Buradasınız
Rosa Luxemburg: İnsanlığın Büyük Davasına Adanmış Bir Ömür, Yaşam Dolu Cesur Bir Yürek!
Rosa Luxemburg… Sosyalist bir aydın, bir işçi önderi, yaşamını insanlığın kurtuluşu mücadelesine adamış cesur bir kadın… 15 Ocak 1919’da katledilen ama gelecek kuşaklara bıraktığı mücadele mirasıyla ölümsüzleşen bir cesur yürek. Ölümünden 104 yıl sonra bile dünya işçi sınıfının mücadele hafızasında capcanlı yaşıyor Rosa. Onun hayatını ve mücadelesini öğrenen bir insan, inandığı ve sevdiği her şeye tutkuyla bağlı bir yürek görür; insan sevgisi, doğa sevgisi, hayvan sevgisi ve elbette yaşamı dönüştürme arzusu… Azmine, inadına, cesaretine, fikir dünyasının derinliğine hayranlık duyar. Ama bu hayranlık Rosa’yı ulaşılmaz kılmaz, aksine zihinlerdeki ve yüreklerdeki mesafeyi ortadan kaldırır. Çünkü adaletsizliği, eşitsizliği, haksızlığı gören ve “bu düzen değişmeli” diyen herkes için yaşamıyla ve savunduklarıyla örnek alınacak bir sosyalisttir Rosa.
Rosa’nın yaşamına ve yüreğine 7 yıl süren bir yolculuk yapan Jülide Kural, yazdığı ve oynadığı “Ben Rosa Luxemburg” adlı tiyatro oyunuyla onu kadınlarla, gençlerle, işçilerle, öğrencilerle buluşturuyor. Bu oyunla, onu tanıyan ve mücadelesini sahiplenenlerin yüreğinde yeni heyecanlar yaratıyor. “Mektup ustası” olarak nitelendirdiği Rosa’ya kendisi de bir mektup yazan Jülide Kural, şöyle tarif ediyor yolculuğunu: “Yıllardır seninle olan yolculuğumuzda kalbini böylesine fütursuzca açabilme cesaretine daima hayran olurken, entelektüel birikiminin ışığı içimi aydınlattı hep. Sen kadınların seçme seçilme haklarının bile olmadığı zamanların erkeklerle dolu politik arenasının “KIZIL ROSA”sıydın. Savaş karşıtı antimilitarist tutumun, dünya işçi hareketine olan inancın, ödünsüz siyasi tutarlılığınla gerçek bir sosyalist olarak hep biriciktin sen.”
UİD-DER, Jülide Kural’ın bu anlamlı oyunu aracılığıyla Rosa Luxemburg’u daha fazla sayıda işçi ve emekçiyle tanıştıracak. “Ben Rosa Luxemburg” oyunu 7 Mayısta yüzlerce işçi, emekçi kadın ve gençle buluşacak.
Rosa öldürüldüğünde 48 yaşındaydı ve son nefesine kadar insanlığın sömürüden kurtuluşu mücadelesine yani sosyalizm mücadelesine sarsılmaz bir inançla bağlıydı. O yalnızca Alman işçilerinin değil dünya işçi sınıfının önderlerinden biriydi. Ölümünün üzerinden 100 yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen dünyanın pek çok ülkesinde farklı dillerde anılması, mücadelesiyle bugünün işçi kuşaklarına örnek olması, savunduğu fikirlerin güncelliğini koruması başka neyle açıklanabilir? Rosa’nın hayatını öğrenmek demek sınıfsız, sömürüsüz bir dünya mücadelesine inançla ve tutkuyla adanmış bir ömre tanıklık etmek ve bu tutkuyu derinden hissetmek demektir. Hiç kuşku yok ki onun mücadelesi bugün de gelecekte de mücadeleci işçi kuşaklarına yol göstermeye devam edecek.
