Buradasınız
Nasıl Bir Kutuplaşma?
Dünyanın neresine giderseniz gidin her ülkenin sokaklarında aynı şikâyetleri farklı dillerde duyarsınız. Aynı sorunlar ve taleplerle emekçilerin protesto gösterilerine tanıklık edebilirsiniz: Enflasyon, düşük ücretler, hayat pahalılığı, zamlar, işsizlik, yoksulluk… Diğer yandan adları farklı, temsil ettikleri ülkeler farklı olsa da siyasi liderlerin de aynı şeyleri söylediklerini görürsünüz. İster İtalya’dan Meloni’ye ister Türkiye’den Erdoğan’a isterse Macaristan’dan Orban’a kulak verin fark etmez. Bu liderler emekçilerin sorunlarına çözüm bulacaklarını iddia ediyor, kendilerini kurtarıcı olarak pazarlıyorlar. Kadın ve aileyi, farklı yaşam biçimlerini, kültürel farklılıkları, dini değerleri kullanarak emekçiler arasında sahte/yapay kutuplaşma yaratıyorlar. Bu bir tesadüf olabilir mi? Dünyanın her yerinde aynı tablonun yaşanıyor olması bize ne anlatıyor?
Aslında kapitalizm altında emekçilerin yaşadığı sorunların hiçbiri yeni değil. Keza faşist liderlerin kurtarıcı pozları keserek emekçi kitlelerin bir bölümünü peşine takması ve işçi sınıfını bölmesi de yeni değil. Mesela 1920’lerde İtalya’da ekonomik sorunların büyümesiyle daha da yoksullaşan emekçiler, bir kurtarıcı edasıyla siyaset sahnesine çıkan faşist Mussolini’den medet ummuşlardı. 10 yıl sonra bu sefer Almanya’da işsizlik ve yoksulluk girdabından çıkmak isteyen emekçiler, faşist Hitler’de bir kurtarıcı bulduklarını düşünmüşlerdi. Kurtarıcı olarak sahneye çıkanlar büyük bir yıkıma yol açtılar.
O yıllarda ekonomik kriz de faşizm de dünya savaşı da büyük ölçüde Avrupa coğrafyasında cereyan etmişti. Yeni olan şey, geçmişte dünyanın farklı bölgelerinde farklı derecelerde hissedilen ya da yerel kalabilen sorunların bugün tam anlamıyla küreselleşmesidir. İlk kez milyarlarca insanın tüm dünyada aynı anda aynı sorunlarla boğuşuyor olmasıdır. Tarihsel bir krizin içine yuvarlanan kapitalizmin sebep olduğu sorunların her birinin krize dönüşmesi ve çok daha yıkıcı bir hâl almasıdır. Birkaç örnek verelim: Ukrayna’da patlak veren savaşın kızıştırdığı enerji krizinin tüm dünyayı etkilemesi, göç sorunundan hiçbir ülkenin kaçamaması, ekonomik krizlerin silsile halinde tüm dünyayı vurması ve emekçilere kesilen faturanın daha da ağırlaşması gibi…
İşte 21. yüzyılın kapitalizm tablosu budur. Bu tabloya sermaye sınıfının kendi içindeki çıkar çatışmalarının daha da keskinleşmiş olmasını ve işçi sınıfının yeterince örgütlü olmadığı gerçeğini ekleyelim. Tam da bu nedenle, işçi sınıfı kendi örgütleri üzerinden bağımsız bir güç olarak siyaset sahnesine girip toplumsal gelişmelere müdahale edemiyor. Örgütsüz olan işçi ve emekçiler, burjuva siyasetinin çeşitli kanatları arasında bölünüyor. Sorunlarını, “vatan-millet edebiyatı” yapan faşist liderlerin çözeceğine inananların sayısı artıyor. Mussolini, Hitler gibi faşistlerin döneminden neredeyse 100 yıl sonra, dünyanın her yerinde Trumplar, Bolsonarolar, Orbanlar, Meloniler, Erdoğanlar siyaset sahnesine çıkıyorlar. İngilizce, Portekizce, Macarca, İtalyanca ya da Türkçe konuşuyorlar ama hepsi de aynı argümanları kullanıyorlar. Örneğin Meloni “Tanrı, aile, anavatan” sloganını kullanırken Orban Hristiyanlıktan, aile değerlerinden, şanlı Macar tarihinden söz ediyor. Hepsi de “büyük ülke olacağız” diyor, milliyetçilikte yarışıyorlar. Kirli propaganda eşliğinde karşılarında yer alan herkesi “düşman”, “vatan haini”, “dış mihrak” ilan ederek toplumu sahte kimlikler üzerinden kutuplaştırıyorlar. Böylece üreten ve sömürülen işçi sınıfı ile sömürücü sermaye sınıfı arasındaki gerçek kutuplaşmanın da üzerini kapatmış oluyorlar. İktidar koltuğuna oturduklarında ise yolsuzluk yapmaktan, emekçilerin haklarını gasp etmekten, demokratik hakları yok ederek baskı ve yasakları arttırmaktan geri durmuyorlar.
Oysa dili, dini, etnik kökeni ne olursa olsun emekçilerin sorunlarının ortak olduğu açık değil mi? Aynı şekilde sermaye sınıfının işçi sınıfını oyalama, aldatma, baskı altında tutma yöntemleri de aynı değil mi? Bir avuç asalak dünyada cenneti yaşarken milyarlarca emekçi cehennem hayatı yaşamıyor mu? Yapay temelde kutuplaşmadan, halklar arasına örülen duvarlardan nemalananlar sömürücü egemenler değil mi? O halde neden sahte ayrımlara kanıyor, yapay kutuplaşmanın esiri oluyoruz?
