Buradasınız
Hayat Mücadelesi, Sınıf Mücadelesi!

İnsan için yaşamın bir mücadele olduğu, insanın doğumdan ölüme kadar ayakta kalma mücadelesi verdiği söylenir. Bu doğrudur ancak yaşadığımız toplum farklı çıkarlara sahip insan gruplarına yani farklı sınıflara bölünmüştür. Bu yüzden sermaye sahibi bir kapitalist ile işgücünü ücret karşılığında satarak geçinen bir işçinin mücadelesi farklıdır. Örneğin fabrika sahibi bir kapitalist sermayesini daha da büyütmek, işçileri daha fazla sömürmek, daha fazla üretip daha fazla satmak, rakiplerini geride bırakmak için mücadele eder. Kârına kâr katma derdindeki bir patronun aksine bir işçi, ailesini geçindirecek bir gelir için gece gündüz ter dökmek, karnını doyurmak, ağır yaşam koşullarıyla boğuşmak zorundadır. Bir patron zenginlik ve lüks içinde yaşarken, işçinin tüm yaşamına yoksulluk ve kahır damgasını vurur. İşçilerin yaşam mücadelesi o kadar zordur ki, bazen artık çekilmez noktaya varır. Son günlerde birçok işçi geçinemediği yani yaşam mücadelesini artık sürdüremediği için kendisini yakarak öldürmek istedi. Bu işçiler işsiz kalmış, borç batağına saplanmış, çıkış umutlarını yitirmiş ve sorunlarını çözmek için son çare olarak bedenlerini ortaya koymuşlardır.
Bu manzaranın patronlar sınıfının vicdanını sızlattığını düşünmeyelim. Sömürüyü alabildiğine arttırmak isteyen patronların istediği şudur: Örgütsüz, dağınık, tek başına hayat mücadelesi veren milyonlarca işçi… Geçim derdi nedeniyle patronların bütün dayatmalarına boyun eğmek zorunda olan milyonlarca işçi… Birleşen işçilerin gücünden korkan patronlar, bu nedenle daima üretenlerin saflarını böler, parçalar ve birbirlerine güven duymalarının önüne sayısız engel çıkartırlar. Sermaye sahipleri ve hükümetler örgütsüz işçilerin sendikaya üye olmalarına engel olur, grevlerini yasaklar, işçilerin yürüyüş ve eylemlerle seslerini duyurmalarını engellerler.
Meselâ patron örgütlerinin kışkırttığı ve açık destek verdiği 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesiyle, Türkiye işçi sınıfı ezilmiş, örgütleri dağıtılmıştır. Mücadelesi kesintiye uğratılmıştır. Netice olarak bugün sendikalaşma oranı düşmüş, taşeronlaştırma artmış, iş kazaları yaygınlaşmıştır. İşsizlik-borçlanma ve intihar vakalarında insanı ürküten bir yükseliş meydana gelmiştir. İşçiler kendini yakacak hale gelmiştir. OHAL düzeniyle birlikte işçilerin yaşam koşulları daha da çekilmez olmuş, hayat mücadelesi zorlaşmıştır.
Mücadele, insanın herhangi bir şeye karşı direnmesi ve onu değiştirme çabasıdır. İşçiler, içine itildikleri kahredici çalışma ve yaşam koşullarını değiştirmek isterler, bunun mücadelesini verirler. Ama tek başlarına sürdürdükleri hayat mücadelesi işçileri yıpratır, yenilgi getirir. İşçilerin içine itildiği dağınıklık, örgütsüzlük sadece çaresizlik getirir. Tek tek işçiler patronlar ve yasalar karşısında güçsüzdür, çaresizdir, çıkışsızdır. Çare aradıkça, direnmek istedikçe, çırpındıkça yıpranırlar. Kendilerini yakan işçiler gibi acı içinde bir çıkış yolu ararlar. Oysa bir işçinin tek başına çıkış yolu bulabilmesi mümkün değildir. İşçiler içinde bulundukları koşullarla tek başlarına mücadele etmeye kalkarlarsa yenilecekleri açıktır.
Tek başına olmak, tek başına mücadele etmek çırpınmak demektir. Gerçek mücadele ise, işçi sınıfının hakları için birlikte hareket etmesidir. Fabrikada, işyerinde, grev alanında, sokakta, meydanda, hatta tüm dünyada tek yumruk olmasıdır. Bugün dünyanın birçok ülkesinde işçiler, ağır çalışma koşullarına ve yoksulluğa karşı mücadele veriyorlar. Almanya’da grev sopasını patronlara gösteren metal işçileri taleplerini kabul ettirmeyi başardılar. İran halkı hem ekmeği için hem de daha fazla özgürlük için kentlerin meydanlarında bir araya geldi. Tunus’ta ve Güney Kore’de işçiler hakları için sokaklara çıktı.
Sömürüden ve baskılardan kurtulmayı arzulayan her işçi eninde sonunda gerçek mücadelenin saflarına katılmak zorundadır. Çünkü hangi dili konuşursa konuşsun işçiler için hayat kavgası tek tek insanlar olarak değil, aynı kaderi paylaşan, ortak çıkarlara sahip, birleşmiş insanların sömürüye karşı mücadelesi olmak zorundadır. İşsizliğin, yoksulluğun, çekilmez yaşam koşullarının ortadan kalkması ve insanca yaşanacak bir düzenin kurulması için sınıf mücadelesini büyütmek, bizi çıkışsızlığa iten kapitalist sistemden kurtulmak zorundayız.
Kadın Cinayetleri Sistem Sorunudur
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
Son Eklenenler
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....