Buradasınız
Kol Kola, Omuz Omuza 1 Mayıs’a!

İşçi kardeşler, emeğiyle hayatı var edenler!
Tüm dünya işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs’a sayılı günler kaldı. 1 Mayıs, işçi sınıfının, birlikten doğan gücünün farkına vardığı, kendine olan güveninin pekiştiği, moral bulduğu, patronların ise yüreğine korku düştüğü bir gündür. 1 Mayıs, bundan tam 125 yıl önce verilen mücadelelerden doğdu. Günde 12-14 saat kölelik koşullarında çalışan işçiler bu gidişe bir dur dediler, birleşerek mücadeleye giriştiler. Amerikalı ve Avrupalı işçiler, 8 saatlik işgünü hakkını grevlerle, direnişlerle ve kitlesel mitinglerle patronlara kabul ettirdiler ve yasalara geçirdiler.
İşçi sınıfı örgütsüz olduğu için patronlar saldırıyor
Ama şimdi patronlar bu hakkı elimizden alıyorlar, mücadele ederek ve bedeller ödeyerek kazandığımız haklarımıza el koyuyorlar. Çalışma saatleri uzuyor, çalışma temposu hızlanıyor, reel ücretler giderek düşüyor, taşeronlaştırmayla kuralsız, güvencesiz çalışma alabildiğine yaygınlaşıyor. Emekli olmak giderek hayal oluyor. İş güvenliği önlemleri alınmadığı için her gün onlarca kaza oluyor ve birçok işçi bu kazalarda yaşamını kaybediyor. Patronların sermayesi büyürken işçi sınıfı kölece çalışma ve yaşama koşullarına mahkûm ediliyor. Resmi rakamlar bile işsizliğin 3 milyona yakın olduğunu söylüyor. 12 milyon insan yoksul olarak yaşıyor, açlık sınırında yaşayanların oranı ise artıyor. Bizlere reva görülen asgari ücret ise yalnızca 629 liradır. Ama patronlar sanmasınlar ki tüm bunları sineye çekeceğiz. Öfkemiz alttan alta birikiyor.
Kapitalizm insana değil paraya değer verir
Kardeşler, içinde yaşadığımız sistemin adı kapitalizm! Bu sistemde insanın, toplum çıkarlarının, doğanın korunmasının bir önemi yoktur. Kapitalistler için önemli olan toplumun ortak çıkarları değil, daha fazla kâr elde etmektir. Tam da bu nedenle, kârlı olmadığı için insana ve doğaya zarar vermeyen teknolojilere yatırım yapılmıyor. İnsanlığı tehdit etse de daha kârlı olduğu için nükleer santraller inşa ediliyor. Nitekim Japonya’da tsunaminin etkisiyle patlayan nükleer reaktörler, Çernobil’den sonra bir kez daha insanlığın üzerine ölüm saçıyor. Ama tüm bu olanlardan ders alınmıyor, birçok ülkede nükleer santral inşaatı devam ediyor. Türkiye’nin kapitalist egemenleri de nükleer santral sevdasına tutulmuş bulunuyorlar. Bencil çıkarları ve kirli hesapları uğruna başımıza nükleer bir felâket örmeye hazırlanıyorlar. AKP hükümeti nükleer santralleri tehlikesiz göstermek için akıllara durgunluk veren bir kampanya yürütüyor. Diğer ülkelerdeki işçi kardeşlerimiz gibi, bizlerin de nükleer santrallere karşı mücadele etmesi bir insanlık görevidir.
