Buradasınız
Trelleborg İşçileriyle Grev Üzerine Söyleşi

Grevlerinin 33’üncü gününde Trelleborg grevcilerini ziyaret ettik. Grev çadırında sıcak çaylar eşliğinde sohbetimizin konusu grevdi. Trelleborg işçileriyle neden grevde olduklarını, grevin onlar için ne ifade ettiğini, bir hak olarak greve nasıl baktıklarını, dayanışmanın önemini konuştuk.
Enflasyon düşük gösteriliyor
Grevci işçilerden Şener %37 zam istediklerini hatırlatarak özetledi, neden grevde olduklarını: “Temmuz 2019’da görüşmeler başladı. İşveren masada sürekli timsah gözyaşı döker. Hükümet tarafı enflasyonu düşük gösterdi. Asgari ücret ve enflasyon işverenlerin istediği gibi oldu. Onlar diretiyor biz de diretiyoruz. Bıçak kemiğe dayandı. Geçinebiliyorum diyen bir tek Allah’ın kulu yok. Alım gücü yok, hayat zor. Biz fabrikadan hisse istemiyoruz, ailemizi geçindirmek istiyoruz. Alın terimizin karşılığını istiyoruz. Grev bir zorbalık yöntemi değil hak alma aracıdır.”
Ahmet anlatıyor: “Burada Çevik Kuvvet bekliyor. Biz burada ayaklanma mı yapıyoruz, vatana ihanet mi ediyoruz? Hepimiz ekmeğimizin peşindeyiz, çoluk-çocuğumuza çorba parası peşindeyiz. Buraya Çevik Kuvveti, polisi yığmanın mantığı nedir? Düpedüz işçinin gözünü korkutmaya çalışıyorlar.”
21 yıldır Trelleborg’a emek veren Erkan soruyor: “Grev öyle bir şey ki… Ben sadece kendi kaybımı düşünmüyorum. Ben içerdeki hammaddeyi, fabrikanın kaybettiklerini de düşünüyorum. Burası bizim evimiz. Çoluk çocuk rızkımız buradan çıkıyor. Evimden çok buradayım. Siz gelmeden önce düşünüyordum şimdi makinelerin üzerinde bir karış toz vardır, nasıl temizleyeceğiz diye. Kılı kırk yararak çalışıyorduk. Böyle bir işçi sınıfının ne zararı olabilir? Emeğini düşünen insanın ne zararı olur?”
Kafamızı kaldırmayalım istiyorlar
Nurullah’ın sözleri “emeğini düşünen insanın” egemenler için neden zararlı olduğunu anlatıyor: “Bizim aldığımız zamda gözleri var. Milletvekillerine bakıyoruz hepsi işveren. Bize ‘dünyanın hiçbir yerinde erken emeklilik yok’ diyorlar. Fakat kendileri iki dönem sonra emekli oluyorlar. Bunu söylediğimizde ‘orayı karıştırmayın’ diyorlar. Asgari ücreti bu yüzden düşük tutuyorlar, biz işçiler önümüze bakalım, çalışıp duralım, kafamızı kaldırmayalım istiyorlar. Kafamızı yerden kaldırdığımızda bir şeyleri sorgulayacağımızı biliyorlar. Geçim sıkıntısı çekelim istiyorlar. Bir evde bir kişi değil iki kişi çalışsın istiyorlar.”
Eyüp, daha önce destek verdiği iktidarı şimdi eleştiriyor, işçinin kafasını yerden kaldırmasının önündeki bir diğer engele de işaret ediyor: “Her geçen gün geçim sıkıntım daha zorlaşıyor. O yüzden ben şunu düşünüyorum; bu hükümet işçiye hiçbir şey vermedi ve her zaman da eleştiriyorum. Her arkadaşıma da söylüyorum: Bütün teşvikler patronlara gitti, zengine gitti, parası olana gitti diyorum. Peynir ekmek gibi kredi kartı dağıttılar bir dönem. Şimdi her ay maaşın yarısı kredi kartı borcuna gidiyor. Bizim davamız burada ekmek davası. Grev sayesinde yeni yeni tanıdığım farklı bölümlerde çalışan arkadaşlarım oldu. Davamız aynı, amacımız aynı. Herkes buraya çoluğuna çocuğuna ekmek götürebilmek için geliyor.”
Paylaşıp duruyorsun da grev ne demek?
