Buradasınız
Sınırdışına Çıkmak mı Sınırları Aşmak mı?
Göçmen kuşları bilirsiniz. Göç mevsiminde gökyüzünde telaşlı bir yolculuk halinde olurlar. Her yıl farklı kıtalara, iklimlere göç ederler. Onları bu tehlikeli ve çileli yolculuğa doğa koşulları zorlar ve yaşamlarını sürdürebilmek için içgüdüsel olarak binlerce kilometre boyunca kanat çırparlar. Fakat sadece kuşlar değil insanlar da dünyanın pek çok ülkesinde içinde bulundukları zor koşullardan kurtulmak, hayat koşullarının daha iyi olduğunu düşündükleri ülkelere göç etmek istiyorlar. Türkiye’de de özellikle gençlerin birçoğu daha iyi ekonomik koşullarda, baskıların olmadığı ülkelerde yaşamak istediklerini dile getiriyorlar. Elbette insanın daha iyi bir hayat sürmek istemesi son derece doğaldır. Peki, başka bir ülkede göçmen olmak ya da hayal edildiği gibi daha rahat koşullarda yaşamak her zaman mümkün müdür? Avrupa’nın göbeğinde, Fransa’da henüz 17 yaşındaki Nahel’in ve Nahel gibi nicesinin polis kurşunlarıyla can vermesi bu sorunun yanıtını vermiyor mu?
Nahel, Fransa’nın gökdelenleriyle ünlü Nanterre kentinde vuruldu. Banliyö denilen işçi mahallelerinin birinde yaşıyordu. Onun mahallesinin sokaklarında dolaştığımızda karşımıza yoksul emekçiler, çocuklar, gençler, göçmenler çıkar. Onlar ulaşım, eğitim, sağlık gibi kamu hizmetlerinden, sosyal haklardan eşitçe yararlanamıyor, ırkçılığa, ayrımcılığa maruz kalıyor, işsizliğe, uyuşturucu bataklığına, polis şiddetine mahkûm ediliyorlar. Tıpkı İstanbul’daki yoksullar gibi! Bir tarafta kentin en güzel yerlerinde keyif sürenler diğer yanda denizi hiç görmemiş emekçi çocukları, çay içecek parası bile olmayan yüzbinler, umutları çalınmış işsizler ve geleceksizler ordusu…
Bir ülkeden başka bir ülkeye bin bir zahmetle göç edenler, evet bir sınırı aşmış oluyorlar. Peki ya kapitalist sistemin işçi sınıfına çizdiği sınırlar? Emekçiler bir ülkenin sınırlarını aşınca sınıfsal ayrımları da aşmış oluyor mu? Gerçek şu ki başka bir ülkeye geçince kapitalizmde yaşadığımız ve ezilen sınıfın bir parçası olduğumuz gerçeği değişmiyor. Biz örgütlü olup haklarımız için mücadele etmediğimiz sürece çalışma ve yaşam koşullarımızı egemenler belirliyor.
Nahel’in ailesi 2-3 kuşak önce Fransa’ya göçmüştü. Fransa’da doğmuş olsa da, kuşaklardır Fransız sayılmamış bir göçmendi Nahel! Hemen her genç gibi üniversite okuma arzusunda olan bir gençti. Elektrik bölümünde okumak için üniversiteye kayıt yaptırmıştı, ama aynı zamanda çalışmak zorundaydı. Paket servis şoförlüğü yaptığı sırada “trafik kurallarına uymadığı” gerekçesiyle polis kurşunuyla öldürüldü. Öldürüldüğünde onun bir suçlu olduğunu duyurdu Fransız hükümeti, ancak öldürülme anını bir kadın videoya kaydedip yayınlamıştı. Açıktı ki Nahel göçmen olduğu için otomatik olarak suçlu sayılmış ve katledilmişti.
Ailesi kuşaklar öncesinden gelmişti Fransa’ya, tıpkı Tunuslu, Faslı, Cezayirli diğer aileler gibi. Bu topraklar uzun yıllar boyunca Fransız sömürgesi olmuş, sömürgeleştirilmiş, 1900’ler boyunca Kuzey Afrika’dan Fransa’ya yüzbinler akmıştı. Ama o doğduğu topraklarda “vatandaş” muamelesi göremedi, ırkçılığa, ayrımcılığa maruz kaldı, geçen sene katledilen 13 genç göçmen gibi yaşamdan koparıldı. Nahel’in ölümünün ardından sokaklar gençlerin isyanıyla sarsıldı. Onun öldürülmesi gençliğin öldürülmesi demekti Fransa’nın yoksul gençleri için. Tıpkı Türkiye’deki gibi kendilerini kimliksiz, güvencesiz, yarınsız hisseden, yoksulluk ve ayrımcılıkla boğuşan Fransa’daki emekçi gençlik haftalar boyunca bu sisteme karşı öfkesini ortaya koydu.