Dinsel, kültürel veya etnik temelli çeşitli alt kimlikler üzerinden yaratılan kutuplaşma sahtedir, yanlıştır. Milliyetçilik işçileri bölen bir tuzaktır. Gazetemizin 174. sayısındaki “Sınıflar Nasıl Siyaset Yapar?” yazımızda bu gerçeği şöyle dile getirmiştik: “Bir insan Türk ya da Kürt, Alevi veya Sünni olabilir ama bu kimlikler onun asıl toplumsal kimliğini oluşturmaz! Bir kişinin asıl toplumsal kimliğini belirleyen şey, mensubu olduğu sınıftır. Emek gücünü satan, sömürülen ve yoksulluk altında ezilen bir işçi misiniz yoksa zengin, lüks içinde yaşayan sömürücü burjuva sınıfının bir üyesi mi?” İşçiler, yapay ayrımları aşıp işçi sınıfının örgütlerinde bir araya geldikleri zaman siyaseten de tarihsel olarak da doğru tarafta durmuş olurlar!
Salgın Bitti Ama “Karantina” Sürüyor!
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- İşçi Sınıfının Ortak Mücadele Dili: GREV!
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 201. Sayı Çıktı!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
Son Eklenenler
- Siyasi iktidarın sahte enflasyon verilerine dayanarak 2025 yılı için kamu emekçilerine yaptığı yüzde 11,54 oranındaki zam, kamu emekçileri tarafından ülke genelinde protesto edildi. 13 Ocakta iş durduran KESK, Birleşik Kamu-İş, Hür-Sen, ASİM-Sen...
- Aylardır uzmanların, siyasetçilerin, patronların hatta uluslararası finans kuruluşlarının yaptığı tartışma, analiz ve hesaplamaların sonunda 2025 yılı için asgari ücret 22 bin 104 lira olarak açıklandı. Bu açıklamayı, Türkiye İşveren Sendikaları...
- Günümüzde fabrikalarda, işyerlerinde “kolay yoldan para kazanma” hayaliyle şans ve bahis oyunları oynamak gitgide yaygınlaştı. Teknolojiyle birlikte kumarhane herkesin cebine girdi. Her molada, her köşede tüm başlar cep telefonlarına eğiliyor,...
- Balıkesir Gönen’de bulunan Arıtaş Kriyojenik’te 19 Aralıkta başlayan grev 10 Ocakta anlaşmayla sonuçlandı. DİSK/Emekli-Sen 11 Ocakta Türkiye genelinde İzmir’den Trabzon’a, İstanbul’dan Denizli’ye pek çok ilde “TÜİK Verileri Kirli ve Yalan; Açlık,...
- Aralık ayında Birleşik Metal-İş sendikasının örgütlü olduğu Hitachi Energy, GE Grid Solutions, Schneider Elekrik, Arıtaş Kriyojenik ve Green Transfo fabrikalarında peşi sıra grevler başladı. Çok geçmeden de sermaye sınıfının tatlı kârlarını düşünen...
- İzmir Buca’da sendikal baskıların ve işten atma saldırısının devam ettiği Telus önünde direniş başladı. Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri ve ardından Metropol İnşaat adlı taşeron şirketler bünyesinde çalışan inşaat...
- Yeni bir yılın, 2025’in ilk günlerini yaşıyoruz. Ama işçi ve emekçilerin yüreğinde “yeni” olanın getirdiği heyecan ve umut yerine büyüyen endişeler ve kasvet var. Takvim yaprakları hariç hayatımızda değişen tek şey yaratılan ekonomik yıkımın...
- Her Aralık ayında izlediğimiz asgari ücret tiyatrosu bu yıl çok daha trajik bir şekilde sonuçlandı. Resmi enflasyonun, TÜİK’in uydurma rakamlarıyla bile yüzde 47 olduğu, ENAG’a göre yüzde 87 olduğu bir süreçte asgari ücrete sadece yüzde 30 zam...
- DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında 2024-2026 dönemi için yürütülen TİS görüşmelerinde MESS’in yüzde 40 oranında zam dayatması üzerine Schneider Elektrik’in Manisa ve Kocaeli...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde, İZENERJİ, İZELMAN, Ege Şehir Planlama, İZFAŞ şirketlerinde çalışan DİSK/Genel-İş Sendikasında örgütlü işçiler maaş, yılsonu ikramiye ve eğitim alacakları ödemelerinin geç ve eksik yapılmasını protesto etmek...
- UİD-DER’li emekçi kadınlar olarak, bir grup Polonez direnişçisi kadın kardeşimizle güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Direnişçi bir ablamız “bize hep ‘aman kurulu düzenimiz bozulmasın’ düşüncesini bellettiler” dedi. Bu söz üzerine uzunca sohbet ettik...
- Polonez işçileri 173 gün süren mücadelelerinin kazanımla sonuçlanmasının ardından fabrika önünde kurdukları direniş çadırını halaylarla, sloganlarla kaldırdılar. 7 Ocakta direniş alanında zaferlerini kutlayan işçiler, davul zurna eşliğinde halaylar...
- İktidar ve sermaye sınıfının saldırıları böylesine ağırken işçilerin birlik olamayacağını düşünmek kime yarar sağlar? Bu düşünce doğru bir akıl yürütme yöntemi olabilir mi? Karşımızdaki yıkım tablosu, işçilerin birleşmek dışında bir çıkış yolu...