
Ne acıdır, barış sözcüğü ağzımızdan çıkar çıkmaz yüreğimizde savaşın gölgesi belirir. Gözlerimiz dolar, sesimiz titrer, mahzunlaşırız çocuklar gibi. Oysa ne güzeldir kim bilir ağzımızdan taşan gülücüklerle, yüreğimizden kopan kardeşlik türküleriyle, dünyanın her yerinde, hep beraber barış içinde yaşamak ve yaşamımızın her alanında özgürlüğü, kardeşliği hissedebilmek.
Ne yazık ki kapitalist sistem altında insanlık savaşa, açlığa, yoksulluğa, göçe ve her türlü acıya maruz bırakılıyor. Emperyalist güçlerin etki alanlarını genişletmek için harladıkları ateş, bugün tüm dünyayı kasıp kavuruyor. Üstelik bugünkü savaşlar, ekonomik, siyasal, sosyal, ekolojik ve pek çok açıdan tüm dünya emekçilerini etkiliyor. Savaş, üzerine bombalar yağan kentlerin dışında da ağır sonuçlar, acı tablolar yaratıyor. Bu anlamıyla kapitalizm altında savaşın etkilerinden kaçmanın bir yolu yok. Emekçi kadınların da bu tablo karşısında durup başlarını başka yöne çevirme şansları yok. Ne yana dönseler yangın yeri, acı ve gözyaşı var. Bu nedenle barış için mücadelede önde olmak emekçi kadınlar için bir zorunluluktur.
Kapitalist sistem üretimi küreselleştirmişken, kaderimizi ortaklaştırmışken biz işçi ve emekçi kadınlar neden sadece acılarda birleşelim? Tüm bu acılardan kurtulmanın, hep birlikte sesimizi yükseltmenin bir yolu yok mudur? Elbette var! Bugün dünyanın pek çok ülkesinde emekçi kadınlar sendikalarıyla, partileriyle, dernekleriyle, örgütleriyle alanlara çıkıyor ve hep birlikte “emperyalist savaşlara hayır” diyorlar. Savaşlarda zarar görmüş, yaşamları parçalanmış işçi ve emekçi kardeşlerine dayanışma eli uzatıyorlar. Tablo bir yanıyla çok karanlık ama diğer yanıyla mücadelenin varlığı umut veriyor insana. En güncel örnek bugün için; Filistin halkının İsrail tarafından uzun yıllardır maruz bırakıldığı zulme karşı, dünyanın pek çok ülkesinden işçi ve emekçilerin ısrarlı, güçlü protestoları ve eylemleridir. Bu eylem ve protestolarda emekçi kadınlar en ön saflarda yer almaktan geri durmuyorlar. Genç, yaşlı, işçi, öğrenci yüz binlercesi alanlarda. Yanlarında çocukları, ellerinde savaş karşıtı dövizleri ve havada sıkılı yumruklarıyla bizlere çok şey anlatıyorlar. Asıl ve en büyük yıkımın örgütsüzlük olduğunu hatırlatıyorlar. Ancak örgütlü olunduğunda söyleyecek sözümüzün, haykıracak nefesimizin olacağını gösteriyorlar.
Bundan tam 50 yıl önce, İlerici Kadınlar Derneği’nin (İKD) çıkardığı aylık Kadının Sesi dergisinin Eylül sayısının başyazısında şöyle yazıyor: “Sömürüsüz ve savaşsız bir dünya emekçi kadınların çocuklarına bırakacakları en değerli mirastır.” Biz de bugün aynı sözleri haykırıyoruz. Bu karanlık tabloya bir güneş çizmek ve karanlığı aydınlatarak çocuklarımıza savaşsız, sömürüsüz, halkların kardeşçe yaşayacağı bir dünya bırakmak istiyorsak emekçi kadınlar olarak hayatın her alanında örgütlü olmak zorundayız. Sınıfımızın safında yer almak ve kapitalist sistemin yıkılması için var gücümüzle mücadele etmek zorundayız. Dünyadaki tüm emekçi kadınların asıl ve en önemli savaşı budur!