Kara kara perdeler çekmişler gözlerimize ve kulaklarımız onların fısıldayışlarından başka bir şey duymaz olmuş. Oysa haykırıyor acılar içinde kıvranan insanlık “çek çıkar dünyayı bu pis bataklıktan, çiçeklerle beze” diye.
Bundan iki yıl önce tanıştım UİD-DER’le, önce kara perdeler yırtıldı, sonra kulakları sağır eden haykırışları duydum. Dünyada bunca acı, bunca ölüm, bunca zulüm var. Açlıktan, sefaletten yitip giden hayatlar, savaşlarda bombalarla paramparça edilmiş, o savaşlardan kaçarken denizlerde boğulup kıyılara vuran çocukların küçücük ama kaldırılamaz ağırlıktaki bedenleri var. Köle gibi alınıp satılan, iliğine kadar sömürülen, dövülen, öldürülen kuytulara atılmış kadınların bedenleri, çocuğuna yetememenin öfkesiyle canına kıyan babaların, cephelere hiç de kendisinin olmayan savaşlarda ölüme gönderilen gencecik insanların bedenleri… Öte yanda umut var. İnsanca yaşamaya, sömürüsüz acısız adil bir yaşama dair umutlar. Ve bu güzel dünyaya giden yolun taşlarını döşeyen parlak fikirler var.
Dünyadaki bu çürümüşlüğü, acıyı, zulmü görmek yetmiyor elbette, bütün bunları değiştirmek için bir şeyler yapmalı. Dünyanın bütün sömürülenleri, işçileri, emekçileri hep beraber bu zalim düzene karşı o parlak fikirlerin ışığıyla mücadeleye atılmalıyız. Elimizden sökülüp alınmış insanlığımızı kazanmanın yolu mücadeleden geçiyor.
Bana tüm bunları gösteren UİD-DER, bu sene kuruluşunun 10. yıldönümünü kutluyor. Bizlere düşen UİD-DER’in yıllardır büyük azimle, fedakârlıkla ve disiplinle yürüttüğü bu mücadeleye omuz vermektir. Umudumuzu büyütüp, bilincimizi berraklaştırarak o güzel ve yaşanılası dünyaya kavuşmak için canla başla çalışalım.
Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!