Buradasınız
Kıdem Tazminatında Yeni Oyun Devrede! Oyunları Bozalım!

AKP hükümeti ve patronlar, işçilerin kıdem tazminatı hakkını ortadan kaldırmak için türlü oyunlar tezgâhlıyorlar. Kıdem tazminatının bir fona devredilmesini düzenleyen yasa, işçileri kandırmak amacıyla gösterişli bir ambalaj içinde sunuluyor. Geçtiğimiz sene kıdem tazminatının elimizden alınması gündeme geldiğinde derneğimiz UİD-DER, güçlü bir kampanya başlatmış ve yüz binlerce emekçiye gerçekleri açıklamıştı. Toplanan imzalar Meclis’te yapılan bir basın açıklamasıyla teslim edilmişti. UİD-DER’in, sendikaların ve demokratik kitle örgütlerinin tepkisi üzerine AKP hükümeti, kıdem tazminatının fona devredilmesinin şimdilik gündemde olmadığını açıklamıştı. O zaman şöyle yazmıştık: Şimdilik! İlk fırsatta ambalaj kâğıdı değiştirilerek yeniden gündeme getirilecektir.
Nitekim “Kıdem Tazminatının İşçinin Bireysel Hesabına Yatırılması Hakkındaki Kanun Tasarısı Taslağı” adıyla yasa yeniden gündeme getirildi. Aslında patronlar ve AKP kıdem tazminatını tek vuruşla ortadan kaldırmayı arzuluyor. Ancak işçilerin tepkisini göz önüne alarak şöyle bir yöntem geliştirdiler: Birincisi; bir fon oluşturmak, kıdem tazminatını bu fona devretmek ve zamanla tümüyle ortadan kaldırmak! İkincisi, oluşturulacak fonun işçilerin çıkarınaymış gibi gösterilmesi, bu kapsamda medyanın devreye sokulması ve işçilerin kafasının karıştırılması!
Şöyle propaganda yapılıyor: “İşçiler zaten kıdem tazminatı alamıyor, fonla birlikte tüm işçiler kıdem tazminatı alacak!” Ancak ortada bir tuhaflık var. İşçilere kıdem tazminatı vermeyen de patronlar, “fonla birlikte işçiler kıdem tazminatı alacak” diyen de patronlar! Madem patronlar işçilerin kıdem tazminatı almasını istiyor, o zaman fona ne gerek var? Ayrıca AKP, işçilerin kıdem tazminatı almasını gerçekten istiyorsa neden işçileri sigortasız çalıştıran ve kıdem tazminatı vermeyen patronları cezalandırmıyor? Elbette dert işçilere kıdem tazminatı vermek değil, tersine onu ortadan kaldırmanın yollarını döşemek.
İşte bu maksatla “işçiler emekli olmadan kıdem tazminatıyla ev alabilecek!” yalanını yeni ambalajın kapağına yapıştırdılar. Yeni ambalajın diğer bir unsurunu ise, bireysel hesaba yatırılacak olan tazminatı işçilerin istediği gibi kullanacağı yalanı oluşturuyor. Hakikat, söylenenlerin tam tersidir. Yeni öneriye göre patronlar, her ay fona %4 kıdem primi ödeyecekler. Fonda biriken parayı, işçiler işten atılsalar dahi 15 yılı doldurmadıkları durumda kullanamayacaklar. Ayrıca 15 yılı doldurmak da yetmeyecek. Bu 15 yıl içinde 3 bin 600 gün kıdem primi yatırılması gerekiyor. Bu şartları yerine getiren işçiler tazminatın yalnızca yarısını alabilecekler. İkinci kısmını kullanmak istediklerinde 1800 günlük prim ödenmesi şartıyla karşılaşacaklar. İşçinin fonda biriken parasını takip etmesi için açılacak bireysel hesabın, hangi fon şirketinde olacağını patron belirleyecek! Oluşturulacak fon yönetiminde hükümetin bir, patronların iki, işçilerin ise bir temsilcisi olacak. Askere gidenler ve evlenip işten ayrılanlar fondan yararlanamayacaklar.Bu özet bile fonun işçilerin çıkarına olmadığını gözler önüne seriyor. Şu an geçerli olan sisteme göre, bir yıllık çalışmanın karşılığı olarak işçi, bir aylık brüt ücret ve buna eklenmiş sosyal haklar tutarında kıdem tazminatı almaktadır. Fonun hayata geçmesiyle sosyal hakların brüt ücrete eklenmesi ortadan kaldırılacak ve brüt ücretin yalnızca %4’ü fona prim olarak yatırılacak. Bu durumda, örneğin bordrosu asgari ücretten düzenlenen bir işçi için, şu an 940 lira olan brüt asgari ücretin %4’ü fona yatırılmış olacak. Bir senenin sonunda işçinin fonda biriken parası sadece 451 lira olacak, o kadar. Böylece patronlar sosyal hakları da dâhil ederek 30 gün üzerinden değil, 14 gün üzerinden kıdem tazminatı vermiş olacaklar. Üstelik bu %4’ün bir kısmı da patronun doğrudan cebinden çıkmayacak. Patronların İşsizlik Sigortası Fonu’na ödediği %2’lik dilimin %1,5’i kıdem fonuna aktarılacak. Yani işçiler için kurulan işsizlik fonundan, patronlar adına yine işçiler için kurulan bir başka fona para aktarılacak. Özetle, patron aslında brüt ücretin yalnızca %2,5’ini kıdem fonuna ödeyecek. İşte işçiyi düşünmek böyle oluyor!