Fransa Cumhurbaşkanı Makron, “oğlum işsiz” diyen bir anneye “sahildeki kafeleri dolaşsak en az 10 iş ilanı görürüz” demişti bu cinayetten kısa bir süre önce. Türkiye’den çok farklı değil, öyle değil mi? Cinayetin ardından gençlerin haklı isyanı karşısında eyleme katılan gençlerin ailelerine para cezası verilmesini önerdi aynı kibirle. Öyle ya, bu sistemde gençleri işsiz, umutsuz bırakmak, sokak ortasında öldürmek yasal ve meşru, ayrımcılığa, öldürülmeye karşı çıkanların eylem yapması suç! Bu zihniyet Fransa’da, Amerika’da, Türkiye’de kısacası kapitalistlerin hüküm sürdüğü her yerde aynı. Böyle bir zihniyetin egemen olduğu bir dünyada emekçi gençler mutlu bir yaşam sürebilir mi? Sınırdışına çıkmak, sınırları aşmak, ortadan kaldırmak, bu zihniyetten kurtulmak anlamına gelir mi?
İşçi sınıfının gençleri olarak gerçeklerden kaçamayız, sorunların kendiliğinden çözülmesini bekleyemeyiz. Gençler daha rahat bir yaşam uğruna Avrupa’ya göçmek isterken, Fransa’da, İngiltere’de, Almanya’da, ABD’de gençler sokaklarda kendi gelecekleri için mücadele ediyorlar. Toplumsal mücadelenin bir parçası olmadan kurtuluş aramak beyhude bir çabadır. Gerçekleri görelim ve irademizle hayata müdahil olalım, sorumluluk alarak bize değer vermeyen bu sisteme karşı direnç gösterelim.
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- Yalnız Taştan Duvar Olmaz
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Özgür Olmak Demek…
- Asıl Sorumlular Kim? Emekliler mi? Egemenler mi?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Milletvekili Maaşları Seni de Kızdırıyor mu?
- Biz Yeni Bir Dünya Kuracağız!
- “İşçiye Verilen Değer” Bu mu Olmalı?
- Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri
- İyi ki UİD-DER’liyim…
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- Bizi “Biz” Yapan Şarkılarımız…
- Nasırlı Ellerin Yumruğu Bugün!
- Kariyer Gelişim Masallarıyla Geleceği Çalınan Gençler
- Bir Şarkının İzinden: Bir Yere Gitmiyoruz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- “Yarın Ölmek Dün Ölmekten Daha Saçma”
- Okuyan Bir İşçi Soruyor
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Sınır Tanımayan Irmaklar Gibi
Son Eklenenler
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...
- DİSK 24-27 Aralık tarihleri arasında bölge temsilciliklerinin olduğu şehirlerdeki vergi daireleri önlerinde, Ankara’da Hazine ve Maliye Bakanlığı önünde “İnsanca Ücret Vergide Adalet” talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İşyerlerinde...
- Bir an için zifiri karanlıkta kaldığımızı düşünelim. Yanımızı yöremizi görememenin huzursuzluğuyla korkuya kapılırdık. Ne yazık ki bugün milyonlarca işçi ve emekçi yüreğinde benzer bir korku taşıyor. Çünkü dünyamıza egemen olan kapitalist düzende,...
- İşçi Dayanışması’nın 197. sayısında, Emekçi Gençlik köşemizdeki “Yaşadım Diyebilmek İçin” yazısında şöyle deniyordu: “Öyle bir zamandan geçiyoruz ki her geçen gün daha fazla sayıda genç arkadaşımızın kendine “en güzel yıllarım bu mu?” diye sorduğunu...
- Merhaba, ben Polonez işçisiyim. Daha doğrusu işçisiydim. Direnişimizin 163. günündeyiz, son 21 gündür direnişimizi Çatalca Adliye Sarayı önünde yürütüyoruz. Geçenlerde bir gazeteci arkadaşımız “2025’ten beklentiniz nedir?” diye bir soru sordu. “...
- Sendikalı, sendikasız, hatta sigortasız çalıştırılan işçi kardeşlerim, her yılın son ayında hepimizin kulak kesildiği asgari ücret tiyatrosu başlar. Bu sene de aynı şekilde adeta bir tiyatro izledik. Sınıf temelinde örgütlü mücadelenin bir parçası...