Buradasınız
Ortadoğu’ya Barış,Tüm Halklara ve İnançlara Özgürlük!

Ortadoğu, tutuşmuş bir çam ormanı gibi cayır cayır yanıyor. Filistin’de, Suriye’de ve Irak’ta her gün yüzlerce insan katlediliyor. Her gün binlerce insan evini ve yaşadığı toprakları terk ederek komşu ülkelere sığınıyor ve göçmen haline geliyor. Özellikle Suriye ve Irak’ta tam bir keşmekeş hüküm sürüyor. Binlerce yıllık tarihe sahip olanları da dâhil olmak üzere onlarca kent yakılıp yıkıldı, taş üstünde taş bırakılmadı ve geçmişin tüm kültürel birikimlerine ağır bir darbe vuruldu.
Mezhepsel kışkırtmalarla Ortadoğu halkları birbirine kırdırılmak isteniyor. Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) denen gözü dönmüş örgüt Şiileri, Alevileri, Hıristiyanları, Kürtleri ve Ezidileri katlediyor; evlerini yakıyor, çoluk çocuk demeden insanları kurşuna diziyor, kafalarını kesiyor. Mezhep kavgasının alevlenmesi ve yayılması, bugüne kadar yan yana yaşayan çeşitli inançlara mensup halklara acı ve gözyaşından başka bir şey vermez, vermemektedir. Değişik inançlara mensup birçok kesimin bir arada yaşadığı Türkiye de, bu ateş çemberinin ve mezhep kavgalarının içine çekilmek istenmektedir. Özellikle AKP hükümetinin Ortadoğu’da Sünni eksen oluşturmaya dayalı dış politikası, bu tehlikeyi daha yakın hale getiriyor. Bu nedenle, Türkiye’nin işçi-emekçi kitleleri mezhepçi kışkırtmalara karşı çok uyanık olmalıdırlar.
Elbette Ortadoğu’yu bir cehenneme dönüştüren şey, başta ABD olmak üzere emperyalist ülkelerin açgözlü saldırganlıklarıdır. Enerji yataklarını ele geçirmek ve kendi istediği doğrultuda bir Ortadoğu şekillendirmek isteyen ABD emperyalizmi, 2003’te başlattığı savaş ve işgalle Irak’ta korkunç bir yıkıma neden oldu. Yaklaşık 2 milyon insan savaş veya savaşın yol açtığı diğer nedenlerle öldü. Çok daha fazlası yaralanırken, yüz binlerce insan evini terk etmek zorunda kaldı. ABD işgalinden sonra Irak’ta egemenler iktidar kavgasına tutuştular ve bu kavgalarını mezhep kılıfıyla örtmeye çalıştılar. Şii egemenler, Sünni egemenleri iktidardan dışladılar ve bu kavga her gün patlatılan bombalarla ve onlarca insanın öldürülmesiyle sürüp gitti, gidiyor. Son birkaç aydır IŞİD denen örgütün devreye girmesiyle Irak’taki iç savaş çok daha yaygınlaşmış ve açık bir şekilde mezhepçi bir hal almıştır.
Irak’tan sonra Suriye de büyük bir yıkıma sürüklendi. Suriye’de başlayan halk isyanının amacı Esad diktatörlüğünü yıkmaktı. Ancak Türkiye, Suudi Arabistan, Fransa ve ABD gibi ülkeler Suriye’deki burjuva muhalefeti silahlandırarak halk hareketinin yerine geçirdiler. Suriye’de korkunç bir iç savaş başladı. Şu ana değin yüz binden fazla insan ölmüş ve dört milyon insan da evini ve yurdunu terk etmiş durumda. Suriye’nin bu hale gelmesinde AKP hükümetinin vebali çok büyüktür. Suriye’de iç savaş başladığında Başbakan Erdoğan, birkaç aya kalmaz Şam’daki Emevi Camii’nde namaz kılacaklarını açıklamıştı. Böylece AKP, Türkiye’nin Ortadoğu’da ne kadar güçlü olduğunu ispat ederek bu bölgede söz sahibi olacak ve sermayeye yeni yatırım alanları açılmış olacaktı. AKP’nin Suriye’ye dönük politikasıyla ABD’nin Irak’a dönük politikası arasında hiçbir fark yoktur, ikisinin de özü aynıdır. AKP, bu emperyalist ve saldırgan politikasını “Büyük Türkiye”, “Ortadoğu’da söz sahibi, mazlumların koruyucusu Türkiye” yalanlarıyla emekçi kitlelere şirin göstermeye çalışıyor.
