Buradasınız
İngiltere: Yasayı İptal Edin, Adalet Yoksa Barış da Yok!
06.04.2021
Geçtiğimiz ay genç Sarah Everard isimli genç bir kadının bir polis tarafından kaçırılıp öldürülmesinden bu yana İngiltere’de polise, sağcı hükümete ve sisteme olan öfke giderek büyüyor. Haftalardır İngiltere’nin çeşitli kentlerinde eylemler ve yürüyüşler düzenleyen emekçiler, kadına karşı şiddete, polisin yetkilerinin arttırılmasına, siyahlara ve azınlıklara yönelik ırkçılığa ve giderek otoriterleşen hükümete karşı tepkilerini sokaklarda ve meydanlarda dile getiriyorlar. Sarah Everard cinayetinin ardından kadına şiddete karşı başlayan protestolar, polisin yetkilerini arttıran yasa tasarısına karşı ulusal düzeyde hafta sonu eylemlerine dönüşerek İngiltere’nin ve Galler’in tüm şehirlerine yayıldı. Başta kadınlar ve gençler olmak üzere öfke dolu kitleler, Covid-19 gerekçeli yasaklara rağmen tepkilerini bir araya gelerek haykırdı.
İngiltere’de polise daha fazla yetki veren, gösteri ve yürüyüş hakkına saldırı anlamına gelen, içinde birçok “güvenlik” yasasını da barındıran “Polis, Suç ve Ceza Mahkemeleri Yasa Tasarısı” parlamentodan geçirilmek istenirken, binlerce emekçi sokaklara çıkarak protestonun bir hak olduğunu dile getirdi. Kitlesel eylemlerden birinin gerçekleştiği Londra’da Hyde Park’ta toplanan binlerce kişi, parlamento binasına doğru yürüyüşe geçti. Londralı emekçiler, polise gösteri ve yürüyüşlere müdahalede yeni yetkiler veren yasayı “Kill the Bill/Yasayı Yok Edin!” diyerek protesto etti. Gençlerin, kadınların yoğun katılım gösterdiği eylemde, Black Lives Matter/Siyahların Hayatı Değerlidir hareketi, çeşitli demokratik kitle örgütleri, sendikalar ve İşçi Partisi eski lideri Jeremy Corbyn’in de aralarında olduğu İşçi Partisi milletvekilleri katıldı. Dayanışma mesajlarının okunduğu ve konuşmaların yapıldığı kürsüden birlik olma ve mücadele etme çağrıları yapılırken, kitlelerden “Kimin Sokakları? Bizim Sokaklarımız”, “Adalet Yoksa Barış da Yok”, “Yasayı Yok Edin” ve “İktidar Halka!” sloganları atıldı.
Yeni yasa tasarısıyla polisin yetkileri arttırılarak protestoların yasaklanması, protestolara katılanların tutuklanmasının önü açılmak isteniyor. Tasarıya göre izin verilen gösteri ve yürüyüşlerde çok fazla ses çıkaranlar tutuklanacak, sesin fazla olup olmadığına ise içişleri bakanlığı ve polis karar verecek. Tasarı aynı zamanda işçi grevleri gibi işletmeleri etkileyen protestoları da kapsıyor. Muhafazakâr hükümetin temel demokratik haklara saldırısı yeni değil. Haftalardır ülkenin çeşitli kentlerinde yapılan gösterilere polisin şiddetli müdahalesi ve gözaltılar, hükümetin giderek artan baskıcı ve otoriter yüzünü ortaya koyuyor. Yıllardır özellikle siyahların, Asyalı gençlerin ve diğer azınlıkların uğradığı sistematik ırkçı ve cinsiyetçi saldırılar polis tarafından görmezden geliniyor, kadına yönelik şiddet tırmanıyor, genç işsizlik oranında patlama yaşanıyor, özellikle pandemi sürecinde sağlık ve eğitim hakkına saldırılar artıyor. Tüm bunlar yaşanırken hükümet ve polis, patronlar sınıfının çıkarlarını savunmak üzere işçi sınıfına yönelik baskılarını arttırıyor. Ancak emekçiler, uzun süreli mücadelelerle kazandıkları haklarını bir yasa tasarısıyla ellerinden alınmasına izin vermeyeceklerini dile getiriyor, sokağa çıkarak haklarına sahip çıkıyorlar. Meydanları dolduran emekçiler, genç işçi ve öğrenciler, kadınlar, siyahlar ve azınlıklar demokratik haklara sahip çıkmanın yolunun bir araya gelip örgütlenmekte olduğunu görüyorlar.