Buradasınız
“Parmak Ayrılığı Değil, Yumruk Kardeşliği!”
Gebze’den metal işçisi bir kadın
İşçi sınıfının mücadelesinin seyri düz bir çizgi gibi değildir. Bazen geriye çekilir bazen de ileriye atılır, zikzaklarla doludur. Keder de sevinç de, toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan emekçileri bir araya getiren, zorluklara karşı direnç gücü veren, amaçları uğrunda birbirine kenetleyen bir güce sahiptir. Bu gücü, dünyanın pek çok bölgesinde bir araya gelen işçilerin, emekçilerin yükselttiği mücadelelerde görebiliriz. Derinleşen krizle birlikte sorunlar da artıyor. Bu nedenle emekçilerin yaşamı her geçen gün daha da zorlaşıyor. Bu sorunlar karşısında taleplerini, sloganlarını ve mücadelelerini ortaklaştıran emekçiler yaşadıkları sorunlardan kurtulmanın yollarını arıyorlar. Bu olumlu gelişmelerle birlikte daha kararlı, daha dinamik bir hava esiyor.
Yaşadığımız topraklarda da bunun yansımasını görüyoruz. MESS sözleşmesi kapsamında çeşitli fabrikalardaki metal işçilerinin talepleri ortaklaşmış durumda. Aynı işkolunda, farklı fabrikalarda çalışan işçilerin talepleri aynı. Çünkü yaşam biçimleri ve yaşadıkları sorunlar aynı. Birliktelik duygusunun gelişmesiyle, fabrikalarda konuşulan konular, işçilerin ruh halleri ve mücadele yöntemleri de benzerlik gösteriyor. Bu olumlu gelişmeler, egemenlerin yıllardır zihinlerimize kazıdıkları ayrışmayı bir nebze olsun geriye atıyor. Özümüz işçi olmaksa, hangi sektörde çalıştığımız bizi ayrıştırmaya yeter mi? Biz işçiler, emeği ile geçinen insanlar değil miyiz? Mesela, açıklanan asgari ücret metal işçilerini ilgilendirdiği gibi, petrokimya sektöründeki işçileri de ilgilendirmiyor mu? Doğru noktalardan bakarsak eğer, bizleri ayrıştırmak isteyenlerin gösterdiklerine değil gerçeğe odaklanırız.
Nasıl ilerlediğimiz kadar nasıl geriye savrulduğumuz da öğreticidir. 2015 yılında metal işçilerinin başlattığı mücadeleyi hatırlayalım. Adına metal fırtına denilen, bir dizi grevi ve direnişi sahneye koyan bu hareket nasıl sönümlenmişti? Hafızalarımızı bir yoklayalım. Pek çok yan faktörle birlikte, asıl olarak işçilerin yeterince örgütlü ve hazırlıklı olmayışı patronlar karşısında geri adım atmalarına neden olmuştu. Ya da bir dönem önceki MESS sözleşmesini hatırlayalım. Tam grev kararı alınmıştı ki, hükümet grevi yasaklayan bir genelge yayımladı. Başta sendikalar olmak üzere, yine işçilerin örgütlülüğündeki temel dayanakların ve sınıf bilincinin noksanlığı nedeniyle güçlü bir tepki verilememiş ve dayatılan sözleşme zoraki kabul görmüştü. Çeşitli sektörlerde çalışan işçilerin direnişlerini, grevlerini hatırlayalım. Kimisi maddi nedenlerle kimisi de dayanışma ağlarının güçlendirilememesi nedeniyle geri çekilmek zorunda kalmıştı.
Bugün baktığımızda da işçi sınıfı olarak sorunlarımızın katmerlenerek arttığını görüyoruz. Yine farklı işkollarındaki toplu iş sözleşmeleri gündemde. Hükümet ve patronlar daha önce OHAL’i bahane ediyordu, şimdi de krizi bahane ederek taleplerimizi görmezden geliyorlar. Hatta kazanılmış haklarımızı elimizden almaya çalışıyorlar. Sendikalaşan, greve çıkan işçileri baskılarla engellemeye çalışıyorlar. Peki, bu durumda biz işçiler nasıl tepki vermeliyiz? Biz üreten, alın teri dökenler üzerinden dönüyor ülkelerin ekonomileri. En ağır vergileri ödeyen, krizlerin yükünü sırtlayan biz işçileriz. Hangi işkolunda olursak olalım bir elin parmakları gibiyiz.
Sakarya’da sendikalaşma mücadelesi veren Saica Pack direnişçisi bir işçinin dediği gibi, “diyelim ki, farklı yerlerde, sektörlerde direnişler var. Her birini bir elin parmağı gibi düşünelim. Eğer tek tek direnirsek, patronların o parmakları, yani tek tek direnişleri kırması kolay olur. Ama yumruk olduğunuzda, yumruk kırılmaz. Bu nedenle parmak ayrılığı değil, yumruk kardeşliği!” Ayrışmak yerine, tek tek parmaklar olarak mücadele vermek yerine, o parmakları birleştirip güçlü bir yumruk olmak ve bu güçlü yumruğu patronların sömürü çarkına indirmek bizleri kurtuluşa götürecek. Biz işçilerin patronlar karşısında örgütlenip tek yumruk olarak mücadele vermekten başka kurtuluşumuz olamaz. O yüzden evvela “parmak ayrılığı değil, yumruk kardeşliği” diyerek başlayalım işe. Yapay ayrımları bir kenara bırakıp örgütlülüğümüzü güçlendirirsek, grevlerle, direnişlerle dayanışmayı yükseltirsek, geçmişimizden gerekli dersleri çıkarıp sınıf bilinci kazanabilirsek daha güzel bir geleceği birlikte kurabiliriz.
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
- “Geçmiş Olsun” Yerine “Rapor Almayın”
Son Eklenenler
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...
- İşçi Dayanışması’yla tanışmış işçi kardeşlerimiz, gazetemizin kendilerinde yarattığı değişimi çok iyi bilir. UİD-DER ile yolları kesişen her işçi kardeşimizin zihni açılır, doğru bir ifadeyle dünyaya ve her şeye sanki üç boyutlu bir gözlükle bakar...
- Bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiyiz. İşyerinde arkadaşlarımın ağzından sürekli şu sözler dökülüyor: “Ya biz bu dünyaya çalışmak için mi geldik? Evde iş, fabrikada iş… Sürekli bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Neden bu kadar çok...
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...