Bombalar patlıyor, silah tekelleri semiriyor
Kardeşler, pazar ve yatırım alanlarını yeniden paylaşmaya girişen emperyalist güçler dünyayı kana bulamaya devam ediyorlar. Afganistan ve Irak’ta yüz binlerce insanın canını alan emperyalist güçler, şimdi de Libya’ya bomba yağdırıyorlar. Patlayan bombalar borsalara can veriyor. Silah üretimi hızlanıyor, silah tekellerinin hisse senetleri yükseliyor. Ne kadar çok silah ateşlenirse ve ne kadar çok bomba patlarsa kapitalistler de o kadar çok kâra geçiyorlar. Bu nedenle eğitime, sağlığa, toplumun daha rahat yaşamasına değil silaha para yatırılmaktadır. Dünyada her sene bir trilyon doların üzerinde para silah harcamalarına gitmektedir. Kapitalistler için savaş, insanların ölmesi, yaralanması, kentlerin yıkılması anlamına değil, silah tüketiminin artması ve kârların yükselmesi anlamına gelmektedir. Eğer bu gidişe bir dur demezsek kapitalizm insanlığı yok oluşa sürükleyecektir!
İşçi sınıfının mücadelesi engellenemez!
Patronlar, ne yaparlarsa yapsınlar işçi sınıfının mücadelesini engelleyemezler! On yıllarca sessizliğe bürünen işçi-emekçi kitleler, durgun denizde birden patlak veren dalgalar gibi mücadeleye atılıyorlar. Alttan alta biriken öfke şiddetli mücadeleye dönüşüyor. Tunus’ta ve Mısır’da hikmetinden sual olunmaz denilen diktatörleri alaşağı eden, Yemen’den Suriye’ye kadar uzanan Arap emekçilerinin isyanı buna örnektir. Yunanistan işçi sınıfı uzun bir dönemdir kemer sıkma politikalarına genel grevlerle cevap veriyor. Rüyalar ülkesi denilen ABD’de işçi kitleleri haklarının gasp edilmesine karşı eyalet meclislerini işgal ediyor. Kısacası dünyanın her köşesinde mücadele sürüyor. Türkiye’de de işçiler patronların saldırılarına boyun eğmiyorlar. İşten atılan işçiler işyeri önünü direniş alanına çeviriyorlar. İşten atılan işçilerin direnişe geçmesi gelenek haline geliyor. Ağır çalışma koşullarına, uzayan iş saatlerine, hak gasplarına, düşük ücretlere, işten atmalara boyun eğmeyen işçilerin mücadelesi giderek diğer işçileri de etkiliyor. Patronlar ne yaparsa yapsınlar bunu engelleyemeyecekler! Bugün şurada burada süren bu mücadeleler, yarınların büyüyecek mücadeleleri için yalnızca bir başlangıçtır.
Kol kola, omuz omuza, UİD-DER’le 1 Mayıs’a!
Kardeşler, dünyanın her köşesinde sınıf kardeşlerimiz işyerlerinden alanlara çıkacaklar; patronların saldırılarına, kapitalist sömürüye, emperyalist savaşlara, doğanın tahrip edilmesine dur demek için seslerini yükseltecekler. Bizler de 1 Mayıs alanlarında yerimizi almalı, sesimizi sınıf kardeşlerimizin sesine katmalı ve işçi sınıfının gücünü patronlara göstermeliyiz. İşsizliğe, yoksulluğa, uzayan iş saatlerine, ödenmeyen fazla mesailere, sefalet ücretine dur demek için 1 Mayıs’ta yerimizi almalıyız. Tüm işçi kardeşlerimizi kol kola, omuz omuza UİD-DER saflarında 1 Mayıs’a davet ediyoruz.
- İş Saatleri Düşürülsün, Herkese İş!
- Tüm Sendikal ve Siyasal Yasaklar Kaldırılsın! Sınırsız Örgütlenme, Toplantı, Gösteri, Basın ve Grev Özgürlüğü!
- Asgari Ücret Vergi Dışı Bırakılsın, Vergiler Patronlardan Kesilsin!
- Gerekli İş Güvenliği Önlemleri Alınsın, İş Kazalarına Son!
- Emperyalist Savaşlara Hayır!
- Ezilen Kürt Halkının Demokratik Talepleri Derhal Karşılansın!
- Yaşasın İşçi Sınıfının Uluslararası Mücadele Birliği!
- Yaşasın 1 Mayıs! Bijî Yek Gulan!
Oynamıyorsan Çadıra Git!
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
Son Eklenenler
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....