Genç bir işçi sözü alıyor, patronların ve iktidarın işçi mücadelelerini, grevleri karalamasının sonuçlarına değiniyor: “Çevremizdeki pek çok kişi grevin ne olduğunu bilmiyor. Ben grevi sosyal medyadan paylaşıyorum. Antalya’da yaşayan bir arkadaşım bana diyor ki ‘paylaşıp duruyorsun da o ne demek, grev ne demek?’ Grevi yanlış bir şey olarak görüyor. Ben de anlatıyorum hak aramak için fabrika önünde olduğumuzu, patronla anlaşamadığımızı. O zaman anlıyor. ‘Ha ben seni yanlış anlamışım’ diyor. Bizim bunu insanlara anlatmamız lazım. Bunun için de sendikalara çok iş düşüyor. Hafta sonu Sakarya’ya gittim, özellikle etrafıma baktım bir tane sendika binası göremedim. Sakarya’da koca fabrikalar var. Sendikalar bu fabrikaları örgütlemek, işçileri bilinçlendirmek için gerekeni yapmıyor. Ben de burada bilinçleniyorum. Enflasyonu bilmiyordum mesela. Her toplu iş sözleşmesinde yeni bir şeyler öğreniyorum.”
Bu genç işçi sendikalı bir işyerinde çalışmanın, greve çıkmanın kendisinde yarattığı dönüşümü şöyle anlatıyor: “Bu fabrikada benim ilk toplu sözleşme sürecim. Daha önce metal sektöründe çalışıyordum. Bu işyerinde birlik ve beraberliği daha çok hissettim. Eve gidiyorum, içim rahat etmiyor, fabrikaya geri geliyorum.”
Nurullah’ın sözleri bu genç işçinin sözlerini doğruluyor: “Üç vardiya dörder kişi nöbet tutuyoruz. Kapıyı bekliyoruz, araç giriş-çıkışlarına dikkat ediyoruz. Desteğe gelenler bizim moralimizi üst seviyeye çıkarıyor. Örgütlenmenin ne kadar faydalı olduğunu gördük. Sendikalı olmasaydık ya bir hafta ya iki hafta dayanabilirdik sonra herkes çeker giderdi.”
Grev hakkını dedelerimiz kazandı
Sohbet grev hakkının nasıl kazanıldığı üzerine devam ederken şöyle diyor Nurullah: “Grev, patronların verdiği bir hak değil. Dedelerimiz, babalarımız zamanında verilen mücadelelerle kazandılar grev hakkını. Bizim bu değerlere sahip çıkmamız lazım. Onlar niçin mücadele ettiler, biz bu günlere gelelim diye... Biz de mücadeleyi sürdürmeliyiz. Kendi çocuklarımız için, gelecek nesillere daha iyi haklar bırakmak için çalışmalıyız.” Sendikanın ve örgütlü olmanın önemini de şöyle anlatıyor: “Patronlar işçilere ‘siz sendika getirmeyin biz size veririz’ diyorlar. İki ay sonra ‘gözünün üstünde kaşın var’ diyerek işten atıyorlar. Sendikalı olursak arkamızda bir kurum olmuş olur. İşten atılma olduğunda ‘sebebi nedir?’ diye soran olur. Bizim hakkımızı savunacak birileri, temsilcilerimiz olur, sendikanın en büyük faydalarından biri budur.”
Özellikle metal sektöründeki grev yasaklarına tepki gösteriyor işçiler. Trelleborg’da kazanım olursa bunun metal işçilerine de güç vereceğini düşünüyorlar. Nurullah, “Bizim kazanmamız diğer fabrikalara da örnek olur. Örgütlü olmayan fabrikalara da örnek olur. Sefalet içinde çalışmak değil de birleşip örgütlenmenin önemini görürler. Gerçekte işçilerin ne kadar güçlü olduğunu görürler. Biz varsak onlar var. MESS’e bağlı metal işçileri de ayaktalar. Grevleri yasaklanıyor ama bize bakıyorlar. Metal işçisi ‘onlar greve çıkıyor biz neden çıkamıyoruz’ diye düşünüyor. İşçilerin greve çıkması demek Türkiye’nin durması demek. Patronlar dayanamaz. Bizden kaşıkla giderse onlardan kepçe ile gider.”
