
Ortadoğu’da devam eden emperyalist savaş milyonlarca insanı yerinden yurdundan etmeye devam ediyor. Yoksul emekçiler çareyi diğer ülkelere göç etmekte arıyorlar. Fakat bu durum çoğu zaman hüsranla sonuçlanıyor. Bu haksız savaşın en büyük mağduru ise kadınlar ve çocuklar oluyorlar.
Suriye’de yürütülen emperyalist savaştan dolayı ülkemize 2 milyondan fazla Suriyeli mülteci giriş yaptı. Ne yazık ki burada milliyetçi tepkilerle karşılaşıyorlar. Bilinçsiz işçiler ve emekçiler onları suçluyor, düşmanlarıymış gibi bakıyorlar. Sanki bizim ekmeğimizi elimizden alıyorlarmış gibi davranıyorlar. Daha da kötüsü mülteci kadın ve kız çocuklarına tecavüz ediliyor, ikinci veya üçüncü eş olarak satın alınıyorlar. Durum o kadar vahim ki hastalanan ve hastanede tedavi olmaya çalışan mültecilere yüklü faturalar çıkarıp resmen tutsak ediliyorlar.
Hastaneye giden annem Ankara Hastanesi’nde doğum ünitesinde yaşanan bir olayı bana anlattığında, bir anne olarak kendimi çok kötü hissettim. Anne olmaya aday Suriyeli bir mülteci kadın doğum odasına alınmayarak saatlerce bekletiliyor ve beklediği koridorda herkesin gözünün önünde doğum yapmak zorunda kalıyor.
Sözüm ona devlet bu insanlara kol kanat gerecekti. Kendi çıkarları için Suriye’deki savaşa ortak oldular. Bu insanları yerinden yurdundan ettiler. İşçi emekçiler de devletin bu zihniyetinin altında kalarak mültecileri düşmanları bildiler. İki lokma ekmeğe muhtaç olan yoksullara kin güttürdüler. Buralarda en kötü çalışma şartlarına, düşük ücretlere, uzun çalışma saatlerine mahkûm edildiler. Daha bir sürü şey söylenebilir ya da örnekler çoğaltılabilir.
Kardeşler bir anne olarak diyorum ki biz işçilerin göçmen kardeşlerimizle düşman değil kardeş olmamız lazım. Bu insanları bu hale getiren, mağdur eden devlet ve patronlara düşman olmalıyız. Eğer bu haksız savaşa baş kaldırırsak ve örgütlenirsek bunu yapabiliriz.
Peki, “Türkiye’deki işçi-emekçilerin bilinçleri bu kadar kirletilmişken nasıl olacak bu?” derseniz, benim örgütüm olan UİD-DER’e gelin derim. Eğer ben burada olmasaydım diğer işçiler gibi düşünecektim. Ama artık bir örgütüm ve mücadele arkadaşlarım var. Doğruyu ve yanlışı anlayacağım bir yuvam var. Anladım ki örgütlüysen güçlüsün, örgütsüzsen bir sinek gibi ezerler seni.
Örgütlüyüm, Haklıyım, UİD-DER’le Güçlüyüm.
Yaşasın İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği!
Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!