Duyarlı bir kız çocuğundan baş eğmez bir sosyaliste
Rosa Luxemburg 5 Mart 1871’de, o zamanlar Çarlık Rusya’sının egemenliği altında olan Polonya’da dünyaya gelir. 5 yaşındayken sağlık sorunları nedeniyle bedeninin alt kısmı alçıya alınır ve neredeyse bir yıl boyunca zamanının çoğunu yatarak geçirmek zorunda kalır. Küçük Rosa, 5 yaşındaki bir çocuk için hiç de kolay olmayan bu dönemi annesinin desteğiyle okuma-yazma öğrenerek geçirir. Çocuk Rosa’nın küçücük yüreği, evdeki okuma-yazma bilmeyen hizmetçilere okuma öğretmeye çalışacak kadar duyarlıdır.
Rosa’nın çocukluğu, Leh/Polonyalı, Türk, Çeçen, Ermeni, Yahudi vb. sayısız halkın baskı ve zorbalıkla boyunduruk altına alındığı Çarlık Rusya’sında geçer. Rosa, bunun ne demek olduğunu bizzat yaşayarak öğrenir. Eğitim sisteminin genel bir uygulaması olarak okuduğu lisede eğitim dili ve resmi dil Rusçadır ve öğrencilerin kendi aralarında Lehçe konuşmaları yasaktır. Kendisinin de yüz yüze geldiği haksızlık, yoksulluk ve çekilen acılar karşısında duyarsız kalamaz. Sosyalist dünya mücadelesine ilgisi lise yıllarında başlayan Rosa, işçi sınıfının mücadelesine aktif olarak da katılır.
Zürih Üniversitesinde siyasal bilimler okuyan Rosa, üniversite yıllarında da politik yaşamına devam eder. 1897 yılında doktora tezini vererek üniversite öğrenimini tamamladıktan sonra, bundan sonraki politik hayatına Almanya’da devam etmeye karar verir ve Avrupa’da en büyük parti olan Alman Sosyal Demokrat Partisine (SPD) üye olur. Tek başına mücadele vermek, örgütlü mücadeleden uzak durmak, bağlı olduğu büyük dava için yararsız ve anlamsızdı Rosa için. Doğanın güzellikleri karşısında coşan, bir hayvanın acısı karşısında ıstırap duyacak kadar güçlü bir duyarlılığa sahip olan Rosa, yaşamının merkezine koyduğu mücadeleyi iliklerine kadar hissetmek ve bunu hissettirmek ister. Bir mektubunda duygularını şöyle ifade eder: “Her seferinde, her gün, her makalede davayı yeniden yaşamak ve hissetmek gerektiğini düşünüyorum; ancak o zaman eski ve aşina olunan bir dava için taze ve kalpten gelip kalbe giden kelimeler bulunabilir. (...) Yazarken, yazdıklarımdan coşkulanmayı ve kendi içime dönmeyi hiç unutmamaya çalışıyorum.”[1]
Birinci Dünya Savaşı ve Rosa Luxemburg
Rosa Luxemburg, dünya işçilerinin kardeşliğini savunuyor, hangi ülkeden olursa olsun egemenlerin çıkarları uğruna milyonlarca insanın cephelere sürülmesine karşı çıkıyordu. Bir dünya savaşının patlak verme olasılığının güçlendiği 1913 yılından itibaren aktif olarak savaş karşıtı çalışmalara başladı. Pek çok savaş karşıtı mitingde emekçileri, kendileri için büyük bir yıkım getirecek olan savaşa karşı tutum almaya çağırdı. Bu nedenle yargılandı ve hapis cezasına çarptırıldı.
Ağustos 1914’te savaş patlak verdiğinde zehirli bir milliyetçilik dalgası dünyanın her yerini kasıp kavuruyordu. Dönemin egemenlerinin milliyetçi, ırkçı, militarist propagandası ne yazık ki emekçileri zehirliyordu. Bu dalgaya kapılmayan, savaşa karşı tutarlı bir duruş ortaya koyan sosyalist partilerin sayısı da parmakla sayılacak kadar azdı. Sosyalist partilerin bir araya gelerek kurduğu 2. Enternasyonal liderliği de, Rosa’nın da üyesi olduğu Alman Sosyal Demokrat Partisi liderliği de savaştan yana tutum almıştı. Yani bu örgütlerin liderlikleri işçi sınıfının çıkarlarını yok sayıp kendi egemenlerinin kirli çıkarlarının peşine takılmışlardı, uluslararası işçi sınıfına ve onun mücadelesine ihanet etmişlerdi. Bu ihanete ve insanlığa büyük acılar getirecek emperyalist savaşa karşı çıkmak büyük bir görevdi. Savaş başladığında hapiste olan Rosa, Alman Sosyal Demokrat Partisinin ve 2. Enternasyonal liderliğinin ihanetini eleştirdi ve işçi sınıfını bu çizgiden kopmaya çağırdı.
