Buradasınız
Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz

Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz?
Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum kliniğinde çalışan genç bir doktordur. Çalıştığı klinikteki bir bölümde lohusa humması nedeniyle ölümlerin artması dikkatini çeker. Bunun nedenini merak eder ve araştırmaya başlar. O bölümde çalışan hekimler başta olmak üzere dönemin önde gelen hekimlerinin çoğu, bunun nedenini “kötü hava koşullarına”, “o bölümün üzerinde bir uğursuzluk olduğuna” ya da “kadın doğasının zayıflığına” bağlarlar. Ancak Semmelweis, bu bilimsellikten uzak iddiaları dikkate almaz; gece gündüz çalışır, gözlem yapar. Bir gün talihsiz bir olay yaşanır: Bir hekim, otopsi sırasında neşterle kendisini keser ve kısa süre içinde lohusa kadınlarla aynı şekilde yaşamını yitirir. Semmelweis böylece bu hastalığın bulaşıcı olduğunu anlar. Gözlem yapmaya devam eder ve ölen hastaların otopsisini yapan doktorların otopsiden hemen sonra girdiği doğumlarda anne ve bebek ölümlerinin daha çok olduğunu görür. Ölen hastaların yataklarına yatan, çarşaflarını kullanan hamile kadınların öldüğünü görür.
Semmelweis, bunun üzerine doğumlara girmeden önce bulaşıcılığın yayılmasını engellemek amacıyla yöntemler geliştirir. Yatakların ve çarşafların değiştirilmesini sağlar. Doktorlara doğum öncesi ellerini kireçli suyla yıkamalarını önerir. Sonuç olarak çok kısa sürede ölüm oranları yüzde 90 azalır. Ancak bu başarı takdirle değil, küçümseme, hakaret ve saldırıyla karşılanır. Meslektaşlarına ellerinin kirli olduğunu söylemek hakaret sayılır, kimi doktorlar kireç kokusunu tiksindirici bulurlar, el yıkamayı reddederler. Semmelweis’in önerileri, dönemin otorite kabul edilen profesörleri tarafından görmezden gelinir. “Mikrop” fikri reddedilir; bu buluş anneleri kurtarmasına rağmen “temelsiz” bulunur. Yaşlı doktorlar, kendilerinden daha genç birinden öğrenecekleri bir şey olmadığını ileri sürerler. Semmelweis artık “rahatsız edici” biri olmuştur. Rahatı bozulan ve ayrıcalıkları sarsılan “koca adamlar” ondan kurtulmak için fırsat ararlar.
Aynı yıllarda Avrupa’da halk ayaklanmaları yaşanmaktadır. Semmelweis insanların demokratik taleplerini, demokratik hak ve özgürlükler elde etmek için mücadelelerini destekleyen biridir. Bu durum ona karşı kullanılır. Bakanlığa ihbar edilir, sözleşmesi yenilenmez, uygulamaları kaldırılır, yayın yapması yasaklanır. Hatta susmayı reddettiği için “deli” yaftası yapıştırılarak akıl hastanesine yatırılır. Fakat onun yöntemlerinin ne kadar etkili olduğunu görenlerin, bu yöntemleri uygulamakta ısrar edenlerin çabasıyla ölümünden sonra Semmelweis’e “annelerin kurtarıcısı” unvanı verilir.
Semmelweis’in yöntemlerine en büyük direnci gösterenler, kurulu düzenlerinin sarsılmasını ve ayrıcalıklarını kaybetmeyi asla kabul etmek istemeyenlerdi. Bu yüzden her türlü zorbalığa, baskıya ve iftiraya başvurdular. Günümüzde de kurulu düzenlerinin bozulmasını istemeyen irili ufaklı iktidar sahipleri, başka insanların yaşamını, çektiği acıları umursamadan hareket ediyorlar. “Bu böyle devam etmek zorunda değil” diyenleri “eski köye yeni adet getirmekle” suçluyorlar. Egemenler gerçekleri dile getirenleri susturmaya, karalamaya ve yok saymaya çalışıyorlar. Onları “deli”, hatta “vatan haini” ya da “terörist” ilan ediyorlar. Çünkü bu seslerin, düzenin duvarlarını çatlatabileceğinden korkuyorlar. Ama her şeye rağmen inandıkları gerçeklerin peşinden gitmekten vazgeçmeyen insanlar hep olmuştur, olacaktır. Böyle insanlar mücadeleleriyle sorunlara çare bulur, insanların acılarını dindirirler.