Bizim de sözümüz, hakkımız var
Ahmet grevin tanımını şöyle yapıyor: “Grevde işçiler şalter kapatır. Demek ki bu fabrikada ‘yetkim var, gücüm var’ diye düşünür. ‘Her şey patronun dediği gibi olmaz. Benim de söz hakkım var’ demektir grev.” Erkan ise “Derdimiz sadece ücret zammı almak değil. Biz birlik olmanın, sendikalı olmanın, örgütlü olmanın ne demek olduğunu anlatmak istiyoruz. Sadece Petrol-İş sendikasıyla değil, diğer sendikalarla birlikte işçilerin potansiyel gücünü ortaya çıkarmak istiyoruz. Sadece ücretle bu iş bitmiyor. Örgütlenmek, hakkını savunmak, bilinçlenmek önemli” diye anlatıyor. Ailesini grev yerine çağırdığını, üniversitedeki oğluna ‘arkadaşlarını örgütle bizi ziyarete gelin’ dediğini anlatıyor. Çevre fabrikalardan dayanışma ziyaretleri olduğunda kendilerini çok güçlü hissettiklerini söylüyor. Şener, attıkları sloganlardan birini hatırlatıyor: “Yaşasın Sınıf Dayanışması!”
Trelleborg işçileri “Hakkımızı savunmak için, davamıza sahip çıkmak için yağmur çamur da polis de baskı da bizi etkilemez” diyor ve grevlerine devam ediyorlar.
- Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Yalçınkaya ile Söyleşi
- Dev Sağlık-İş Bursa Sorumlusu Alper Küçük ile KÇP Üzerine Söyleşi
- Grevci Tarkett İşçileri: “Birliğimizi Güç Haline Getirelim!
- Grevdeki MKB Rondo İşçileriyle Söyleşi
- Durak Tekstil İşçileriyle Söyleşi
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- Nilgün Soydan ile Kemal Türkler Söyleşisi
- Genel-İş İzmir 8 No’lu Şube Başkanı Gümüştekin ile Söyleşi
- İş Güvenliğimiz İçin 1 Mayıs’ta Sınıfımızın Saflarındayız
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- Ekmekçioğulları İşçileri ve Anadolu Şube Başkanı Deniz Ilgan’la Direniş Üzerine
- Söz Hakları İçin Direnen Ekmekçioğulları İşçilerinde
- Trelleborg İşçileriyle Grev Üzerine Söyleşi
- Cargill İşçileriyle Sohbet
- İşçiler Sendika Düşmanlığına Karşı Mücadele Ediyor
- Omsa Metal İşçileri Sendika Hakları İçin Direnişte
- Cam İşçileri Grevde, İzBB İşçilerinin Direnişi Sonuç Verdi
- Sefalet Zammı Dayatmasına, İşten Atmalara Karşı İşçi Mücadeleleri
- Soygun Değil de Ne?
- İzmir’de Grevci İşçiler Sefalet Dayatmasına Hayır Dedi
- DYO Boya Grevi Kazanımla Sonuçlandı
- İşçiler, Emekliler Sefalet Dayatmasına Karşı Mücadeleyi Büyütüyor
- Buca Belediye İşçilerinin Anlattıkları
- Çiğli Belediyesinde İşten Atılan Kadın İşçilerin Mücadelesi Sürüyor
- Kamu Emekçileri, Öğretmenler, İşçiler Mücadele Ediyor
- Polonez İşçilerine Selam Olsun
- Bize Ekmek Yoksa Size Pasta Yok!
- Buca Belediyesi İşçileri Ücret Gaspına Karşı İş Bıraktı
- Hak Gasplarına ve Sendikal Baskılara Karşı İşçi Mücadeleleri
- Reckitt İşçilerinin Grevi Kararlılıkla Sürüyor
- İzmir Belediye İşçilerinin Grevi Bitti Ama Grev Nefreti Bitmedi
- Bayramın Üçüncü Gününde KRT İşçileriyle Dayanışma
- KRT Çalışanlarından Eylem
- Reckitt Benckiser Grevcilerini Ziyaret Ettik
- Filler, Karıncalar ve Kıssadan Hisse
- “Bu Sene Hiç Kiraz Yediniz mi?”
- Aşçı ya da Doktor… Çocuklarımız Ezilmekten Nasıl Kurtulur?
- Söyleyecek Sözümüz, Verecek Hesapları Olmalı
- Gazze ve İnsanlığın Onur Mücadelesi
- Bizi Güçlü Kılan Birlik ve Dayanışmadır!
- Emekten Yana Bir Bilim İnsanı: Alice Hamilton
- Kölelerin İsyanı, Ücretli Kölelerin Gücü
- İşçi Dayanışması 208. Sayı Çıktı!