Birinci Dünya Savaşı boyunca milyonlarca emekçi hayatını kaybetmiş, açlık, hastalık ve sefalet tüm Avrupa’yı kasıp kavurmuştu. Savaşın yarattığı yıkım emekçilerdeki milliyetçilik duygusunu da alıp götürmüştü. 1917’ye gelindiğinde tüm Avrupa, işçilerin savaş karşıtı eylemleriyle sarsılıyordu. Rusya’da işçiler ayağa kalkmış, Çarlık yıkılmış, imparatorluk çökmüştü. Ekim 1917’de işçiler hâlâ savaş çığırtkanlığı yapan burjuva hükümeti devirip iktidarı ele almışlardı. Rus Devriminin başarısı tüm Avrupa’yı etkisi altına alacak, Almanya’da da devrimin ayak sesleri duyulmaya başlayacaktı.
Kasım 1918’de devrim Almanya’yı boydan boya sarmıştı. İki yılı aşkın süredir hapiste olan Rosa, Kasım 1918’de özgürlüğüne kavuştuğunda sırtlanması gereken büyük görevlerle karşı karşıya kaldı. Rosa Luxemburg, Karl Liebknecht, Leo Jogiches gibi devrimci liderlerin öncülüğünü yaptığı Spartaküs Birliği, başlamış olan devrimi bir işçi iktidarına ilerletmek için mücadele ediyordu. İşte bu kapsamda Spartaküs Birliği, ülke çapında işçi sınıfına önderlik etmek için 30 Aralıkta Alman Komünist Partisinin kurulmasına öncülük etti. Alman İmparatorluğu çökmüş ve Alman Sosyal Demokrat Partisi önderliğinde bir hükümet kurulmuştu. Ancak burjuva devlet güçlerine teslim olmuş bu hükümetin tüm amacı kapitalist düzeni korumaktı. Nitekim 6 Ocakta Berlin’de başlayan işçi ayaklanmasına acımasızca saldırmaktan geri durmayacaktı. Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht tutuklanmak üzere her yerde aranmaktaydı. Ama onlar tüm tehlikelere rağmen Berlin’i ve ayağa kalkan işçileri bırakıp gitmediler. 8 Ocak 1919’da yüzlerce işçi katledildi. Burjuva gazetelerde işçi katliamlarının ardından düzenin sağlandığına dair haberler çıkmaktaydı. Rosa, öldürülmeden bir gün önce yazdığı makalede egemenlerin zafer nidalarının sahteliğini şu çarpıcı sözlerle suratlarına çarpıyordu: “Berlin’de düzen hüküm sürüyor! Sizi budala zaptiyeler. Kum üzerine kurulu sizin «düzeniniz.» Devrim daha yarın olmadan, «zincir şakırtıları içinde yine doğrulacaktır!» Ve sizleri dehşet içinde bırakıp, gür sesi ile şunu haykıracaktır: «Vardım, Varım, Var olacağım!»”
15 Ocakta Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg tutuklandılar ve aynı gün egemenlerin cellatları tarafından katledildiler. Rosa dipçik darbeleriyle katledildikten sonra Landwehr Kanalına atılmış, Liebknecht ise kurşunlanarak katledilmişti. 25 Ocak 1919’da Alman işçi sınıfının en yiğit, en özverili, en deneyimli iki önderi için binlerce işçinin katıldığı büyük bir cenaze töreni yapıldı. Karl Liebknecht’in mezarının yanında Rosa Luxemburg için de bir mezar yeri boş bırakıldı. Rosa’nın naaşı 31 Mayıs 1919’da bulundu ve 13 Haziranda on binlerin katıldığı kitlesel bir uğurlama töreniyle gömüldü.
İnsanlık sömürüden ve savaşlardan sosyalizmle kurtulabilir!
