Buradasınız
İşyerlerinde Ne İmzaladığınızı Biliyor musunuz?

İşçi sınıfının örgütsüz oluşu patronların saldırılarını daha ileri boyutlara taşıyor. Patronlar üretimi arttırmak ve işçileri daha çok sömürmek için hiçbir kural tanımıyorlar. “İşinize gelirse” diyen patronlar sınıfı kendi orman kanunlarını işçilere dayatıyorlar.
Son dönemde patronların keyfi uygulamaları giderek yaygınlaşıyor. Örneğin daha işe alınmadan işçiden, hiçbir alacağının olmadığı, işten kendi isteğiyle ayrıldığı ve tazminatını istemediğini beyan eden bir kâğıdı imzalaması isteniyor. Bu durum giderek yaygın bir hal almaya başladı. Kimi zaman da işe başlarken boş borç senetlerinin altına imza attırıyorlar. Olur ya çalışırken işyerine bir zarar getirirsek, daha baştan bu zararı bizden tazmin etmek istiyorlar. Binlerce işçi, işsiz kalmaktansa imzalamayı tercih etmek zorunda kalıyor. İşe alındıktan sonra yıllarca çalışıyor, patronu sırtımızda taşıyoruz ama günün birinde işten atılıyoruz. Patronun istediği kâğıtları imzalayan işçiler, ücretlerini, mesai paralarını, tazminatlarını bırakıp gidiyor.
Bazı patronlar da yasalara uygun davranıyor görünüyor ama yine kendi bildiklerini okuyorlar. Yasal olarak belirlenen asgari ücretin altında işçi çalıştıran patronlar, işçilerin asgari ücretini tam ve usulüne uygun olarak bankaya yatırıyor. Ancak ay sonu geldiğinde maaşlarını çeken işçilerden bu paranın bir kısmını geri alıyor. İşçilere asgari ücret değil daha düşük maaş ödüyor. Aynı uygulamayı SGK primleri konusunda da yapıyorlar. Patronun ödemesi gereken sigorta primi, yatırılıyor ama yatırılan bu tutar daha sonra işçinin maaşından kesiliyor. Hepimiz biliyoruz ki asgari ücret altında işçi çalıştırmak yasal değildir. Benzer şekilde sigortasız işçi çalıştırmak da suçtur.
Patronların örgütsüzlüğümüzü fırsata çevirdikleri saldırılar yalnızca bunlarla sınırlı değil. Ağır ve tehlikeli işkollarında yaşanan iş kazalarının, ölümlerin nedeni de daha baştan işçiye fatura ediliyor. Örneğin, binlerce işçinin iş kazalarında hayatını kaybettiği tersanelerde patronlar işçilere şöyle bir kâğıt imzalatıyor: “Tersane sınırları içerisinde uymakla yükümlü olduğum İş Güvenliği Talimatı’nı okuyup anladığımı, kabul ettiğimi, işveren tarafından şahsıma verilen aşağıdaki koruyucu malzemeleri sağlam aldığımı, işyerinde ve iş esnasında devamlı kullanacağımı beyan ederim. Ayak parmaklarımı ve topuğumu koruyan çelik korumalı iş ayakkabısını kendim sağlayacağımı, koruyucu malzemeleri kullanmamam halinde meydana gelecek olan kazalardan tamamen kendimin sorumlu olacağımı kabul ederim. Alt işveren ve üst işveren yetkililerini sorumlu tutmayacağımı, maddi-manevi tazminat davası açmayacağımı, bu yazıyı baskı altında kalmaksızın kendi iradem ile kabul ederek imzaladığımı beyan ederim.” Böylece daha en baştan, patronun iş güvenliği önlemi almadığı için gerçekleşen iş kazalarından işçi sorumlu tutuluyor. Gerekli malzemeler verilmemesine rağmen verilmiş gibi gösteriliyor. İşçi bunları istediğinde rest çekiliyor ve işten atılmakla tehdit ediliyor. Bu durumda çalışmak zorunda kalan işçiler, göz göre göre iş kazalarında ya sakat kalıyor ya da canlarından oluyorlar.
Patronların dayattıkları bu tür sözleşmeler ya da boş kâğıtlar “işsiz kalmaktansa çalışırım” deyip imzalanmak zorunda kalınıyor. Ama bir de şunu düşünelim, zaten patronların bu tür dayatmaları biz hakkımıza sahip çıkmadığımız, elimizden alınan hakkımızın hesabını sormadığımız için ortaya çıkmadı mı? Biz sustukça, yapılanları kabullendikçe patronlar daha çok saldırıyla karşımıza çıkmadı mı? İşyerlerinde saatlerce durmadan çalıştırarak sömürdükleri yetmezmiş gibi bir de utanmadan bizden haklarımızdan vazgeçmemizi istiyorlar.
Patronların bu türden hilelerini, haksızlıklarını iş müfettişleri, devlet ve hatta bürokrat sendikacılar da biliyor. Ama hepsi üç maymunu oynuyor. Duymadım, görmedim, bilmiyorum… Onlara kalırsa ya halimize şükredeceğiz ya da elden bir şey gelmez deyip katlanacağız. Sistemin çarklarını oluşturan bu kesimlerden işçiler için bir şey yapmalarını beklememek gerekiyor. Bu duruma son verecek olan ancak ve ancak biz işçileriz. Örgütsüz olduğumuz için susuyoruz. Patronlar sesini çıkarmayan, boyun eğen, her şeye “tamam” diyen korkak insanlar olmamızı istiyorlar. Bizler susmayalım, çalıştığımız işyerlerinde işçi arkadaşlarımızla bir araya gelelim. Patronların keyfi uygulamalarını, kuralsızlıklarını ortadan kaldırtmak için hep birlikte mücadele edelim.
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
Son Eklenenler
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....