Buradasınız
Hakkını Arayan İşçi “Vatan Haini” midir?

Yaşadığı topraklara ve insanlarına ihanet… Bir davaya, topluma ve arkadaşlığa ihanet eden insan haliyle sevilmez. Bu yüzden “hainlik” utanç vericidir. İşte bu kavram, tam da utanç verici olduğu için en acı verici, yaralayıcı ve susturucu bir suçlamaya dönüşebiliyor: “Vatan haini!” Bu suçlamaya egemenler tarafından çok sık başvuruluyor. Meselâ 1950’lerde Adnan Menderes Hükümeti, ABD’nin isteği üzerine Kore’ye asker gönderdi. Böylece Anadolu’nun yoksul çocukları, adını bile duymadıkları bir ülkedeki cephelere sürülmüş oldu. Onların Kore’de can vermesi, egemenlerin zerrece umurunda değildi. Hükümet, Kore’ye gönderdiği “vatan çocukları” karşılığında ABD’den para yardımı alıyordu. ABD’li yetkililer ise Türk askerinin çok ucuz olduğunu söylüyordu. İşçi sınıfının namuslu ozanı Nâzım Hikmet, yoksul Anadolu çocuklarının ABD’nin sürdürdüğü bu savaşa gönderilmesine karşı çıktı, bunu anlatan şiirler yazdı. Hükümet ve hükümet yanlısı gazeteler, Nâzım Hikmet’i derhal “vatan haini” ilan ettiler. Neden? Nâzım Hikmet “hain” olarak damgalanmak için ne yapmıştı? Emekçi çocuklarının Kore’de ölmesine karşı çıkmıştı. Bir aydın olarak toplumu uyandırmak istemişti. Ama bu, iktidar sahiplerinin işine gelmiyordu. İşte bu yüzden onu toplumun gözünden düşürmek istediler ve “vatan haini” ilan ettiler. Nâzım Usta ise onlara şu cevabı verdi:
“Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.”
Sermaye sahipleri işçilerin bilincini bulandırmak ve aralarına nifak sokmak için sık sık bu tür suçlamalara başvururlar. Zamanında Nâzım’ı vatan haini ilan eden egemenler, bugün de çıkarlarına çomak sokan herkesi aynı şekilde yaftalıyorlar. Meselâ grevler “milli güvenliği bozucu” görülerek yasaklanırken, grevci işçiler de “vatan haini” olarak yansıtılıyor. İşten atma saldırılarına boyun eğmeyen direnişçi işçiler de aynı şekilde lanse ediliyor. Son olarak üçüncü havaalanı inşaatında çalışan işçilerin “vatan haini” olduğu yansıtıldı kamuoyuna. İyi yemek, tahtakurusuz yatak, iş cinayetlerine daha fazla kurban vermemek için önlemlerinin alınmasını isteyen inşaat işçileri “vatan haini” öyle mi? Anayasal haklarını kullanarak sendikalaşan, patronların hukuksuz işten atma saldırılarına karşı direnişle cevap veren işçiler “vatan haini” öyle mi? Hakları için mücadele eden, yaşadıkları sorunlar karşısında birlik olmak için çaba harcayan işçiler “hain” olmakla suçlanırken, yasaları açık açık çiğneyen patronlar için ise hiçbir yaptırım uygulanmıyor. Üstelik vatan eğer üzerinde yaşadığımız topraksa, tüm zenginlikleri biz üretiyoruz, onlar ise el koyuyor. Vatanın sefasını onlar sürüyor, cefasını ise biz çekiyoruz. Tüm zenginlik, bizlerin ellerinin hüneri değil mi? Peki, o halde daha iyi yaşam koşulları istememiz ve bunun için mücadele etmemiz suç mudur, ihanet midir? Elbette hayır, olamaz!
Kardeşler, mücadeleci işçileri ihanet etmekle suçlayan egemenlerin “vatan”dan anladıkları, üzerinde yaşadığımız topraklar değildir. Ne olduğuna ise en iyi cevabı Nâzım Hikmet vermiştir. Nâzım Usta, onların “vatan” diye kastettiklerinin sermayeleri olduğunu ortaya koymuştur. Onların tek derdi iktidarlarını ve çıkarlarını korumak, sermayelerini arttırmaktır. Bu nedenle sömürücüler ve egemenler, milliyetçiliği kışkırtıyor ve işçi mücadelelerini vatan hainliğiyle yaftalayıp kötülemeye çalışıyor. Hak arama eylemlerini genel işçi kitlesinin gözünde bu şekilde gayrimeşru ilan etmek istiyor. İstiyorlar ki işçiler birleşmesin, hakları için mücadele etmesin. Ama biz işçi sınıfıyız ve bu oyunlara prim vermemek için bilinçli hareket etmeliyiz!
Zam %100, İndirim %10!
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
Son Eklenenler
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....