Bugün egemenler, yaşadığımız tüm sorunların kaynağının bu sömürü düzeni olduğunu gizlemeye çalışıyorlar. Haksız savaşlara, yoksulluğa ve eşitsizliğe karşı çıkanlara saldırıyor; barışı savunmayı, eşitlik istemeyi, sömürüsüz bir dünya düşlemeyi “suç” sayıyorlar. Aklı ve vicdanıyla hareket edenleri hedef haline getiriyorlar. Semmelweis’in zamanında “mikrop vardır” demek delilikle bir tutuluyordu. Ama bugün mikropların varlığından eminiz. Aynı şekilde bugün sömürüden, savaştan, acılardan kurtulmak için kapitalizmin yıkılması ve yeni bir toplumsal düzen kurulması gerektiğini söyleyenler, bunun için mücadele edenler pek çok ithama maruz kalıyor. Ama bu durum gerçeği değiştirmiyor. Tarih, tıpkı Semmelweis gibi yeni bir dünya için mücadele edenlerin haklılığını eninde sonunda ortaya çıkaracaktır.
- Emekten Yana Bir Bilim İnsanı: Alice Hamilton
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Nefes Almak İçin…
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: 8 Mart Yol Gösteriyor, Engeller Mücadeleyle Aşılır!
- Emekçi Kadın, Yaşam, Mücadele, Dönüşüm
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- UİD-DER Kadın Komitesi: Sorunlar, Engeller Mücadeleyle Aşılır!
- Güvencesiz ve Esnek Çalışma Modellerine Bir Yenisi Eklendi: “Komşu Annelik”
- Bu Televizyonlar Neleri Gösterir, Neleri Göstermez?
- Ekranlar ve Çocuklarımız
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- İşçilerin Canının Hiçe Sayılmasına Birlikte Karşı Duralım!
- Kadına Yönelik Şiddete Karşı Dünyadan Eylemler
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- UİD-DER Kadın Komitesi’nden Polonez Direnişine Dayanışma Ziyareti
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Nurten Abladan Bugünün Emekçi Kadınlarına
- Tepegöz, Basat ve Kapitalizm…
- Everest’e Tırmanmak da Sınıfsal!
- Filler, Karıncalar ve Kıssadan Hisse
- “Bu Sene Hiç Kiraz Yediniz mi?”
- Aşçı ya da Doktor… Çocuklarımız Ezilmekten Nasıl Kurtulur?
- Söyleyecek Sözümüz, Verecek Hesapları Olmalı
- Gazze ve İnsanlığın Onur Mücadelesi
- Bizi Güçlü Kılan Birlik ve Dayanışmadır!
- Emekten Yana Bir Bilim İnsanı: Alice Hamilton
- Kölelerin İsyanı, Ücretli Kölelerin Gücü
- İşçi Dayanışması 208. Sayı Çıktı!
- Brecht ve İşçiler İçin Sanat
- Örgütlü Olamayan Ucuz İşgücü Olur
- Komşunun Evi Yanarken…
- İşçi Gençlik Patronların Kölesi Olmayacak
- On Depo Benzin İle Ölçülen Emek
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- “Greve Çıktık, Elimize Ne Geçti?”
- Sağlıksız Bir Sağlık Anlayışı
- Kim Bu Herkes?
- Emekten Yana Bir Bilim İnsanı: Alice Hamilton
- Kölelerin İsyanı, Ücretli Kölelerin Gücü
- Komşunun Evi Yanarken…
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- “Greve Çıktık, Elimize Ne Geçti?”
- Kim Bu Herkes?
- Sorunlarımızı Aşmak İçin Birlik Olmaya İhtiyacımız Var!
