Buradasınız
Pek “Hayırsever” bir Yavuz Hırsız Hikâyesi
İstanbul’dan bir işçi

Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg, Microsoft’un sahibi Bill Gates, dünyanın en iyi yatırımcısı olarak tanınan Warren Buffet, dünyanın en zengini Jeff Bezos… Saydığımız isimler bir yandan zenginlikleriyle öte yandan “hayırseverlikleriyle” anılıyor. İklim değişikliğine, yoksulluğa, açlıktan ölen çocuklara ilişkin verdikleri demeçler kimilerinin gözlerini yaşartıyor. Milyon dolarlık bağışları nedeniyle bu insanların dünyadaki adaletsizliğe savaş açtığı düşünülebilir. İşin aslı elbette öyle değil. Şimdi gelin hayırseverliğin adeta kitabını yazmış bir kapitalistin, Andrew Carnegie’nin yaşamı ile yaşattıkları üzerinden “hayırsever” kapitalistlerin dünyasına kısa bir yolculuk yapalım.
Carnegie’nin 19. yüzyıl Amerika’sında demiryolu, petrol ve telgraf şirketleri vardı, ancak ona asıl zenginliği demir-çelik fabrikaları getirdi. Zenginleştikçe zenginleşti Carnegie, fabrikaları Amerika’nın dört bir yanına yayıldı. Kurduğu şirket nihayetinde Amerika’nın çelik tekeli oldu, Carnegie de John D. Rockefeller’ın ardından dünyanın en zengin ikinci kişisi… Evet, ölmeden önce servetinin büyük çoğunluğunu bağışladı Carnegie, dünyanın en büyük kütüphanelerini kurdu. Böylelikle adını hem dünyanın en zenginlerinden biri, hem de en hayırseveri olarak tarihe yazdırdı. Burjuvazinin tarihine adını böyle yazdırmıştır Andrew Carnegie… Peki, sınıfımızın tarihine? Bunu anlamak için 1800’lü yılların sonuna, Amerika’nın Pensilvanya eyaletinin küçük bir kasabası olan Homestead’a gidelim.
Bu küçük kasabada ülkenin en büyük çelik fabrikası vardı: Homestead Steel Works! Kasabada yaşayan on bin insanın yaklaşık dört bini bu çelik fabrikasında işçilik yapıyordu. Aileleri hesaba kattığımızda kasabanın tamamının hayatı bu çelik fabrikasına bağlıydı. Fabrika patronu adeta bir kasaba dolusu insanı sömürüyordu ve koşullar cehennemi aratmıyordu. Ağır koşullar altında çalışan işçiler nihayet örgütlendiler. Demir-Çelik İşçileri Birliği sendikasında birleşen işçiler; toplu sözleşmeler yapıyor, grevler gerçekleştiriyorlardı. Yıl 1892’ye geldiğinde fabrikanın patronları, düşen çelik fiyatlarını bahane göstererek ücretlerde yüzde 15’lik kesinti yapmaya karar verdiler fakat sendikaları ile birlikte işçiler bu karara itiraz ettiler. Patronlar işçileri yıldırmak için fabrikayı kapattılar! Üç kuruş ücretten başka bir geliri olmayan işçilerin eninde sonunda pes edeceğini, işe dönebilmek için kesintiyi kabul edeceğini düşünüyorlardı. Ama yanıldılar! Dayanışma komiteleri kuran işçiler, tüm kasabayı bir mücadele alanına dönüştürdüler.
Patronlar ise başka bir yol aramaya koyuldular ve Pinkerton Ulusal Dedektiflik Bürosuna başvurdular. Pinkerton, ABD’de o dönem birçok grev ve mücadeleyi kırmak için çeşitli faaliyetler gerçekleştiren paralı çetelerden yalnızca biriydi. Bu çeteler kimi zaman işçilerin arasına sızıp birliklerini bozuyor kimi zaman ise silah kuşanarak işçileri tehdit ediyor, öncü işçilere suikast düzenliyordu.
Fabrika patronunun tuttuğu Pinkerton ajanları sözde çelik fabrikasında çalışmak üzere kasabaya geldiler. Ancak işçiler hazırlıklıydı. Kasabanın etrafında nöbet tutuyorlardı, grevin kırılmasına izin vermemeye kararlıydılar. Sermayenin tetikçileri silaha sarıldı. Açılan ateş sonucu dokuz işçi hayatını kaybetti, onlarcası yaralandı. Fakat işçilerin kararlı ve onurlu duruşu karşısında grev kırıcı çete püskürtüldü. Çelik işçilerinin bu destansı mücadelesi tarihe Homestead Savaşı olarak geçti.
Tahmin ettiğiniz gibi bu fabrikanın sahibi daha sonra “hayırseverliği” ile ün yapacak olan Carnegie’ydi. Varsın şimdi ona “tüm servetini, yoksullara dağıtmak için biriktiren hayırsever” desinler. O ve onun gibiler, sömürü düzeni kapitalizmi ayakta tutmak için bu “hayırsever” pozlarına giriyorlar. İşçileri iliklerine kadar sömürüp sonra yoksulların tepkisini bastırmak için ihsan dağıtmaya “hayırseverlik” diyorlar.
Bugün de hayırseverlik pozları kesenler bizzat yaşanan acıların sorumlusu değil mi? İnsanlığı açlığa, sefalete sürükleyenler, savaş çıkarıp birbirine kırdıranlar kalkmış hayırsever pozu kesiyor! Doğaya ve insanlığa verdikleri zararları gözlerden gizlemek, geçmişte ve hâlihazırda yaptıkları suçları aklamak için yapıyorlar bunu. Hayırsever kostümüne bürünüp işçileri sömürmekten geri durmuyorlar. Tatlı kârları devam etsin istiyorlar. Hırsızlar, yavuz hırsızlar! Ne yaparlarsa yapsınlar ilelebet bastıramayacaklar dünyanın gerçek sahibi işçi sınıfının mücadelesini… Elbet sorulacak hem dünün, hem bugünün hesabı…
Genç İşçi Xu Linzi
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
Son Eklenenler
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....
- Ruhunda özgür bir dünyanın umudunu taşıyan, yüreği bencil çıkarlarla değil, toplumsal kurtuluş özlemiyle çarpan sevgili büyüklerimiz ve değerli genç arkadaşlarımız, merhaba!
- Rejimin 19 Martta başlattığı saldırı dalgasına karşı başlayan protestolarda öğrenci gençler kitlesel katılımıyla dikkati çekmişti. Günlerce süren eylemlerde, polis barikatlarına, polisin şiddetli müdahalesine rağmen alanları terk etmeyen yüzlerce...
- Çünkü büyük kapitalist ülkeler, milyonlarca emekçinin vergileriyle oluşan bütçeleri sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçlara değil daha fazla silahlanmaya akıtıyorlar. Baskıcı ve otoriter uygulamaları arttırıyor, demokratik hak ve özgürlükleri...