
Geçen gün karşılaştığım bir haber bana İşçi Dayanışması bülteninin “İnsanlık Boyun Eğmeyecek!” [1] adlı başyazısını hatırlattı. Son dönemlerde çokça şahit olduğumuz üzere birçok teorisyen, bilim çevrelerinden tanınan isimler kıyamet senaryoları üretmekte, dünyanın sonunun geldiğini iddia etmekte. Kimileri her şeyi bırakıp Çin’e yerleşeceğini söylemekte, kimisi de gezegenin felakete sürükleneceğini, dünyanın alev topu haline geleceğini, dolayısıyla yeni bir gezegenin bulunması gerektiğini dillendirmektedir.
2600 yılına kadar dünyanın yok olabileceğini iddia eden İngiliz fizikçi Stephen Hawking, artan nüfus ve enerji talebinin gezegeni felakete sürükleyeceğini ifade etti. Peki, bu senaryolar durduk yere mi üretiliyor? Ne oldu da son dönemlerde birçok kişi benzer söylemleri dillendirir oldu? İşçi Dayanışması’ndan hatırlayalım: “Çünkü paranın egemenliğine dayanan kapitalist sistem çürümüş durumda ve daha fazla yol alacak güçte değil. …Yaşlanmış ve yenileme gücünü kaybetmiş bir sistem var karşımızda. İçten içe, derinden derine ilerleyen çürüme ve çözülme her geçen gün daha fazla açığa çıkıyor. …Dünyadaki tüm sorunların temelinde sistemin tıkanıklığı ve tükenmişliği var.”
Çıkışsızlık içinde debelenen kapitalizm, bu çıkışsızlığın içinde debelendikçe insanlığa korkunç acılar yaşatmaya devam ediyor. İnsanlık için hiçbir olumlu tarafı yoktur, günden güne çürümüşlüğüyle gezegenimizi de çürüttüğü, giderek yaşanılamaz hale getirdiği doğrudur. Yaşadığımız bu gezegeni, dünyamızı korumaktan, onu kurtarmaktan başka bir seçeneğimiz yok. İşçi Dayanışması’nda belirtildiği gibi, “…Bu sistem sömürüsüz bir dünya hayal eden insanlığın yoluna uzanmış devasa bir cesede benziyor. Bu cesedi tarihin çöplüğüne fırlatıp atacak olan işçi sınıfının mücadelesidir.” İnsanlık türlü acılar içinde, nihai hedefimiz olan sınıfsız, savaşsız ve sömürüsüz bir dünyanın yaratılmasını beklemeye devam ediyor.