Uluslararası işçi sınıfının mücadelesine ömrünü adamış bir sosyalist olan Clara Zetkin, Rosa’nın hem yakın dostu hem de mücadele arkadaşıydı. Ölümünün ardından şöyle diyordu onun için: “Rosa Luxemburg’ta sosyalist fikir, hem kalbin, hem beynin hiçbir zaman sönmeden yanan güçlü ve egemen bir ihtirasıydı. Bu şaşırtıcı kadının büyük amacı sosyal devrim yolunu hazırlamak, sosyalizme giden tarih patikasını temizlemekti. Devrim denemesi, devrim için çarpışmak onun en büyük mutluluğuydu. Bütün hayatını ve varlığını sosyalizme vakfetti… O, keskin bir kılıç, canlı bir devrim aleviydi.”[2]
İnsanlığın sömürüden ve savaşlardan kurtuluşu demek olan sosyalizm mücadelesine sarsılmaz bir inançla bağlı olan Rosa için, önemli olan insanlığın bu büyük davasının bir parçası olmak, yarınlar için ter akıtmak, mücadele vermekti. O, dizleri üzerine çöktürülen insanlığın eninde sonunda ayağa kalkacağını bilerek mücadele etti, şöyle diyordu: “Şu anda, sosyalizm insanlığın tek kurtuluş yoludur!”
Bugün bu sözlerin haklılığı apaçık ortada değil mi? İnsanın insanı ezmediği, savaşların olmadığı, barış ve özgürlük dolu bir dünyayı tüm güzellikleriyle birlikte kardeşçe yaşamak varken milyarlarca insan bir avuç kapitalistin egemenliği sürsün diye acı çekiyor. Tarihsel ömrünü tamamlamış, tıkanmış ve çürümüş kapitalist sistem bugün insanlığa cehennemi yaşatıyor. Göç krizi, ekolojik kriz, ekonomik kriz, hegemonya krizi, emperyalist savaş, açlık, yoksulluk, geleceksizlik, artan baskılar ve otoriterleşme… Büyüyen ve içinden çıkılmaz bir hâl alan bütün bu sorunlardan kurtulmak için kapitalizm yıkılmalı, sömürü ve savaşlar son bulmalıdır! İşte Rosa da ömrünü bu mücadeleye adadı ve dünya işçi sınıfına büyük bir miras bıraktı. Tüm işçiler, emekçi kadınlar ve emekçi gençlik Rosa’nın mirasına sahip çıkmalı, kapitalist sömürüye karşı insanlığın büyük davasının bir parçası olmalıdırlar!
Çocuklarımız İçin
Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- UİD-DER Mersin’de 1 Mayıs Etkinliği Düzenledi
- UİD-DER’de “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” Etkinlikleri
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
- “Ben Rosa Luxemburg” Oyunu İşçilerle Buluştu
- UİD-DER’in Coşkulu 1 Mayıs Etkinlikleri Devam Ediyor
- UİD-DER’den Coşkulu Etkinlik: 1 Mayıs’ta ve 14 Mayıs’ta Değişim İrademizi Gösterelim!
- Rosa Luxemburg: İnsanlığın Büyük Davasına Adanmış Bir Ömür, Yaşam Dolu Cesur Bir Yürek!
- Bu Heyecan Farklı Bir Heyecan
- Heyecan ve Duygu Dolu Bir Film Şeridiydi
- İşçi Sınıfının Aktarma Kayışı UİD-DER’e Teşekkürler
- Gerçeğin Işığını Taşıyanlara Selam Olsun!
- Ekim’in İzinde: Yeni Bir Dünyaya Mecburuz
- The Strike/Grev Resmi Bana Üniversitedeki Eğitim Seviyesini Hatırlattı
- Geçmişe ve Bugüne UİD-DER’le Bakmak
- 50. Yılında Geleneğimiz UİD-DER İle Sürüyor!
- “Şiirlerle Fotoğraflarla İşçi Sınıfının Tarihini Bizlere Aktaran UİD-DER’e Teşekkür Ederim”
- Tarih Bizim Rehberimizdir
- Sınıf Penceresinden Gerçekleri Öğreniyoruz
- İşçi Sınıfının Çocukları UİD-DER’le Daha Mutlu!