Kıdem tazminatı kaldırılarak işçiler daha ucuza ve hiçbir güvence olmadan çalıştırılmak isteniyor. Patronlar, önlerinde hiçbir engelin olmamasını ve dizginsiz bir sömürünün önünün açılmasını arzuluyorlar. Kıdem tazminatının da içinde yer aldığı Ulusal İstihdam Stratejisi paketi, aynı zamanda işçilerin kiralanabileceği özel istihdam (kölelik) bürolarını yasalaştırıyor ve işyerlerinde asıl işi taşeronların yapmasının önünü açıyor. Paket yasalaşırsa kadrolu işçilik tümden tarih olacak. Patronlar, işyerlerine doğrudan işçi almak yerine kölelik bürolarından kiralayacaklar. Kısa süreli sözleşmeli işçilik çalışma hayatının tüm alanlarına girecek ve işçiler istendiği zaman hiçbir hak verilmeden işten atılabilecek! Bu durumda hangi işçi 15 yıl kesintisiz çalışıp 3 bin 600 gün prim ödeyebilir? Bazen altı, bazen sekiz, bazense üç aylık sözleşmeyle çalışan bir işçinin 3 bin 600 günlük prim için 20 yıl ve hatta daha fazla çalışması gerekiyor. Ayrıca iş bulmak demek sigortalı olmak anlamına da gelmiyor. Şu anda tam 10 milyon kişi sigortasız çalışıyor. Bu koşullarda “ev alacaksınız” sözünün kocaman bir yalan olduğu açığa çıkıyor.
Çok açık ki, yasal kılıf altında işçilerin parasına el konulmaktadır. Yapılan hesaplara göre, 15 yıl içinde fonda en az 93 milyar lira birikmiş olacak. Patronların ve hükümetin çoğunlukta olacağı fon yönetimi, bu devasa miktarı diledikleri gibi kullanacaklar. İşsizlik Sigortası Fonu’nun başına gelenler kıdem fonunun başına da gelecek. Meselâ fon, Hazine’nin kullanımında olacak; bu fonun %40’ını devlet borçlanmada kullanacak. Yani işçinin parasıyla fon kurulacak ama işçinin hiçbir söz hakkı olmayacak. Bu fonun patronların ihtiyaçları temelinde kullanılması kısa zamanda gündeme gelecektir. TÜSİAD, MÜSİAD, TUSKON gibi patron örgütleri fon kurulmasını boşuna hararetle desteklemiyorlar. Bir kez daha açığa çıkıyor ki, patronların ve onların denetimindeki hükümetlerin işçileri düşündüğü kocaman bir yalandır. Kıdem tazminatımıza sahip çıkmak, kölelik bürolarına, taşeronluğa ve esnek sözleşme türlerine dur demek için birleşmeliyiz. İşçiler gerçeği gördüğünde ve bir araya geldiğinde patronlar ve AKP hükümeti bu yasayı asla geçiremez ve oyunları bozulur. Gelin birleşelim ve oyunlarını bozalım!
12 Eylül Darbesi ve Grev Yasakları
Güney Afrika’da İşçi Katliamı!
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
Son Eklenenler
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....