Buradasınız
Sendikaları Mücadeleci Örgütlere Dönüştürelim!

Sendikalar krizle birlikte iyice kan kaybetmeye başladı. Geçtiğimiz Ekim ayından bu yana 1 milyondan fazla işçi işinden oldu. Bu işten atılmalarla beraber sendikalı işçi sayısı daha da düştü. Ancak işçilerin mücadele örgütleri olması gereken sendikalar bu durum karşısında suskun kaldılar. İşçiler ise bu gidişata dur demek için güçlü eylemler ortaya koyamadılar. Peki niye? Bu tabloya bakıldığında sendikalı işçilerin üyeliklerinin çoğunlukla kâğıt üstünde kaldığı görülür. Üyeliklerin sadece kâğıt üstünde kalması, örgütsüzlüğümüzün tescillenmesi anlamına gelmektedir. Oysa sendikaların gerilemesine neden olan bu duruma son verebiliriz.
İşçi arkadaşlarımız, sendikalı olmayı, örgütlü olmayı notere gidip sendika üye fişlerine imza atmaktan ibaret sanıyor. Oysa bu kâğıt üzerinde bir üyelikten ya da örgütlülükten başka bir şey değildir. Sendikaya üye oluyoruz, ama mücadelenin dışında kalıyoruz. Üyesi olduğumuz sendikaya yılda bir kez bile gitmiyoruz. Hatta üyesi olduğu sendikaya hiç gitmemiş ve sendikanın nerede olduğunu bilmeyen işçiler bile var. Sendikaya üye olduktan sonra çoğunluğumuz ne çalıştığımız işyerinde ne de sendikalarda hiçbir sorumluluk almıyoruz. Aidatlarımızı ödemekle görev ve sorumluluklarımızı yerine getirdiğimiz hatasına düşüyoruz. Elimizi taşın altına sokmuyoruz. Fabrikada yaşadığımız sorunların çözümünü, seçtiğimiz ya da atanmış olan birkaç temsilciden bekliyoruz. Sendikanın bütün işlerini seçtiğimiz sendikacıların inisiyatifine bırakıyoruz. Böylece bizlerin içinden seçilen sendikacılar da giderek bizden kopuyor, patronlarla içli dışlı oluyor ve sendikaları kendi işyerleri gibi görmeye başlıyorlar. Hal böyle olunca da, mücadele etmeyi bir kenara koyup koltuklarını korumaya bakıyorlar.
Sendikalarımızda görev ve sorumluluk almadıkça, mücadeleden de örgütlenmeden de uzaklaşıyoruz ve başarısızlıklar karşısında sendikayı suçlamaya başlıyoruz. Böyle yaparak sendikanın biz işçiler demek olduğu fikrinden de uzaklaşmış oluyoruz. Bu yüzden örneğin kriz gibi hepimizi ilgilendiren saldırı dönemlerinde dahi işçi sınıfına yakışır bir mücadele veremiyoruz.
Sendika üyeliklerinin kâğıt üstünde kalmasına yol açan bir diğer neden de sendika yöneticilerinin bu konuda işçileri harekete geçirmede yetersiz kalmalarıdır. Sendika yöneticileri, işçilere geçmiş mücadele deneyimlerini anlatan eğitimler vermiyorlar. Örneğin krize ilişkin, işçilerin kafası televizyonlardan duydukları yalan-yanlış bilgiler nedeniyle karışık durumdadır. Oysa sendikalar krizin nedenlerini ve sonuçlarını anlatan eğitimler verselerdi, işçileri bu konuda doğru bilgilendirselerdi, işçiler bugün ne yapacaklarını çok daha iyi bileceklerdi.
Kriz nedeniyle patronlar sendikalara karşı acımazsızca saldırıya geçmişlerdir. Birçok fabrikada sendikaların yetkisi düşürüldü. Toplu sözleşmelerde sıfır zamlar dayatıldı. İşçilerin ücretleri düşürüldü. İş saatleri uzatıldı. Tüm bunlar yapılırken sendika bürokratları kapalı kapılar ardında patronlarla uzlaştılar. Oysa kriz nedeniyle patronlar işçilerden daha fazla fedakârlık istediklerinde, sendika yöneticileri, olan biteni bütün açıklığı ile işçilere anlatmalı ve bu saldırıya karşı duruşu örgütlemeliydi.
Peki, sendikaları mücadeleci işçi örgütleri haline nasıl getirebiliriz? 1980 öncesinde mücadeleci sendikalar işçilere düzenli eğitimler verirlerdi. Her konuda el kitapları çıkartırlardı. Mücadeleci sendikaların şubeleri geç saatlere kadar açık kalırdı. İşçi ailesiyle beraber sendikadaki etkinliklere katılırdı, yeni örgütlenmeler için görev alırdı. 1980 askeri darbesiyle birlikte işçiler sendikalardan uzaklaştırıldı ve bu bağ kopartıldı. Kopartılan bu bağı yeniden örmek için mücadeleyi yükseltmeliyiz. İşçilerin üyeliklerinin kâğıt üstünde kalmaması için öncelikle sendikalı fabrikalarda taban inisiyatifini güçlendirmeliyiz. İşyeri komitelerimizi kurmalıyız. Bu komitelere sendikalı, sendikasız, taşeron, kapsam dışı tüm işçileri dâhil ederek alınacak kararlara ortak etmeliyiz. İşçilerin sendika üyeliklerinin kâğıt üstünde kalmaması için sendikalarımıza hâkim olan uzlaşmacı ve sınıf işbirlikçi anlayışları sendikalarımızdan defetmeliyiz. İşçilerin sınıf çıkarlarını savunan, işçilerin örgütlenmesini ilerletmek isteyen militan sınıf sendikacılığı anlayışını yerleştirmeliyiz sendikalarımıza.
İşçilerin sendikadan uzaklaşması anlamına gelen kâğıt üstü üyelikleri aşmak, gerçek bir örgütlülük sağlamak mümkündür. Bunun için asıl büyük görev biz işçilere düşüyor. Sendika demek biz işçilerin mücadelesi, birliği ve dayanışması demektir. Sendikalarımıza üye olmalı, sahip çıkmalı, denetlemeli ve kararları birlikte almalıyız.
İşsizlik Ödeneği Nasıl Alınır?
UİD-DER ile 1 Mayıs Coşkusu
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
Son Eklenenler
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....