Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği sitesinde yayınlanmıştır (https://uidder.org)

Anasayfa > Tarihte Bu Ay > Brecht ve İşçiler İçin Sanat

Brecht ve İşçiler İçin Sanat

Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim?

Kitaplar yalnız kralların adını yazar.

Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?

Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar

altınlar içinde yüzen Lima’nın?

Ne oldu dersiniz duvarcılar, Çin Seddi bitince?

Nasıl yendi Galyalıları Sezar?

Bir aşçı olsun yok muydu yanında?

14 Ağustos 1956’da hayata gözlerini yuman Alman tiyatro yazarı ve şair Bertolt Brecht, Okumuş Bir İşçi Soruyor adlı şiirinde bunlar gibi pek çok soru soruyordu. Toplumun sınıflara bölündüğü tarihlerden bu yana, üreten ama yok sayılan insanları, köleleri, serfleri, toprağı işleyen yoksul köylüleri, savaşa sürülenleri, ezilenleri ve bugünün işçilerini hatırlatıyordu. Çünkü o işçi sınıfının sanatçısıydı. Sanatını, işçileri eğitmek, kendi sınıflarının gücünün farkına varmalarını sağlamak için icra ediyordu. İşçilere yaşadıklarının kader olmadığını, başka bir dünyanın mümkün olduğunu anlatabilmek için tiyatroda yeni teknikler geliştiriyordu.

İşçi sınıfı olarak üretiyor, insanlığın ve toplumsal yaşamın devamını sağlıyoruz, tüm zenginlikleri var ediyoruz ama sömürülüyor, eziliyoruz. Ürettiğimiz zenginliklere sermaye sınıfı el koyuyor. Üretim araçları, topraklar, sahiller, makineler, fabrikalar, barajlar, bankalar, demiryolları, gemiler, uçaklar, doğal kaynaklar, patentler, laboratuvarlar… Her şey, tüm zenginlikler, güç ve iktidar sermaye sınıfının payına, kölece çalışmak, yoksullukla boğuşmak biz işçi sınıfının payına düşüyor. Yaşamlarımız, sorunlarımız, taleplerimiz, özlemlerimiz, söz hakkımız yok sayılıyor, canımız değersiz görülüyor. Haklarımızı istediğimizde “ayaklar baş olmaz” deniyor. Brecht, yazdığı bir oyunda bu durumu esaret olarak tanımlıyordu. “Kaldırmadıkça başlarımızı esaretimiz bitmez” diyordu.

Egemenler zenginlik, güç ve iktidar uğruna kavga ederken bunun bedelini hep işçilere ödettikleri için oyunlarında, şiirlerinde işçileri emperyalist savaşa karşı çıkmaya çağırıyordu Brecht. Kendisi 1898’de doğmuştu ve çocukluğu dünyanın da Almanya’nın da büyük alt üst oluşlar yaşadığı bir dönemde geçmişti. Birinci Dünya Savaşı sırasında milyonlarca gencin cephelerde öldüğünü, sakat kaldığını insanların açlık ve hastalıktan öldüğünü görmüştü. Savaşa ve milliyetçiliğe karşı çıktığı için liseden atılma riskiyle yüz yüze gelmişti. Ama Münih’teki tıp eğitimi sırasında o da orduya çağrıldı. Ancak savaş yıkıp geçerken aynı dönemde dünyanın başka bir yerinde, Rusya’da bambaşka bir tarih yazılıyordu. Rusya işçi sınıfı Ekim 1917’de “ekmek ve barış” talebiyle ayağa kalktı, egemenleri devirdi ve Birinci Dünya Savaşının sona ermesini sağladı. Brecht o günden sonra tiyatroya yöneldi ve sanatını işçilerin devrimci mücadelesinin hizmetine sundu. Hayatı boyunca sömürüye, milliyetçiliğe, emperyalist savaşa, halklar ve işçiler arasında düşmanlığa karşı mücadele etti. İkinci Dünya Savaşını da gördü Brecht ve bu savaşta büyük oğlunu kaybetti. Bir Alman Anasının Ağıdı adlı şiirinde anaların acılarını yüreğe işleyen dizelerle anlattı:

Gittiğini görürdüm senin, oğlum,

uygun adımla Hitler’in ardından.

Nerden bilecektim, onu izleyenin

artık bir daha geri dönmeyeceğini.

Egemenler savaşı kaçınılmaz bir şey, sanki bir doğa yasası gibi gösteriyorlar. Oysa savaş onların kendi çıkarları doğrultusunda yürüttükleri politikanın devamıdır. Savaşın acılarını yaşayan işçiler, emekçiler önemsizdir onlara göre. Bu gerçekleri anlattığı Çağrı şiirinde şöyle diyordu Brecht:

Doğrudur yıldırımın düştüğü, yağdığı yağmurun,

Bulutların rüzgârla sökün ettiği.

Ama savaş öyle değil, savaş rüzgârla gelmez;

Onu bulup getiren insanlardır.

Bir tabiat kanunu değildir savaş,

Barışsa bir armağan gibi verilmez insana

Sen istersen olur barış, istersen çiçeklenir.

Bertolt Brecht, işçilerin sömürü düzenine karşı mücadelesine güç vermek amacıyla yazdığı, ürettiği için egemenlerin nefretini kazandı. Almanya’da Hitler faşizmi yükselirken vatanından sürgün edildi, kitapları yakıldı, ABD’de soruşturmalara uğradı. Onca acılara rağmen umutla atan yüreği 58 yaşında son kez attı. Ama yazdığı tiyatro oyunları, şiirler işçilere mücadelede yoldaşlık etmeye, işçilerin dilindeki marşları, sloganları meydanlarda yankılanmaya devam ediyor.

Kim mi kurtaracak seni, aç insan?

Bize gel ekmek istiyorsan,

Bize gel, kıvrananlara açlıktan.

Biz gösterelim sana yolu:

Biz açlar vereceğiz sana ekmeği!

Ya hep beraber ya da hiç birimiz.

Kurtulmak yok tek başına

Yumruktan ve zincirden.

Ya hep beraber ya da hiç birimiz.

  • Tarihte Bu Ay [1]

Kaynak URL: https://uidder.org/brecht_ve_isciler_icin_sanat.htm

Links
[1] https://uidder.org/koseler/tarihte_bu_ay