Buradasınız
Haklarımıza Saldırıları Püskürtmek Olanaksız Değil!

Kriz dünya ekonomisini sarsarken ve fatura işçi sınıfına kesilirken, siyasi iktidar “krizi fırsata dönüştürmek, Türkiye’yi küresel düzeyde bir üretim üssü haline getirmek” istediğinden bahsediyor. Süslü sözleri bir kenara bırakırsak, “krizi fırsata dönüştürmek” için siyasi iktidarın hangi yol ve yöntemleri kullandığı sır değil. 2018 sonbaharında Türkiye ekonomik krizle sarsılırken ve emekçilerin yaşamı iyiden iyiye zorlaşırken siyasi iktidarın en tepesi sermaye sınıfına şöyle sesleniyordu: “Her kriz beraberinde birçok fırsatı da getirir. Özel sektörümüzün bu krizi fırsata çevirecek maharete sahip olduğuna inanıyorum.” Tabi iktidar öyle kuru kuru güvenmekle yetinmiyordu. Krizi fırsata çevirebilmesi için patronlar sınıfına hizmette kusur etmiyordu. Sermaye lehine yasal düzenlemeleri hızla hayata geçiriyor, hazineden, bakanlık bütçelerinden, kamu bankalarından, işsizlik fonundan bol miktarda kaynak, ucuz kredi, teşvik sağlıyordu. Sermaye sınıfının krizden çıkmak için yol haritası daima aynıdır: Faturayı işçi ve emekçilere kesmek! O günlerde patates-soğanın bile yoksul sofraları için lüks haline gelmesi boşuna değil.
Ekonomik krizin örtüsü haline getirilen koronavirüs salgını günlerinde yaşadıklarımız da, krizin faturasının kime kesildiğini göstermiyor mu zaten? İşçiler salgına karşı önlem alınmasını, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesini, ücretli izin verilmesini beklerken, hemen tüm ülkelerde tüm kaynaklar sınırsızca sermaye sınıfına aktarıldı. İşçiler en kötü koşullarda çalışmaya ve yaşamaya devam etti, ediyor. “Sağlığımız için” sokağa çıkma yasakları uygulandı, ama işçiler çalışmaya devam etti. Bugün yine “sağlığımız için”, “yeni normal”e alışmamız isteniyor. “Yeni normal” adı altında işsizlik, düşük ücretler, esnek ve güvencesiz çalışma normalleştiriliyor. Gayet sıradan konularmış gibi yılsonuna kadar tüm dünyada yüz milyonlarca insanın işini kaybedeceği, on binlerce insanın açlıktan öleceği açıklamaları, haberleri yapılıyor. Amerika’dan, Lübnan’dan, Hindistan’dan, Kolombiya’dan, Nairobi’den “açız” çığlıkları yükseliyor ama bu çığlıklar şirketlerin, bankaların ihtiyaçları yanında önemli görülmüyor. Bu sömürü düzeninde; yangında, fırtınada, selde, krizde ilk kurtarılacaklar insanlar değil şirketlerdir.
Çünkü sermaye düzeninin fıtratı budur. Sermaye sınıfı nalıncı keseri gibidir. Patronlar, işler iyi giderken kârlarını daha çok büyütmek için her yola başvururlar, işçileri dizginsizce sömürürler. Kriz dönemi gelir, işçilere “aynı gemideyiz, fedakârlık edin” derler, kendi yarattıkları krizden kurtulmak için işçileri daha da dizginsizce sömürmeye çalışırlar. Yani işler iyi giderken de krizde de aynı şeyi yaparlar. Tek amaçları kârlarını yükseltmektir. Kârlarının düşmemesi, sermayelerinin azalmaması, lüks ve şatafatlı yaşamları için tüm yükü işçilerin sırtına yıkarlar.
Krizi fırsata çevirmekten bahseden Türkiyeli egemenler yalanın âlâsını söylüyor. Kıdem tazminatını bir fona devrederek gasp etmek isterken, “bir gün bile çalışan kıdem tazminatı alacak” diyorlar. Kuzu kılığına girmiş kurt misali; kıdem tazminatını sermayenin midesine indirirken gözleri boyamak için, hazırlanan yasaya “tamamlayıcı emeklilik sistemi” ismini veriyorlar. Emeklilik hakkımızı gasp etmek isterken daha yüksek emekli aylığı alacağımızı iddia ediyorlar. İş güvencesini, düzenli ve kadrolu çalışmayı, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini, kısacası sırtlarında yük olarak gördükleri her şeyi ortadan kaldırmak isterken istihdamı büyüteceklerini ileri sürüyorlar. Kıdem tazminatı fonuna göz diken ve durup durup konuyu gündeme getiren kendileri değilmiş gibi pozlar kesiyor; işçiler, sendikalar saldırıya tepki gösterince bunun yersiz olduğunu söylemeye cüret ediyorlar. Kafa karıştırmak, hedef şaşırtmak için kâh Libya’daki ve Suriye’deki savaşı, kâh Ayasofya’yı, kâh yerli otomobili propaganda malzemesi olarak kullanmaktan geri durmuyorlar. %5 oranında küçülmesi beklenen ekonominin toparlanacağını ve hatta orta vadede şahlanacağını ileri sürmekten imtina etmiyorlar. İşsizlik oranları rekor kırarken davul zurnayla işsizliğin azaldığını ilan etmekten çekinmiyorlar.
