna tuttular. Üstü başı berbattı, rezil olmuştu. Savcı bizi götürmekten vazgeçti.”
18 Haziran Perşembe günü ayrıca sıkıyönetimin ilân edilmediği İzmir’de de işçiler eylem yaptı. Lastik-İş, Maden-İş ve Gıda-İş’e bağlı bazı işyerlerindeki işçiler iş bırakarak İstanbul ve İzmit’teki direnişi destekledi. Maden-İş’in örgütlü olduğu Etitaş, Ak Döküm, Yumlu Makine, Tariş Tamir Atölyesi, Av Sanayii Atölyesi, Çolakoğlu Çember Fabrikası ve Tokez Yağ Keçeleri Fabrikası işçileri yasa tasarılarının geri alınması için Ankara’ya telgraf çekti. İzmir’deki eylemlere Lastik-İş’ten Nuralp Plastik Eşya, Kent Plastik Sanayii, Güneş Plastik, Yıldız Plastik ve Rençber Plastik Eşya işçileri katıldı. Gıda-İş’in örgütlendiği Tariş Yağ Fabrikası’nda da iş bırakıldı.
Sıkıyönetim Komutanlığı ise, İstanbul ve İzmit’teki pek çok fabrikada sürdürülen direnme iradesini hedef alan bildiriler yayınlıyordu. Bir bildiride şöyle deniyordu:
“Mahdut da olsa bazı işyerlerinde henüz normal çalışma düzenine geçilmediği haber alınmıştır. İşçilerimizin bir an evvel işlerinin başına dönmeleri, işverenlerin de bunu temin etmeleri tavsiye olunur. Kanuni bir sebebe dayanmadan çalışılmayan günler için işverenlerin yevmiye ödemeye zorlanamayacağı aşikârdır. Sebepsiz çalışmayanlar, mani olanlar veya çalışmayanlar hakkında gerekli kanuni işlemlerin ve toplu sözleşme hükümlerinin yürütülmesini bütün ilgililerden rica ederim.”
Sıkıyönetim Komutanlığı’nın 19 Haziran tarihli 13 sayılı bildirisinde, grev hakkının kullanımı yasaklanmıştı, bir diğer bildiriyle de toplu sözleşme görüşmelerini izne bağladı. 22 Haziran günü askeri birlikler İzsal işçilerinin grev alanına geldi. İzsal grevi, 15-16 Haziran direnişinden önce, Nisan ayında başlamıştı ve direnişten sonra da sürdürülüyordu. Sıkıyönetim görevlileri, grevi kırmak için baskı yapıyor, işçileri üretime zorluyordu.
Ayrıca askeri birliklere 25 metreden daha yakın bir mesafe yaklaşanlara ateş açılması emri verilmişti. Ertesi gün polis Merter’deki DİSK genel merkezinde arama yaptı. 20 Haziranda Maden-İş Gazetesi’nin yayınlanması da yasaklandı.