Buradasınız
Patronlar mı Değişti, Yoksa İşçiler mi?
Esenyurt’tan bir emekçi
Açgözlü sermaye sınıfı ve siyasi iktidar adeta domuz topu gibi bir olmuş, dört bir yandan sarmışlar etrafımızı, nefes aldırmıyorlar. İktidar sahipleri kendi itibarlarından, şatafatlı yaşamlarından ödün vermiyor ama ekonomik krizin faturasını bizlere çıkarıyorlar. Bizler işsizlik, yoksulluk, açlık içinde debelenip dururken ekonomi şaha kalktı diyorlar. Emekçilerin sellerde, yangınlarda yitip giden hayatlarını görmezden geliyorlar. Onları satacakları evlerle, bu evleri almak için bankalardan alacakları faizli kredilerle teselli ediyorlar. Ülkeyi kendileri için adeta dikensiz gül bahçesine çeviren rejimden güç alan patronlar, işyerlerini orman kanunları ile yönetiyorlar. Yasaları yok sayıyorlar ancak işlerine geldiğinde, yok saydıkları yasalarla işçileri tehdit ediyor, işten atıyorlar. Ama Türkiye işçi sınıfının tarihine baktığımızda tam tersi dönemler de yaşanmış. İşçi sınıfının mücadelesinin yükselişe geçtiği dönemlerde, patronlar bavullarını toplayıp korkudan İstanbul’u terk etmiş. Fabrika işgalleriyle, grevlerle, yürüttükleri sınıf mücadelesiyle işçiler o dönem patronlara ve yönetenlere korku salmış. O dönemi yaşamış metal işçisi babamla işçilerin bugün yaşadıkları üzerine sohbetimiz esnasında şu soruyu sordum: “O zamandan bu zamana her şey nasıl tersine döndü, patronlar mı değişti yoksa işçiler mi?” Babam bir an uzaklara dalıp gitti, sonra başladı anlatmaya…
“Demirdöküm fabrikasında çalışıyorum, işyerimiz sendikalı. Amcam Bursa’ya çağırdı, ‘Almanya’ya işçi gidiyor, gel burada tanıdıklar var, evrakları elden vereceğiz, kesin gidersin’ dedi. Benim öyle bir düşüncem yok ama gençlik işte! Değişiklik olsun, bir Bursa havası alayım diye düşündüm. Fabrika müdürü emekli asker, ceberudun teki, ama bende de gençlik var. Çıktım izin istedim, yok dedi, ne izni? Perşembe, Cuma iki gün hepi topu, Nuh diyor peygamber demiyor. Ben dinlemedim, gittim Bursa’ya. Pazartesi geldim, bekçi beni fabrikaya almadı. ‘Müdürün kesin talimatı var, giremezsin’ dedi. Ben hemen sendikaya gittim, durumu anlattım. ‘Sen her sabah işe geliyormuş gibi sendikaya gel, biz hallederiz, merak etme’ dediler. Müdür yemin etmiş, ben burada olduğum sürece o adam fabrikadan içeri giremez diye. Bir hafta geçti, ben her gün sendikaya gidiyorum. Sendikadan bizim fabrikayla ilgili ilan panosuna asılması gereken kâğıtları verdiler, git bunları as diye. Fabrikada ilan panosu ile müdürün odası neredeyse karşılıklı. Ben panoya ilanları asarken müdür beni takip ediyormuş. İşimi hallettim, tam çıkarken bekçi seslendi, seni müdür çağırıyor diye. Odasına gittim ‘gel oğlum, gel’ dedi. O ceberut adam gitmiş, ‘melek’ gibi bir adam gelmişti adeta. ‘Bak oğlum, sen beni yanlış anladın, sen daha gençsin, disiplinli çalışmaya alışman lazım. Ben sana kızdım ama senin iyiliğin için, sen de gerekli dersi aldın zaten, gel yarın işbaşı yap’ dedi. Ben sendikaya döndüm, durumu anlattım. Gülmeye başladılar, ‘gerekli mesaj alınmış’ diyerek. Ben iş hayatım boyunca bir daha, sendikası olmayan bir işyerinde çalışmadım. Çünkü örgütlü işçi olmanın bilincine vardım, o da senin bir nevi sigortan oluyor. Öyle boş laflara, tehditlere pabuç bırakmıyorsun. O dönem işçiler güçlerinin farkındaydı ve sendikaları işçiler yönetiyordu. Şimdiki gibi sendika işçilerden habersiz patronla görüşecek veya bir karar alacak, akıllarından bile geçmezdi. Patronlar da bunun farkında oldukları için işçileri kızdıracak konularda çok dikkatli olurlardı. İşçilere mecburen saygı duyuyorlardı.”
O günleri yaşamış babamın anlattıkları aslında şunu gösteriyor; belirleyici olan işçi sınıfının mücadelesi ve örgütlülüğü. Patronu muma da çevirebilirsin amansız bir canavara da... Yaşanmış somut örnekler var. (Uyanıştan Başkaldırıya: Yüzbinlerin Direniş Öyküsü) 15-16 Haziran 1970’te Kocaeli’de, İstanbul’da yüzbinlerce işçi o güne kadar işçilere bir böcek kadar değer vermeyen patronların yüreğine korku salmıştı. Bugün Türkiye’nin en zengin ailelerinden biri olan Koç ailesinin misafir oldukları Dragos’ta mahsur kalan üyeleri, oradan ancak işçi tulumlarıyla çıkabilmişti. Patronlar işyerlerine giderken tanınmamak için eski püskü arabalarla gidiyorlardı. Geçmişini bilmeyen geleceğini bilemez demişler! O zamanki patronlar işçilerden korktuğu için işçilere saygı duyuyor, haklarını vermek zorunda kalıyorlardı. Yönetenlerden ve patronlardan durduk yere iyi niyet veya merhamet beklemek nafile. Onların insafına kalırsak durum ortada. Bugün işçi sınıfına yönelik saldırılara fırsat veren, işçilerin örgütlülükten ve mücadeleden geri durmasıdır. Bu çarkı bozuk adaletsiz düzeni ortadan kaldırmak için tek çıkış yolu örgütlü mücadele ve dayanışmadır. Kardeşler! Bizden çalınanların, yitip gidenlerin hesabını sormak için, mücadele geleneğini geleceğe taşımak için, gelecek kuşaklara daha iyi bir dünya bırakmak için kol kola, omuz omuza mücadele saflarına!
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
- “Geçmiş Olsun” Yerine “Rapor Almayın”
Son Eklenenler
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...
- İşçi Dayanışması’yla tanışmış işçi kardeşlerimiz, gazetemizin kendilerinde yarattığı değişimi çok iyi bilir. UİD-DER ile yolları kesişen her işçi kardeşimizin zihni açılır, doğru bir ifadeyle dünyaya ve her şeye sanki üç boyutlu bir gözlükle bakar...
- Bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiyiz. İşyerinde arkadaşlarımın ağzından sürekli şu sözler dökülüyor: “Ya biz bu dünyaya çalışmak için mi geldik? Evde iş, fabrikada iş… Sürekli bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Neden bu kadar çok...
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...