Son Eklenenler
- TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu ve Kocaeli İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, Sakarya Hendek’te Oba Makarna fabrikasında 15 Eylülde gerçekleşen patlamayla ilgili basın açıklaması düzenledi. Patlama sırasında ve patlamanın etkisiyle çıkan...
- Konak’tan Basmane Kapılar tarafındaki mücadeleci sendikalara sınıf mücadelesinin kılavuzu İşçi Dayanışması götürmek için yürüyordum. Zihnimde haklarımız için verdiğimiz mücadeleler, işten atılmalarımız, gözaltılar, hakkımızda açılmış davalar ve...
- Düşük ücretler, sağlıksız, havasız, güvenliksiz ortamlarda çalışmak zorunda kalmak, zaten üç kuruş olan ücretini dahi zamanında alamamak, bir robot gibi gece gündüz demeden çalışmaya, fazla mesai yapmaya zorlanmak… Çoğu zaman yetersiz, sağlıksız,...
- Çarşıda, pazarda, markette, mağazada ekonomik yıkımın, yüksek enflasyonun, hayat pahalılığının yansıması olan fiyat etiketlerini görüyoruz. Güne kahvaltı yerine adeta iğneden ipliğe her şeye gelen zam haberleriyle başlıyoruz. Zaten normal bir...
- Sakarya Hendek’te faaliyet gösteren Oba Makarna fabrikasında 15 Eylül Pazar günü yem silolarının yakınında patlama gerçekleşti. Patlama sırasında ve patlamanın etkisiyle çıkan yangında aralarında itfaiye işçileri de olmak üzere 30 işçi yaralanırken...
- İşçi sınıfının sömürüye, eşitsizliğe, adaletsizliğe karşı mücadelesinin sembolü haline gelmiş şarkılar vardır. O şarkıları üreten ve söyleyen ozanlar vardır işçilerin unutmadığı, kuşaklar boyu saygı ve sevgiyle andığı. Onlardan biridir Şilili ozan...
- ABD’nin Boston ve Connecticut eyaletlerinde binlerce otel çalışanı toplu sözleşme görüşmelerindeki anlaşmazlık nedeniyle grevler düzenledi. 1 Eylülde Massachusetts Park Plaza Hotel’in önünde gece yarısı eylem başlatan işçilere, ülkenin çeşitli...
- Topraktan başını güneşe uzatan filiz, meyve veren dal, ana rahminden kopup emekle, sabırla büyütülen çocuk… Yeşeren, serpilip gelişen, bugünden yarına geleceğe dönüşen yaşam… Biz emekçi kadınlar yaşam zahmetsiz, kahırsız, mutlulukla aksın isteriz....
- Burjuva partilerin vekil adayları seçim zamanı bizdenmiş gibi görünüp türlü vaatlerle oyumuzu almaya çalışırlar. Seçim biter bitmez sonraki seçime dek bizi umursamazlar. İşçi ve emekçilerin haklarına saldırı, sermaye sahiplerine kıyak anlamına gelen...
- 57 gündür direnişte olan Polonez işçileri gece ve gündüz fabrika önünde direnerek, polisin baskısına boyun eğmeyerek mücadele ediyor, sendikal haklarının tanınmasını istiyor. Antep’te bulunan Akcanlar Tekstil işçileri de 7’li vardiya sistemi...
- DİSK’in “Artık Yeter! Geçinemiyoruz! Gelirde, Vergide, Ülkede Adalet” şiarıyla düzenlediği eylemler devam ediyor. 13 Eylülde Mersin’de Özgecan Aslan Barış Meydanında gerçekleşen eyleme DİSK’e bağlı sendikalarda örgütlü işçiler, DİSK Yönetim Kurulu,...
- Soma Katliamında sorumluluğu olan ve daha önce yargılanmayan 28 kamu görevlisinin 10 yıl sonra yargılanmaya başlandığı davanın ikinci duruşması 12 Eylülde Soma 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Sanıklar bir kez daha mahkemeye getirilmezken, sanık...
- 78’liler Hareketi, 12 Eylül askeri faşist darbesinin 44. yılında İstanbul Taksim Kazancı Yokuşunda basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya 20’nin üzerinde kurum temsilcisi ve UİD-DER’li işçiler katıldı. “12 Eylül Tekçi Rejimle İç İçe Sürüyor”...