
İşsizlik fonunun esas işlevi, işsiz kalan işçilere iş bulana kadar ekonomik destek sağlamaktır. Ne var ki işsizlik fonunun nasıl kullanıldığına baktığımızda işsizlik ödeneği dışındaki tüm kalemlerin doğrudan ya da dolaylı olarak patronlar için kullanıldığını görüyoruz. Fonun işsizlik ödeneğine harcanan kısmı ise diğer kalemlerin yanında çok düşük kalıyor. TÜİK, Haziran 2023’teki işsiz sayısını 3 milyon 337 bin olarak açıkladı. Buna karşılık İŞKUR’un verilerine göre Haziran ayında işsizlik ödeneğinden yalnızca 334 bin 627 kişi yararlandı. Yani işsiz olan her 10 kişiden 9’u işsizlik maaşından faydalanamadı. Çünkü işsizlik ödeneği alabilmek için İŞKUR’un belirlediği kriterlere uymak gerekiyor. Bu kriterlere göre işçi son 4 ay kesintisiz çalışmış olacak, kendi isteğiyle işten çıkmayacak, son 3 yılda 600 prim günü ödemiş olacak!
İşsizlik fonu patronların arpalığı haline gelmiş durumda. 2022 yılında “teşvik ve destek ödemeleri” adı altında patronlara aktarılan miktar 28,5 milyar lirayken işsizlik ödeneği ödemeleri yalnızca 12 milyar lira olmuştu. Bu yılın ilk 7 ayında ise patronlara yapılan ödeme 22,5 milyar lira, buna karşılık işsizlik ödeneği ödemeleri yaklaşık 11,5 milyar lira oldu. Ancak fondan patronlara aktarılan miktar sadece teşvik ve desteklerle sınırlı değil. Örneğin aktif işgücü programları ve işbaşı eğitim programlarına yapılan ödemelerdeki artış dikkat çekici… İŞKUR verilerine göre bu programlar için 2021 yılında toplam 7,3 milyar lira, 2022 yılında 13,7 milyar lira ödeme yapılmış. 2023 yılının ilk 7 ayında ise bu rakam daha da katlanarak 26,8 milyar liraya çıkmış! Güya “istihdamın korunmasına ve arttırılmasına, işsizlerin mesleki niteliklerinin geliştirilmesine, işsizliğin azaltılmasına” yönelik düzenlenen bu programlar gerçekte işçiler için kölelik, patronlar için bedava işgücü anlamına geliyor. İŞKUR aracılığıyla kursiyer olarak işyerlerine gönderilen işçiler işin niteliğine göre 3 ile 9 ay arasında değişen sürelerde bir anlamda “bedavaya” çalıştırılıyorlar. Kursiyer olarak göründükleri için emeklilik primleri yatırılmıyor, “cep harçlığı” adı altında işsizlik fonundan günlük ödeme yapılıyor. Bu işçilerin yaptığı işin işe alınan herhangi bir işçiden hiçbir farkı olmadığı halde patronların cebinden tek kuruş çıkmıyor! Bu yolla işçileri katmerli sömürmenin ne kadar yaygınlaştığının kanıtı ise işsizlik fonundan buraya ayrılan payın her yıl katlanarak artması… Görüldüğü üzere, işsiz kalan işçilerden çok fondan işverenler faydalanıyor!
İşçi sınıfı örgütsüzse kanunları egemenler istedikleri gibi yazar. İşsizlik Sigortası Kanunu’na göre “Fonun bir önceki yıl prim gelirlerinin % 30’u; işgücünün istihdam edilebilirliğini arttırmak, çalışanların vasıflarını yükselterek işsizlik riskini azaltmak ve teknolojik gelişmeler nedeniyle işsiz kalması beklenenlerin başka alanlara yönlendirilmesini sağlamak, istihdamı artırıcı ve koruyucu tedbirler almak ve uygulamak, işe yerleştirme ve danışmanlık hizmetleri temin etmek, işgücü piyasası araştırma ve planlama çalışmaları yapmak ve Fondan ödenmek üzere vize edilmiş sözleşmeli personel pozisyonlarında çalışanlar ile bunlardan ilgili mevzuatına göre Kurum kadrolarına atanan ve Kurumda çalışmaya devam eden personelin mali ve sosyal haklarına ilişkin ödemeleri gerçekleştirmek amacıyla kullanılabilir. Bu oranı % 50’ye kadar çıkarmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.” İşte geçtiğimiz yıl yüzde 30 olan bu oran 28 Temmuzda Cumhurbaşkanı kararıyla yüzde 50’ye çıkarıldı. Böylece fonun daha büyük bir kısmının patronların hizmetine sunulmasının önü açıldı. Son dönemde şirketler korkunç kârlılık oranları açıklıyor olmalarına rağmen ihale, teşvik, vergi affı, yatırım desteği vb. yollarla akıtılan kaynaklar yetmezmiş gibi işsizlik fonundaki yağma da arttırıldı.
Seçimlerden sonra işçi ve emekçilerin alım gücünü düşüren politikalar iktidar tarafından birer birer hayata geçirildi. İşçiler açlık sınırının altında ücret alıyor, çay simitle beslenseler bile asgari ücret yetmiyor. Düşük ücretler ve çalışma koşullarının ağırlaşması sorununa bir de işsizlik sorunu ekleniyor. Ekonominin daha da kötüye gideceği önümüzdeki dönemde işsizliğin de artacağı aşikârdır. İşsizlik fonu tam da böyle dönemlerde gerekir. İşsizlik maaşı işsiz kalmış emekçi için yeni bir iş buluncaya kadar can suyu, çoluk çocuğunun boğazından geçecek lokma, rızık demektir. İşte en çok ihtiyaç duyulabilecek zamanda daha fazla işsizin fondan yararlanabilmesi için düzenleme yapılması gerekirken tam tersi yapılarak patronların işgücü maliyetini azaltacak uygulamalara ayrılan miktar arttırılmıştır.
Desteğe ihtiyacı olana değil de yiyip yiyip semirene yardım etmek, aç olanın lokmasını alıp tok olana peşkeş çekmek sınıfsal bir tutumdur. Yaşanan süreç apaçık gösteriyor ki, siyasi iktidar işçi ve emekçilerden değil patronlardan yanadır! Haklarına sahip çıkmak, geleceğini güvence altına alabilmek için işçilerin örgütlenmesi, işçi sınıfı olarak bir araya gelmesi, saldırılara hep birlikte karşı koyması zaruri bir hal almıştır.