Van Belediyesi kayyım yönetiminin işten atma saldırısı protesto edildi
Van Büyükşehir Belediyesi kayyım yönetiminin, Genel-İş Sendikasında örgütlü 7’si engelli 223 işçiyi işten atması, 30 Temmuzda kitlesel bir yürüyüşle protesto edildi. “Kayyum ve Zulmü Gidecek! Biz İşimizi Geri Alacağız!” pankartının açıldığı yürüyüşte “Kayyım Talandır, Direniş Yaşamdır”, “Direne Direne Kazanacağız” sloganları atıldı.
Yürüyüş öncesi Sanat Sokağında gerçekleştirilen basın açıklamasına Genel-İş Sendikasında örgütlü belediye işçilerinin ve Vanlı emekçilerin yanı sıra yerlerine kayyım atanan DEM Partili belediye eş başkanları ile Van milletvekilleri de katıldı. Açıklamayı Genel-İş Sendikası Van Şube Başkanı Ömer Tekin yaptı. Tekin, belediye işçilerinin İŞKUR üzerinden tüm yasal prosedürler işletilerek işe alındığını, buna rağmen kayyım yönetiminin keyfi bir şekilde işçileri işten attığını dile getirdi. Daha önce benzer şekilde işten atılan işçilerin mahkeme kararıyla geri döndüğünü, ancak bu işçilerin yeniden işten atıldığını belirtti.
Kayyım rejiminin hukuku değil talimatları uyguladığını söyleyen Tekin, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu rejim, kamu hizmeti üretmiyor, yağma ve yolsuzluk üretiyor! Bugün Van’da devam eden tüm yerel hizmet sorunları, imar sorunları, trafik çilesi, çevre yolu sorunu bu zihniyetin ürünüdür. Halka hesap vermeyen ve halkın seçmediği bu kayyımların oluşturdukları ‘işten atma komisyonları’ da verdikleri işten çıkarma kararları da hukuk dışıdır. Hiçbir yasal meşruiyeti olmayan, Anayasa’ya açıkça aykırı biçimde kurulmuş kayyım rejimi; işçi alımı, işçi çıkarımı ve belediye yönetimi konusunda hiçbir yetkiye sahip değildir. Van halkı, ne bu komisyonları tanır ne bu iradeyi kabul eder.”
Beşiktaş Belediyesinde iş bırakma eylemi sonlandırıldı, işçilerin sorunları çözülmedi
Beşiktaş Belediyesi işçileri aylardır ücretleri düzensiz ve eksik ödendiği, toplu iş sözleşmesinden doğan hakları bir yıldır verilmediği ve tasarruf adı altında işten atma saldırısına maruz kaldıkları için uzun zamandır eylemlerle seslerini duyurmaya çalışıyorlar. İşçiler 21 Temmuzda yaptıkları eylemde belediye binası önünde açıklama yaparak en temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlandıklarını, kira ve faturalarını ödeyemediklerini dile getirmişlerdi. Sorunları çözülmediği takdirde üretimden gelen güçlerini kullanacaklarını belirtmişlerdi.
İşçiler, talepleri karşılanmayınca 28 Temmuzda iş bıraktılar. Beşiktaş Kaymakamlığı 29 Temmuzda DİSK Genel-İş Avrupa 1 No’lu Şubeye “uyarı” yazısı gönderdi. Sendika, işçilere gönderdiği mesajda Kaymakamlık tarafından gönderilen yazıyı ileterek şunları söyledi: “Eylem sonuçlarında insan ve çevre sağlığı açısından risklerin arttığı ve halk sağlığında tehditler oluşturduğu için eylemin ivedilikle sonlandırılması talimatı gelmiştir. Bu talimat doğrultusunda yaptığımız eylem sonlandırılmaz ise hem bize hem de belediye yönetimine hukuki anlamda ağır sonuçlar doğuracaktır. Bu bağlamda ağır sonuçlar yaşanmaması için eylemimize son vermek zorunluluğu doğmuştur.”
Sendikanın eylemi sonlandırma kararına tepki gösteren Taşeron Belediye İşçileri Birliği (TABİB) sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Eylem sona erdi ama geriye dönük alacaklar ödenmedi. Sadece bazı müdürlüklere maaş yatırıldı, kalanlar yine bekliyor. İşçiler hâlâ aç, hâlâ öfkeli, hâlâ yalnız. Bu tablo, sadece bir belediyenin acziyeti değil, sınıfsal bir düzenin fotoğrafıdır. Yukarıdan gelen bir uyarıyla sendikanın geri çekilmesi, bu düzenin nasıl işlediğini açıkça gösteriyor: Yoksulun sesine tıkaç, zenginin feryadına anında çözüm. Kaymakamlık halk sağlığını düşünüyorsa, önce halkın çöpünü toplayan işçinin sağlığını düşünecek. Belediye kamu hizmetinden söz ediyorsa, önce kamu emekçisine borcunu ödeyecek. Sendika işçiyi temsil ediyorsa, yazı gelince değil, hak alınca eylem biter diyecek. Bu düzenin çivisi çıkmış durumda. Çöp dağlarının kaynağı işçilerin eylemi değil, bu adaletsizliği yaratan ve sürdüren iktidar yapısıdır. Yoksula kemer, zengine ihale düşüren bu düzeni değil de, onunla mücadele eden işçiyi suçlayan bir kamu otoritesi varsa, orada sorun çöp değil, doğrudan çürümüş düzendir. İşçinin grevini değil, onu greve mecbur bırakan düzeni sorgulayın!”