Buradasınız
İşsizlik, yoksulluk ve serbest piyasacı "özgür" dünya
diğer yazarlar
Gebze UİD-DER’de düzenlenen işsizlik ve yoksulluk konulu seminerin ardından, düşüncelerimi tüm sınıf kardeşlerimle paylaşmak istedim.
İçinde yaşadığımız “serbest piyasacı özgür dünya”nın (namı diğer kapitalizm) şu anda üzerinde yaşayan nüfusun temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek ve bu nüfusu çok daha gelişmiş bir düzeyde yaşatmaya yetecek kadar büyük zenginliklerle dolu olduğunu, yine bu “özgür dünya”nın ideologları utanmazca ve bizimle alay eder gibi yüzümüze bakarak söylüyorlar. Alay eder gibi diyorum, çünkü biz dünya nüfusunun %85-90’ını, belki de daha fazlasını oluşturan ve bahsedilen bu zenginlikleri kendi ellerimizle yaratan işçi-emekçi sınıfın üyeleri, en temel insani ihtiyaçlarımızı bile karşılayabilmekten uzak koşullarda yaşayıp çalışırken, ürettiğimiz ürünlere hiçbir zaman ulaşamıyoruz. Çünkü her şeyi üreten bizler, ürettiğimiz değerin önemli bir kısmına kapitalistler tarafından el koyulduğu için, ürettiğimizin karşılığını alamıyoruz.
Bu sistemde, bir yanda büyük bir bolluk, bir yandaysa büyük bir yoksulluk hüküm sürer. İhtiyaçlarımızı karşılayabileceğimiz çok sayıda “mal” mağazaların raflarını, fabrikaların depolarını doldurarak onları “satın alabilecek” paraya sahip “müşterilerini” beklerler. Çünkü kapitalizmde amaç, insanların ihtiyaçlarını karşılamak için üretim yapmak değildir. Kapitalistler, en çok kârı sağlamak için, mümkün olan en az sayıda işçiyi, olabildiğince düşük ücretlerle ve uzun saatlerde çalıştırarak mümkün olduğunca çok üretim yapmayı hedeflerler.
Çalışabilecek nüfusun oldukça önemli bir kısmı işsizdir. Bir işi olan şanslı işçilerse sürekli olarak işsizlikle tehdit edilerek, daha ucuza ve daha uzun süre çalışmaya razı edilirler. Sonuçta, her şey bol miktarda üretildiği halde, bunları satın alabilecek kadar paraya sahip insanların sayısı hiç de aynı oranda artmadığı hatta azaldığı için, metalar yeteri kadar satılamayıp kapitalistlerin depolarında yığılmaya başlar. Bu ise, sistemin akıldışı, plansız ve anarşik işleyişinden kaynaklanan ekonomik krizlerin sık sık kapıya dayanması demektir. Yani insanlık tarihinde ilk kez kapitalizmle birlikte, “krizler yokluktan değil de bolluktan doğmaktadır”. Kriz nedeniyle satılamayan mallar, yeterli kârı sağlayamadığı için ya depolarda bekletilirler ya da imha edilirler. Ama asla bunlara gerçekten ihtiyacı olan işçi ve emekçilerin ellerine geçmezler.
Krizle birlikte durum bizler açısından daha da katlanılmaz hal alır. Ya işsiz bırakılırız, ya uzun süreli “ücretsiz izinlere” çıkarılırız ya da ücretlerimizi alamayız. Zaten ücretler de kısıldıkça kısılmıştır.
Kapitalizm koşulları altında, üretim araçlarına vurulan özel mülkiyet kelepçesi ile bolluğun ve insanca yaşamın gerçekleşmesini beklemek hayalden öteye gitmez. Buna dur demekse bilinçli ve örgütlü bir mücadeleyle mümkün olabilir ancak. İşçi sınıfının mücadelesine bilimsel bir temel kazandıran Marx ve Engels’in ölümsüz eserleri Komünist Manifesto’da söyledikleri gibi, “kapitalizm kendisiyle beraber, kendi mezar kazıcılarını da (işçi sınıfını da) yaratmıştır ve işçi sınıfı kendisi de dahil olmak üzere tüm sınıfları ortadan kaldırabilecek tek sınıftır”.
İşçi sınıfının, enternasyonalist bir anlayışla, tüm dünyada örgütlenmekten ve bu sömürü sisteminin son tuğlasına kadar yıkmaktan başka kurtuluş yolu yoktur.
Vatanımız Enternasyonaldir! Yaşasın Enternasyonalist Mücadelemiz!
İşsizliğin nedeni kapitalizmdir
Uyan esirler dünyası
Son Eklenenler
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...
- Otuz yıl boyunca kesintisiz çalışmış, ücreti daha cebine girmeden SGK primleri ve vergileri kesilmiş, EYT’li emekli bir işçiyim. 2024 yılı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından emekliler yılı ilan edildi ama emekliler sefalet içinde yaşamaya mahkûm...
- Ezilenlerin safında mücadele eden, şiirlerini ve oyunlarını işçi sınıfına adayan Bertolt Brecht, “Yarının Büyüklerine Şiirler” kitabında, beşiğinin başucunda oğluna seslenen bir ananın ninnisine yer verir. Geçmişten bugüne ninniler, çocukların...
- Sevgili işçi kardeşlerim, hepinize merhaba. Bu mektubumda sizlerle sözü eğip bükmeden konuşmak ve gerçekler üzerine hasbihal etmek istiyorum. Yani gerçekleri olduğu gibi konuşalım. Biliyorum ki kursağınıza giren her lokmayı alın teriniz, elinizin...