Suriye’de iç savaş genişledikçe göçmenlerin sayısı da arttı. Bugün Türkiye’de 1 milyon 200 bin civarında Suriyeli göçmen var. Bunların sayısının bu yılın sonuna kadar 1,5 milyona çıkması bekleniyor. Göçmenlerin 220 bini sınırdaki kamplarda yaşarken, yaklaşık bir milyonu sınırdaki kentler başta olmak üzere Türkiye’nin büyük kentlerine dağılmış durumda. Evlerinin, işlerinin ve paralarının olmaması, dil bilmemeleri, kentleri ve toplumu tanımamaları göçmenleri korkunç bir çaresizliğe itmektedir. Çaresiz kalan göçmenler, açgözlü patronların dayattığı düşük ücretleri kabul ediyor, “it bağlasan durmaz” sözünü hatırlatan evlere yüksek kiralar ödemeye mecbur bırakılıyorlar.
Son günlerde, Türkiye’nin birçok kentinde Suriyeli göçmenlere karşı protesto gösterileri düzenleniyor. Suriyeli göçmenlerin ücretleri düşürdüğü, ev kiralarını yükselttiği söylenerek tepki gösterilmektedir. Ancak bu tepkiler haksızdır ve asıl hedeften uzaktır. Çünkü işçi-emekçilerin tepki göstermesi gerekenler göçmenler değil, onların çaresizliğini sömüren aşağılık patronlar sınıfıdır. Göçmenleri suçlayan her işçi, şu soruyu kendisine sormalıdır: Hangi emekçi yerini yurdunu terk ederek aşağılayıcı yaşam koşullarına, düşük ücretlere ve uzun iş saatlerine katlanmak ister?
Biz işçiler asıl suçlunun göçmenler değil, işsizliği, düşük ücretleri, krizleri ve savaşları üreten kapitalist sistem olduğunu görmek zorundayız. Büyük resme bakmalıyız. Ortadoğu’da pazar ve yatırım alanları üzerinde kanlı bir savaş sürüp gidiyor. Üstelik bu savaş mezhepsel bir boyut da kazanmış durumda. AKP hükümeti de Türkiye’yi bu savaşa sürüklüyor. Eğer kafayı göçmenlere takar düşük ücretlerin ve işsizliğin sorumlusu olarak onları görürsek yanlış yapmış olur, patronların ekmeğine yağ süreriz.
Savaştan dolayı Ortadoğu’da milyonlarca insan göçmen haline gelmiş durumda ve önümüzdeki dönemde bu daha da artacak. Aslında bölgenin işçileri göçmenlik şeklinde iç içe geçmiş oluyor. O halde çözümü de bölgesel düzeyde aramak zorundayız. Ortadoğu’daki savaşı ve mezhep kavgalarını ancak ve ancak örgütlü işçilerin mücadelesi durdurabilir. Eğer işçiler tüm bölgede örgütlenip kardeşlik temelinde bir araya gelebilirse, egemenleri iktidardan indirip savaşa da son verebilirler. Ortadoğu’daki tüm ülkelerin işçileri, artık yeter diyerek iktidarı ele almak için örgütlenmelidirler. İşçilerin iktidarı kurulduğunda, ezilen Filistin ve Kürt halkı başta olmak üzere tüm halklar özgürlüklerine kavuşacaktır. Tüm mezhepler ve inançlara özgürlük sağlanacak, her kesim kendi inancını özgürce yaşayabilecektir. Tüm bölgede barış ve kardeşlik egemen olacaktır. Tüm bunları hayata geçirecek bir işçi iktidarının kurulmasında Türkiye işçi sınıfının çok büyük bir rolü vardır. Bu nedenle, bölgenin en kalabalık ve en gelişmiş işçi sınıfı olan Türkiye işçi sınıfı, asıl suçlunun kapitalist sistem olduğunu bilerek tüm göçmenlere sahip çıkmalı ve Ortadoğu’da bir işçi iktidarı için kavga vermelidir.
İşçilerin Sordukları/27
Mersin’de Parkomat İşçileri Direnişte
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
Son Eklenenler
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....