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
Son Eklenenler
- Türkiye’de rejimin her türlü muhalefeti ezmek, toplumu zapturapt altına almak ve bu yolla varlığını sürdürmek amacıyla hayata geçirdiği saldırıların ardı arkası kesilmiyor. Öyle ki bu rejim, yargıyı sopası, medyayı borazanı, devlet kurumlarını...
- Aylardır maaşları, toplu sözleşmeden doğan fark alacakları ve bazı yan hakları ödenmeyen Genel-İş Sendikası üyesi İzmir Buca, Karşıyaka ve Konak Belediyesi işçileri yürüttükleri mücadeleleri büyüterek iş bırakma eylemi yaptı.
- Dede Korkut hikâyelerinin birinde Uruzlu bir çobanla, bir Peri birbirlerini severler. Ancak bu beraberlik lanetlenmiştir. Peri bir gün çobanı çağırır ve şöyle der: “Bende bir emanetin var ama bu emanet halkının başına bela olacak, bilesin.”
- İngiltere’nin başkenti Londra’da yaklaşık 300 bin kişi, Filistin halkı için bir kez daha meydanlara çıktı. Soykırımın 700. gününde yüzbinler, Gazze’deki zulmü protesto etti ve savaş suçlularından hesap sordu. İngiltere hükümeti, İsrail’in savaş...
- Endonezya’da emekçiler, giderek derinleşen yoksulluk, işsizlik ve gelir adaletsizliğine karşı ülke genelinde kitlesel protestolar düzenliyorlar. Geçtiğimiz aylarda Silahlı Kuvvetler Yasasının parlamentodan geçmesi üzerine toplumdaki tepki kitlesel...
- Genç kadın işçi kardeşimize üç sene önce ilk karşılaştığımızdaki kısa sohbetimizde kendi sözlerini hatırlattım. “Seyrelen orman sele karşı duramaz” demişti. “Evet, ya abi onu bile unutmamışsınız” dedi. “O ifadelerle ne anlatmak istemiştin?” diye...
- 2025-2026 eğitim-öğretim yılının başlamasıyla birlikte, öğrencilerin okul ve kırtasiye masraflarının artması Türkiye’nin birçok ilinde tepkiyle karşılandı. 5 Eylül’de İstanbul’dan Ankara’ya, Edirne’den İzmir’e birçok kentte Eğitim Sen öncülüğünde “...
- Kayyum yönetimindeki Van Büyükşehir Belediyesi tarafından işten atılan 223 işçinin işlerine geri dönme, İzmir Karşıyaka Belediyesi işçilerinin ücretleri için mücadelesi devam ediyor.
- Sonbahar geldi. Ama hâlâ yıllık izne veya tatile çıkmayan arkadaşlarımız, komşularımız ve yakınlarımız var. “Tatile gideyim, şöyle bir kafamı dinleyip koca bir yılın yorgunluğunu atayım” diyebilen insan sayısı her geçen gün azalıyor. Asgari...
- Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK’in araştırma birimi DİSK-AR tarafından hazırlanan “Enflasyon ve Artan Vergi Yükü” Raporu, 2025 yılının ilk 8 aylık döneminde işçilerin yaşadığı ücret kayıplarını gözler önüne serdi. Raporun sonuçları, 5...
- Her gün yeni bir gündemle uyanıyoruz. “İktidardakilerin dertleri ya da amaçları nedir, neyi hedefliyorlar” gibi sorular sormamız bile tuhaf oluyor. Güya bizi düşündüğünü, bizim için çalıştığını ileri süren iktidar sorunları büyütüyor, içinden...
- ABD’de geleneksel olarak her yıl Eylül’ün ilk Pazartesi günü kutlanan Emek Günü’nde, bu yıl da ülke genelinde yüz binlerce emekçinin katıldığı kitlesel eylemler düzenlendi. New York, Boston, Şikago başta olmak üzere birçok şehirde sokaklara çıkan...
- Afganistan’da on binlerce emekçi, 31 Ağustos gecesi derin bir acıya uyandı. Ülkenin doğusunda yer alan Kunar eyaletinde meydana gelen 6.0 büyüklüğündeki deprem, kısa sürede büyük bir yıkıma yol açtı. İlk belirlemelere göre en az 2200 kişi yaşamını...