- Brecht ve İşçiler İçin Sanat
- Örgütlü Olamayan Ucuz İşgücü Olur
- Komşunun Evi Yanarken…
- İşçi Gençlik Patronların Kölesi Olmayacak
- On Depo Benzin İle Ölçülen Emek
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- “Greve Çıktık, Elimize Ne Geçti?”
- Sağlıksız Bir Sağlık Anlayışı
- Kim Bu Herkes?
- Zeytin Ağacına Bile Düşmanlar!
- Sorunlarımızı Aşmak İçin Birlik Olmaya İhtiyacımız Var!
Son Eklenenler
- Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı romanında Yaşar Kemal, sömürülenlerle sömürücüler arasındaki büyük çelişkiyi anlatır. “Çünkü” der, “sömüren güçlü azınlıkla, sömürülen ve güçsüz sanılan çoğunluk, her çağda vardı. Ama bu çelişki...
- İktidarın “Kamu Çerçeve Protokolü” sürecindeki tutumunu protesto etmek için yapılan bir eylemin ardından bir kadın işçi çevresindeki insanlara sordu: “Bu sene hiç kiraz yediniz mi?” Bu soruya evet diyen tek bir kişi çıkmadı. Kilosu 700 lirayı aşan...
- Mücadele örgütümüz UİD-DER’in saflarında yer almış her işçi kardeşimizden, çoğu zaman övgü dolu sözler duyarız. Bu sözler tesadüf değil, UİD-DER’in sınıf mücadelesinin tarihsel deneyimlerinden süzülüp gelen mücadele kültürünün bir sonucudur. Ben de...
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında 31 Ağustos Pazar günü Kadıköy’de bir miting düzenleyeceklerini duyurdu. Miting çağrısı, Mecidiyeköy’de bulunan Tüm Bel-Sen İstanbul Şube binasında 27 Ağustosta...
- Toplamda 6,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisini ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde, anlaşma sağlanamadı. Kamu İşveren Heyeti ile konfederasyonlar arasında görüşmeler çıkmaza girdiği için, süreç Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna...
- İzmir’den İstanbul’a belediye çalışanları, ücretlerinin geç veya eksik ödenmesi, tazminatlarının ve yan haklarının ödenmemesi nedeniyle çeşitli eylemler yapıyor. Evlerini geçindirmekte zorlanan emekçiler, alacaklarının bir an önce ödenmesini talep...
- 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) süreci, kamu işçilerinin taleplerinin görmezden gelinerek sefalet zammına imza atılmasıyla sonuçlandı. Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Murat Yalçınkaya ile Kartal...
- Grev yerindeki bir sohbet sırasında bir işçi kardeşimiz çocuğunun aşçılık bölümünü seçtiğini anlatırken bu durumun onu üzdüğünü şu sözlerle dile getirmişti: “Biz istedik ki bizim gibi işçi olmasın, mühendis olsun, doktor olsun, ezilmesin. Ama olmadı...
- Biz Gebze’den bir grup UİD-DER’li işçi olarak Omsa Metal direnişini ziyaret ettik. Direnişçi işçilerle sorunlarımız üzerine sohbet ettik.
- Kapitalist sistemin tarihsel krizi, siyasi iktidarın sermaye sınıfının çıkarlarına göre yürüttüğü politikalar biz emekçileri derinden etkiliyor. Açlık sınırı altında kalan sefalet ücretlerine mahkûm edilmiş durumdayız. Bizler insanız, sadece...
- Metal işkolunda grup toplu iş sözleşmesi yaklaşıyor. Bu sözleşme MESS ve metal işkolunda örgütlü bulunan Birleşik Metal-İş, Türk Metal ve Çelik-İş sendikaları arasında gerçekleşecek. Biz işçiler bir araya geldiğimizde futbol üzerine konuşur, sohbet...
- BM destekli Entegre Gıda Güvenliği Aşaması Sınıflandırması (IPC), Gazze’de yaklaşık 500 bin kişinin yaşadığı yerleşim bölgesinde kıtlık ilan etti. Gazze’de açlıktan ölenlerin sayısı her geçen gün artıyor. İsrail’in uyguladığı bu soykırımı protesto...
- Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, taleplerini iletmek için 22 Ağustosta konfederasyon genel merkez binası önünde toplanarak Cumhurbaşkanlığına yürümek istedi. Kamu emekçilerinin yürüyüşü polis tarafından engellendi. Emekçiler sendika binası önünde...