Şu nalıncı keserinin nasıl çalıştığına bakın! Mart ayında sözde koronavirüsle mücadele kapsamında 100 milyar liralık bir önlem paketi açıklandı ama bu paketin 98 milyar lirası doğrudan kodamanlara aktarıldı. İşçi ve emekçilerin payına ise kolonya düştü. İşçiler hastalık korkusuyla ücretli izin talep ederken, mesaili çalıştırılıyor, ücretsiz izinlere çıkarılıyor, işten atılıyor. Alınan tedbirler kapsamında hayata geçirilen kısa çalışma düzenlemesiyle eli rahatlayan patronlar bugüne kadar 3 milyonu aşkın işçi için kısa çalışma ödeneğine başvurdu. Bu işçilerin ücretleri patronun cebinden değil iyice suyunu çeken İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanıyor. SGK primleri ödenmediği için emeklilikleri ileri tarihlere kayıyor.
İşçilik maliyetlerini kısa çalışma ödeneğinin de altına düşürmek, işsizlik oranlarını gizlemek, emekçileri aldatmak için iktidar işçi çıkarmayı yasakladığını duyurdu. Tam bir Ali Cengiz oyunu olan bu “yasak”la birlikte patronlara işçileri tek taraflı olarak ücretsiz izne çıkarma hakkı verildi. İzne çıkarılan işçilere yine İşsizlik Sigortası Fonundan ayda 1077 lira ödenmesi kararlaştırıldı. Ücretsiz izne çıkarılan 1,7 milyon işçi işsizliğe, sefalete mahkûm edildi. Ama ne gam! Onlar işsizlik istatistiklerinde yoklar!
“Yasaklara” rağmen korona zamanında yaklaşık 1 buçuk milyon işçinin işini kaybettiği tahmin ediliyor. Geçen seneden bu yana çalışabilir nüfus 1 buçuk milyon arttı, istihdam edilenlerin sayısında ise 2,5 milyondan fazla azalma oldu. Bu koşullarda milyonlarca insan iş bulmaktan ümidini kestiği için iş aramaz oldu. Lakin siyasi iktidarın ve TÜİK’in önümüze koyduğu istatistikler işsizliğin azaldığını söylüyor! Doğrusu bu matematik bizim öğrendiğimiz matematiğe hiç benzemiyor! Çünkü hesap başka! Hesap rakamlara takla attırıp pembe tablolar çizmek, işçi ve emekçileri aldatmak, öfkelerinin açığa çıkmasını engellemek ve dizginsiz sömürüye devam etmek! Mesela koronavirüs salgını gerekçesiyle iktidar Meclisten “mini” paketler geçiriyor. Sözde işten çıkarma yasağını, kısa çalışma ödeneği uygulamasını uzatıyor. Az tehlikeli küçük işyerlerinde iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi görevlendirme yükümlülüğünü üç buçuk yıllığına erteliyor. Yani işçilerin derdine derman olacak tek bir düzenleme yapmazken sermayeye nice kolaylıklar sağlamaya devam ediyor.
Ama şunu unutmayalım: Mutlaka oluşturulacağı söylenen kıdem tazminatı fonu, BES’in devamı olan tamamlayıcı emeklilik sistemi ve 25 yaş altı-50 yaş üstü çalışanların belirli süreli sözleşmelerle çalıştırılabilmesi ile ilgili düzenlemeler bu mini paketlerde yerini alamadı. Eylül ayına ertelendi. Bu ertelemenin arkasında işçilerin ve sendikaların gösterdiği tepki var, iktidarın bu tepkinin büyümesinden duyduğu korku var. Demek ki bugün ertelenen maddeleri bir daha gündeme almalarını engellemek, maruz kaldığımız saldırıları püskürtüp haklarımızı geri almak, krizin faturasını ödemeyi reddetmek ellerimizde. Önemli olan birlikte tepki göstermek, meydanlarda haykırdığımız “krizin faturası patronlara!” sloganını hayata geçirmek için örgütlenmek! İşte kıdem tazminatının ve siyasi iktidarın işçilere dönük tüm saldırılarının kaderini bu mücadele belirleyecek!
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
Son Eklenenler
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....