
Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
Çayırhan Termik Santrali ve Maden İşletmesi 7 Martta Akçadağ Grup’a ait Akçadağ İnşaat Enerji Madencilik Anonim Şirketine satılmıştı. İşçiler bu satışa karşı aylarca mücadele vermişti. İşçiler kendilerini madene kapatmış, santral önünde oturma eylemi yapmışlardı. Ankara’ya yürüyüş düzenleyerek özelleştirme idaresi önünde basın açıklaması gerçekleştirmişlerdi.
Santralin işletme hakkı 2000 yılında Ciner grubuna ait Park Termik AŞ’ye devredilmiş, işletme hakkının 2020 yılında sona ermesinin ardından santral yeniden kamu işletmesi olmuştu. Park Termik AŞ döneminde de santralde çalışan işçiler, bu süreçte iş güvenliği önlemlerinin yeterince alınmadığını, işçi sayısının azaltıldığını, dolayısıyla iş yükünün arttığını hatırlatarak tekrar özelleştirilmesi durumunda benzer sorunlar yaşayacaklarını, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusundaki olumsuzlukların iş kazalarına ve iş cinayetlerine sebep olabileceğini söylemişlerdi. Ne var ki sermayeyi ihya etmeye kararlı siyasi iktidar, işçilerin uyarılarına ve taleplerine kulak tıkayarak 7 Martta işletmenin satışını gerçekleştirdi. Henüz işletmenin devri tam olarak gerçekleşmediği halde özelleştirmenin olumsuz sonuçları şimdiden kendini gösteriyor.
İSİG Meclisi’nin raporuna göre Mart ayında en az 145 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Böylece 2025 yılının ilk üç ayında iş cinayeti sayısı en az 447 oldu. Sermaye ve siyasi iktidar, meydana gelen onlarca maden faciasına ve bu facialarda yüzlerce işçi ölmesine rağmen aynı vurdumduymazlığı sürdürüyor. Her zaman sermayenin çıkarları öne alınıyor. Madenlerde, fabrikalarda, inşaatlarda iş güvenliği önlemleri alınmıyor, patronların üretim baskısı, kâr hırsı nedeniyle patlamalar, yangınlar, göçükler meydana geliyor, iş cinayetlerinde işçiler ölüyor. Ama ne patronlar ne de sorumluluğu olan kamu görevlileri hak ettikleri cezaları alıyor. Göstermelik olarak verilen cezalar adeta ödül mahiyetinde oluyor.
Geçtiğimiz günlerde Amasra madenci katliamı davası sonuçlanmış ve ölen işçilerin aileleri sanıkların “olası kastla” cezalandırılmasını talep etmesine rağmen mahkeme “bilinçli taksir” üzerinden ceza vermişti. 43 işçinin hayatına karşılık verilen en yüksek ceza 17 yıl olmuştu. 301 işçinin öldüğü Soma madenci katliamının davasında patron Can Gürkan’a her bir işçi için sadece 8 gün ceza verilmişti.
Siyasi iktidarın alametifarikası haline gelen özelleştirmelerin, denetimsizlik ve cezasızlığın sonucunda iş kazalarının sayısı artıyor, işçilerin canı hiçe sayılıyor. Her işçi katliamın ardından tekrar ve tekrar kanıtlandığı üzere işçi sağlığı ve güvenliği konusu işçilerin örgütlü olmasıyla, üretim alanlarında söz ve yetki hakkına sahip olmasıyla mümkün olabilir. Örgütlü olmak işçiler için yaşamsal bir meseledir.