Ben metal fabrikasında çalışan bir işçiyim. Suriyeli göçmen işçilerin işbaşı yapmasıyla birlikte fabrikanın gündemi bir anda Suriyeliler oldu. Çoğu işçi arkadaşımız Suriyeli göçmenlere önyargıyla yaklaştığı ve mesafeli durduğu için Suriyeliler de kendi içlerine kapanık ve tedirgin bir vaziyette işe gidip geliyorlar. Tabii ben ve benim gibi birkaç işçi arkadaşım daha onlarla iletişim kurmaya ve diğer işçilerdeki önyargıları kırmaya uğraşıyoruz.
Geçen gün de üç Suriyeli işçi kardeşimiz, bir Kürt işçi kardeşimiz, bir de ben çay paydosunda bir araya gelip sohbet etmeye başladık. Kürt arkadaşımız bize tercümanlık yaptı. Suriyeliler yaşadıkları sıkıntıları ve ne tür muamelelere maruz kaldıklarını anlattıkça ikimizin de içi parçalandı. Üstelik de ilk kez duyduğumuz şeyler olmamasına rağmen. Suriyeli işçiler bize bir yandan dertlerini anlatıyor ama bir yandan da tedirginlikleri devam ediyordu, çünkü nasıl tepki vereceğimizi kestiremiyorlardı. Şimdiye kadar gördükleri düşmanca davranışlar onlarda sürekli endişeli bir ruh hali yaratmıştı. O yüzden içlerinden biri yaşadıklarını anlatırken diğerleri her şeyi anlatmamasını söyleyerek ona kızıyorlardı.
Bu arkadaşların tedirginliğini anlamamak mümkün değil, çünkü burjuvazinin/egemen sınıfın ideolojisiyle sakatlanan kimi işçiler onlara düşman gözüyle bakıyorlar. “Suriyeliler geldi iş olanağımız azaldı, Suriyeliler geldi kiralar arttı, Suriyeliler geldi hırsızlık arttı, onlar vatanlarını terk edip kaçtılar” gibi birçok haksız ithamlar almış başını gidiyor.
İşçilere bulaşmış olan bu burjuva ideolojisine karşı biz duyarlı işçilere çok sorumluluk düşüyor. Bazı gerçekleri her fırsatta hatırlamamız ve hatırlatmamız çok önemlidir diye düşünüyorum. Ev kiralarını arttıran Suriyeliler değil fırsatçı ev sahipleridir, hırsızlığın kaynağı Suriyeliler değil içinde bulunduğumuz sömürü düzenidir. İş olanağımıza gelince, bizim için değişen bir şey olmadı, dün de üç kuruşa çalışıyorduk bugün de. Vatan savunusu mevzusu ise hepten saçma bir argüman. Esad diktatörünü ya da orada hüküm süren IŞİD çetelerini desteklemek bu emekçi halka mı düşmüş? İnsanlar canlarını zor kurtarıp buraya kaçmışlar.
Oralarda yaşadıkları ve buraya gelene kadar çektikleri çileler yetmiyormuş gibi, bugün de işyerlerinde Suriyeli işçiler, hiçbir sosyal hakları olmadan, hiçbir iş güvencesi olmadan çok düşük ücretlere çalıştırılıyorlar. En izbe evlere en yüksek kiraları ödüyorlar, insanlık dışı uygulamalara maruz kalıyor, çeşitli bölgelerde ırkçı saldırıların hedefi oluyorlar. Konuştuğum savaş mağduru Suriyeli işçi kardeşimiz, ablasının bir tekstil atölyesinde on saat çalışma karşılığı 400 lira aldığını, bodrum kattaki ev kiralarının ise 600 lira olduğunu söylüyor.
Suriyeli kardeşlerimizin durumunu anlamak hiç de zor değil. Sadece kendimizi biraz onların yerine koyalım yeter ki. Bizim düşmanımız savaş mağduru Suriyeliler değil, onları bize düşman olarak gösteren, savaş ganimeti peşinde koşan, Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren AKP ve Türkiye egemenleri de dâhil tüm emperyalist haydutlardır.
Kahrolsun emperyalist paylaşım savaşı, yaşasın halkların kardeşliği!